29 Temmuz 2015 Çarşamba

Bu Sistemde, Katliamlar Kaçınılmazdır!..



*Mustafa Elveren

Resmi ideolojinin kurucuları rejimi yapılandırırken Türk ırkçılığıyla birlikte sistemin içine İslam’ı da monte ettiler. Dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk ile Muhammed Mustafa her zaman ön plana çıkarılmış ve sistem tarafından korunmuşlardır. Bu gün de korunmaya devam edilmektedir.

Türk-İslam düşüncesinin savunucuları Atatürk’ü ve Muhammed’i aşamadıkları sürece ırkçı ve gerici konumundan kurtulamazlar.

Bu sistemin en önemli özelliği ise; devletin kasasını boşaltanlar, iktidar gücünü elinde tutmak isteyenler ve siyasi amaçları için işlenen kirli cinayetleri örtmek için din, iman, bayrak gibi kutsal değerleri kullanmasıdır.

Din, iman, bayrak gibi örtülerle gerçeklerin üstü kapatılabilir mi?

Ülkemizin dört bir yanında gençler, askerler ve polisler öldürülüyor. 31 gencimizin katledilmesi olayını öğrenince sanki ciğerim parçalandı. Bu katliamın etkisinden kurtulamadım. Tv. Ekranları karşısında olayları izlerken duygusallığıma yenik düşüp, defalarca oluşan gözyaşlarımı önleyemedim.

İktidarın ve savaş çığırtkanlığı yapanların hiçbir iyi niyet demeci, taziyesi ya da kınaması bu cinayetlerin üstünü kapatamaz ve aklayamaz.

IŞİD’i üreten resmi ideolojinin kendisidir. Osmanlı mirası üzerine inşa edilmiş olan bu sistem yıllardır halklarımıza kan kusturmaktadır. Kemal’in ya da Recep’in başta olması pek önemli değildir. Biri “Türk”lüğü, diğeri “Müslüman”lığı öne çıkarmaktan başka aralarında fark yoktur.

TÜRK BAYRAĞI VE “TÜRKİYE SİZİNLE GURUR DUYUYOR”

Hrant Dink’i katleden gencin karakol sorgusundaki görevliler bu katilin arkasına Türk Bayrağı asıp, hep birlikte sırıtarak resim çekiyorlar. Sanki “Türkiye sizinle gurur duyuyor” görüntüsünü veriyorlardı.

Yolsuzluk operasyonlarının baş mimarı olduğu iddia edilen Rıza Zaraf’ın arkasına Türk Bayrağıyla dekorlarını süsledikten sonra TV’ye çıkarıp konuşturuyorlar. Programı yönetenler sanki “Türkiye sizinle gurur duyuyor” sloganını atıyorlardı.

Ergenekon davasından yargılananların her dava duruşmalarında mahkemenin çevresinde Türk Bayraklarıyla toplanan izleyiciler; “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye bağırıyorlardı.

“Paralel Yapı” iddiasıyla gözaltına alınan polis şeflerinin yakınları savcılık ve emniyet önlerinde Türk Bayrakları açarak; “Türkiye sizinle gurur duyuyor” naraları hiç eksik olmadı. 

Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar hatta genel müdürlere karşılama töreni yapılırken her taraf Türk Bayrağı ile donatıldıktan sonra karşılamaya gelenler tarafından hep bir ağızdan; “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye bağırıyorlar.

AKParti, MHP vb. ile bunların yan kuruluşu olan yapıların kongre salonlarında ya da mitinglerde “ya allah bismillah, allahu ekber” nidalarından sonra “Türkiye sizinle gurur duyuyor” sloganı hep söyleniyor.


Tüm bu etkinliklerde besmele ile birlikte diğer İslami kavramlar da benzer şekilde kullanılmaktadır.

Böyle bir kültürden demokrasi ve insan haklarının oluşması mümkün mü?

Böyle ırkçı ve tekçi sistem ancak “bebekten katil” üretir.

VARLIĞINI KATLİAMLARA BORÇLU OLAN BİR DEVLET!

(…) halk çocukları, emekçi halkın çocukları nasıl olup da rejimin katliamcı adamları, canileri, işkencecileri haline geliyorlar? Aldıkları eğitim onları içinden çıktıkları sınıfa düşman ediyor. Verilen/alınan eğitim onları köklerine yabancılaştırıyor. (…) Bu devletin, bu rejimin ıslah olma, iflah olma şansı yok. Kimse kendini "demokrasi", "hukuk devleti", "hukukun üstünlüğü", "bağımsız yargı" yargı gibi, sahte söylemlerin büyüsüne kaptırmasın. Katliamcılık bu devletin, bu rejimin genlerinde mevcuttur. Ve bu rejim asla reforme edilebilir, ıslah edilebilir, "demokratikleştirilebilir" değildir... Ameliyatla "iyileşmesi" mümkün değil.  İyi de, neden bu kadar çok ve bu kadar kolay katliam yapıyorlar? sorusunun da akla gelmesi gerekmiyor mu. Elbette gerekiyor ve bu soruya benim cevabım şöyle: Bu TC, çok kolay katliamlar yapıyor, siyasi cinayetler işliyor çünkü karşılarında kelimenin gerçek anlamında "yurttaş" yok. Zira, Padişahin tebası, Padişahın kulu  hiç bir zaman gerçek bir cumhuriyetin yurttaşı olamadı ve hiç bir zaman itilip-kakılmaktan, aşağılanmaktan kurtulamadı. Eğer özgür yurttaş olabilseydi, katliamcılar köpeksiz köyde değneksiz gezebilirler miydi?..” (F.Başkaya / http://www.gomanweb.org/index.php/yazarlar/gomanweb-yazarlar/98-fikret-baskaya/17745-varl-g-n-katliamlara-borclu-olan-bir-devlet ) 

Yukarıda özetlediğim Değerli Hocamız Fikret Başkaya’nın tespitleri yerinde ve doğrudur. (Bu vesile ile Fikret Hoca’nın geçirdiği başarılı ameliyattan dolayı geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum)

Ortadoğu’da İslam kültürünün yaygın olması ve bu bölgede oluşan siyasi dalgalanmanın da katliamlara zemin hazırladığı bilinen bir gerçektir. Ancak, bizim ülkemizde Ortadoğu gerçekliğinin yanında farklı nedenler de mevcuttur.

İktidarın gücünü elinde bulunduranlar siyasi hırslarının yanında devletten haksız kazanç ve vurgun yapanlar da kirli cinayetler işleyebiliyorlar. Geçmişten günümüze kadar bunların birçok örneği vardır.

Fikret Hoca’nın belirttiği gibi, “Katliamcılık bu devletin, bu rejimin genlerinde mevcuttur.”  O nedenle bu sistemde katliamlar kaçınılmazdır.

28.07.2015


(*Em. Öğrt.)


23 Temmuz 2015 Perşembe

Ebu cehil, Bahçeli!




Faiz Cebiroğlu

MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) Genel Başkanı Devlet ya da Dövlet Bahçeli, yalnız cehil değil,  ebu-cehildir. Cehillerin babası oluyor. Cehillerin babası Bahçeli, SGDF ( Sosyalist Gençlik Derneği Federasyonu) için, kurtça bir laf ettmiş: ”SGDF, paravan bir  örgüttür!” Ebu-cehil, Bahçeli, kimdir? Türkçe biliyor mu? Ebu-Cehil, Devlet ya da Dövlet Bahçeli, Türkçeyi nerede öğrenmiştir? Soru budur. El-Cevap mı, Arabidir!

Ülkü Ocakları kurucusu, Devlet ya da Dövlet Bahçeli, okçuyum diyor, yani ülkücü, yani ”tam hedeften” vurayım diyor: SGDF (Sosyalist Gençlik Derneği Federasyonu), ”paravan” bir örgüt diyor.

Paravan nedir? Türkçe bilmeyen, Bahçeli’ye sormak için değil, onun çemberinde yer alan ona inananlara bir Türkçe dersi vermek istedim.  Kısadır. Sözlüksel cevaptır; evet paravan nedir?

Paravan:  Fransızca: para-vent; İtalyanca: para-vento: Yele karşı koruyucu, ön önleyici bir engel, baryer oluyor. İspanya’da; yele, fırtınaya karşı, öncam yapmışlar, buna, ”İspanyol duvarı” adını vermişler. Paravan, paravent ya da paravento budur.

Ebu- cehil  Bahçeli, öğren: para: karşı,  vent ya da vento: yel oluyor! Yele karşı oluyor. Çit’te olur!

Ebu-cehil Bahçeli, SGDF’ye ”paravan” demekle ne elde ettiniz?

Paravan mı, sizlersiniz! Yıllar önce, Adalet Partisi'nin ve şimdi de, Ak Parti’nin yıkılma-ması önünde gerçekten, ”paravan” oldunuz!

Ebu-Cehil Bahçeli, ”paravanız” tutmayacaktır!

Sizlere oy veren insanlara sesleniyorum: Devlet ya da Dövlet Bahçeli’ye, bu Türkçe bilmeyen  ebu-cahile, nasıl oy veriyorsunuz?

Suruç’ta, parçalanan 32  yıldız için, ”paravan” insanlar diyen, bu ebu-cahile niye oy veriyorsunuz?

Eyyy, Türkçe bilmeyen, Ebu cehil Bahçeli; politik olarak ”paravan” olan sizlersiniz. Ama bundan sonra, paravanız yok olacaktır. Bundan, eminim.

Bu notumu, hızlı,  yazmak istedim.

Cehillere değil, Bahçeli gibi, ebu-cehillere Türkçe ve politik dersi vermek istedim.