21 Mart 2012 Çarşamba

Newroz pîroz be!



Faiz Cebiroğlu

Bugün 21 Mart, Newroz. Newroz pîroz be! Newroz kutlu olsun!

Newroz kutlu olsun! Newroz, özelde, Kürt halkına, genelde tüm ortadoğu halklarına kutlu olsun!

Newroz, bir bayramdır. Newroz, Kürt halkı için, birlik, direniş ve baskıya başkaldırmanın bayramıdır. Newroz, bu anlamda, her yıl 21 Mart’ta, sadece bir gün olarak kutlanan bir bayram değil, Newroz, hâlâ hakimiyetini sürdüren ”modern faşist Dehaq” yönetimini parçalamak için, inancımızı / direncimizi bileyen ve mücadele yolumuzu aydınlatan bir meşaledir. Bu anlamda, Newroz’u kutlamak, anmak ve yaşatmak demek, Mazlum Doğan şahsında, Kürt halkının ulusal ve toplumsal kurtuluşu için yorulmak bilmez mücadele demek, oluyor. Newroz, budur.

Newroz, budur.

Newroz, bu bilinçle kutlanır. Kutlanıyor. Newroz’u bu bilinçle kutluyoruz.

Newroz’u, bu anlamda, Kürdistan, ortadoğu ve dünyanın değişik yerlerinde, kutlayanları biliyoruz. Tanıyoruz.

21 Mart’ta, Diyarbekir zindanlarında efsaneleşen ve adını haklı olarak ”çağdaş Kawa” alan Mazlum Doğan’ı biliyoruz. Tanıyoruz. Bu bilinçle;

21 Mart 2012 Newroz’u vesilesi ile, başta ölümsüz Mazlum Doğan olmak üzere, tüm özgürlük savaşçılarını saygıyla anıyor, Kurdistan halkı ve onun özgürlük savaşçılarını selamlıyoruz.

Bu siyasi içerik ile;

Newroz pîroz be!

Newroz kutlu olsun!

12 Mart 2012 Pazartesi

AKParti İle CHP’nin Irkçılık Yarışı!



Mustafa Elveren (Em.öğrt.)
elverenmustafa@hotmail.com

AKParti İstiklal Marşı’nı, CHP ise Onuncu Yıl Marşı’nı yere-göğe sığdıramıyor. Kaplan” AKParti ile “aslan” CHP ırkçılıkta birbirleriyle yarışıyorlar.

Arada-sırada meclis kulislerinde birbirleriyle dalaşması bizleri yanıltmasın. O kavgalar “Ben senden daha çok vatanseverim” gibi milliyetçi duygular nedeniyle yapılmaktadır. Bu iki partinin ırkçılığı MHP’ye rahmet okutuyor.

Son günlerde fısıltı gazetesinde; “Ergenekon hapiste, Fikri hem İktidarda hem de muhalefettedir.” söylemine kulak misafiri olmaktayız. İşte AKParti’nin “ileri demokrasi”si böyle bir şeydir.

Ermeniler, Kürtler, Aleviler, Yahudiler, Rumlar… Neredeyse Türkler dışında herkes “bölücü” olarak lanse edilmektedir. Hatta bu yasakçı sistemde Türkler bile bazen bölücü olmakla suçlandığı görülmüştür.

Türkiye Başbakanı “Dindar ve kindar” gençlik yetiştirmek isteyen bir kafa yapısına sahip olduğunu açıkladı. Bu baskıcı ve yasakçı zihniyet Türkiye’yi yönetiyor.

Meclis kürsüsünde Atatürk’e “diktatör” diyen BDP milletvekili Sayın Altan Tan‘a saldıran CHP’liler, Meclis iç tüzük değişikliği görüşmeleri sırasında iktidar tarafından konuşma özgürlüklerinin kısıtlandığı gerekçesiyle ağızlarını bantlayarak protesto etmişler. BDP’li vekilin konuşmasına tahammül edemeyen CHP’liler, kendilerine sıra gelince demokrat kesiliyorlar.

Meclis kürsüsünde yapılan konuşmaya tahammül edemeyen CHP demokrat olabilir mi? Bu partinin demokratikleşmesi biraz zor görünüyor. Bunların demokratlığı kendinedir. Egemen sistem; Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Sezgin Tanrıkulu, Doğan Taşdelen… gibi biraz demokrat özelliklere sahip olan birkaç kişiyle CHP’yi kurtarmaya çalışıyor. Kurtulur mu? Sanmıyorum! Umarım ki, ben yanılmış olayım! Bekleyip göreceğiz.

Postalcılarla takunyacıların birbirleriyle dans ettiği bu meclis demokratik bir anayasa yapabilir mi? “Vatan söz konusu olunca gerisi teferruattır”, bunlar için. Demokratik bir düzenin olmadığı vatanı ben ne yapayım?

Kendine sol diyen her akım ezilen halkların ve onların bileşeni olan emekçilerin yanında yer almak durumundadırlar.

Bu gün Türkiye’de en önemli sorunlar çözülemiyorsa, bunun nedeni Ana muhalefet partisi olan CHP’nin AKParti Hükümeti’ne karşı gerçek muhalefet yapamamaktan kaynaklanmaktadır.

Ne yazık ki, CHP’nin içindeki hizipler Kılıçdaroğlu’nu nasıl bertaraf edecekleriyle uğraşmaktan zaman bulup iktidara karşı asli görevi olan muhalefet yapamıyorlar.

Yine de tüm bu olumsuzluklara rağmen CHP’nin bazı sol söylemlerde bulunması bence önemlidir. “Faşizme karşı omuz omuza”, “Susma sustukça sıra sana gelecek” vb. sol sloganları kullanması en azından kulağa hoş geliyor.

Aslında CHP gerçekçi ve akılcı bir muhalefet yaparsa, Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı sunabilir.

“Emekçilerin, Kürtlerin, Alevilerin, PKK, KCK ve ülkenin diğer birçok sorununu çözmek için AKParti’den önce CHP’nin BDP ile birlikte kalıcı projeler üretmesi gerekmez mi?”

Ne var ki, Türkiye’nin önemli sorunlarının çözümü için Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni CHP’sinden de bugüne kadar olumlu bir işaret görülmüyor.

Bu gün Kürt siyasetindeki birçok parti, dernek, şahsiyet ve kurumlar bir araya gelerek ortak bildiri yayınladılar. Ortak bildiride anlaşılan o ki; Kürt siyaseti bileşenleri kendi aralarındaki birliği pekiştirip, diğer taraftan Türkiye’deki emekten yana olan sol ve sosyalistler ile bazı demokrat İslamcıları ve demokratik Alevi kuruluşlarını da içine alarak tek bir çatı altında siyasette yeni bir alternatif oluşturacakları yönünde ilk işaretini vermektedir.

Böylesi büyük bir oluşum ilk seçimlerde çok önemli ataklar yapabilir. Böyle bir oluşumun Türkiye için önemli ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Başarılı olmalarını umuyor ve diliyorum.

11.03.2012

7 Mart 2012 Çarşamba

Kadın: Eylem, daha fazla eylem!



Fadıl Ölmez
fadilolmez@gmail.com

Dünyanın hiç bir yerinde, ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelelerinin kadınların katılımı olmaksızın başarıya ulaştığı görülmemiştir. Ulusal ve toplumsal kurtuluş yoluna girmiş bütün ülkelerin tarihlerine bir göz attığımızda gerçekten de savaşımın önemlice payının kadınlara ait olduğu; onların omuzları üzerinde yükseldiği rahatlıkla görülür.

Artık, günümüzde, milyonlarca kadın, ezilmenin, sömürülmenin, bir meta gibi alınıp satılmanın nedeninin kapitalizm olduğu; tek kurtuluş yolunun, işçi sınıfıyla birlikte, sömürücü kapitalist düzeni ortadan kaldırmakla ancak mümkün olabileceğini kavramış bulunmaktadır. Zira kapitalizmin gelişmesi, sermayenin uluslararası-laşması ve bilimsel – teknik devrim, kadınların ekonomiye katılmalarındaki artışı yükseltti. Artık kadınlar, çalıştıkları alanlarda diğer tüm işletme ve fabrikalarda, emek-güçlerini kapitalistlere satarak bizzat sömürünün, ezilmenin ve bir meta gibi alınıp satılmanın nereden kaynaklandığını pratikte yaşayarak görmektedirler. Artık kadınlar, aynı çalışma alanlarında diğer erkek işçilerle birlikte, gerçek anlamda kurtuluşun, emeği sömürenlere karşı birlikte savaşımı gerektirdiğini bizzat yaşayarak görmektedirler.

Tek tek ülkelerdeki devrimci partilerin önderliğinde, örgütlü kadın militanların, faşizme, sömürgeciliğe, emperyalizme, şovenizme ve her türlü ırk ayırımına karşı, büyük direniş ve kahramanlık örneklerini sergilediklerini; adlarını tarihe kızıl harflerle yazdırdıklarını biliyoruz. Örnekler çoktur. Bunlardan bir kaç örnek vermek gerekirse;

- İşte, 18 yaşında Sovyet Partizanı, ”ser verip sır vermeyen” kahraman Tanya!

- İşte, Almanya, Bulgaristan, İspanya, Uruguay, Şili, Nikaragua ve diğer ülkelerde faşizme ve ulusal baskıya karşı direnişin sembolu haline gelen kadın militanlar…

- İşte Güney Afrika’da, apartheid, rasist, ırkçı rejime karşı en ön saflarda yer alan kadın ve kadınlar…

- İşte, 1985 yılında Orta-Doğu’daki tüm Arap halklarının dillerinden düşürmediği ve âdeta aynı anda efsaneleşen, 17 yaşındaki kız, Lübnan’lı Sena(*)

- Ve işte Kürdistan’da sömürgeciliğe yorulmak bilmez bir mücadele sürdürën Kürt kadın gerillalar…

- Ve işte, Kürdistan’da, Filistin’de ve tüm Orta-Doğu’da, işgale, ilhaka, şeriata ve emperyalizme karşı mücadele eden binlerce Sena’lar…

Sena’lar… Her ülkden Sena’lar, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü, bu yılda da ”intifada” altında kutlayacaklar. Sena’lar, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe en iyi yakışan ”eylem, daha fazla eylem!..” şiarı ve bilinciyle kutlayacaklar.

Biliniyor; Sena’lar olmadan devrim olmaz!

Biliniyor; Sena’lar olmadan kadın şiddeti, erkek egemenliği, ırkçılk ve her türden kadına yönelik baskı ve zulüm yok olmaz!

Biliniyor, kadınların katılımı olmadan devrim de olmaz!

Bu bilinçle; 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde, erkeklerin, kadınların direnişlerinden dersler çıkarmalarıyız, diyorum.

Bu bilinçle de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu olsun diyorum!

------------

(*) Sena: 200 kilo TNT’yi arabasına yükleyerek, İsrail konvoyuna saldırarak ölmüştü. Bu eylemde 50’ye yakın işgalci İsrail askeri ölüyordu.