Bülent Tekin / btekin1954@mynet.com
Alperenler’in İdil Biret’in Topkapı Sarayı’nda verdiği konsere baskın girişimi olmasaydı yazmayacaktım. Ama o olay, Alperenlere karşı bir önlem alınması ve yaptıkları yasadışı eylemelere yaptırımlar yapılmasının zamanının çoktan geçtiğini gösterdi. Hrant Dink cinayetine karışan Erhan Tuncel, Yasil Hayal ve Ogün Samast’ın BBP ve Alperenler Ocaklarıyla ilişkilerinin tam olarak incelendiğini sanmıyorum. Bu ülke Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas katliamlarını yaşadı. Devlet, millet, din, iman, bayrak adına Trabzon’da (Rahip Santoro), Malatya’da (Misyoner), İstanbul’da (Hrant Dink) cinayetleri işlendi. Sanki bu tür cinayetleri ülkenin her tarafına yaymak isteyen bir güç var.
Bir bardak şarap içilecek diye Topkapı Sarayı’nı insanlarıyla birlikte yakacak bir zihniyeti demokrasinin ürünü gibi göstermek oldukça anlamlıdır. Artık kimse kendini devletin, dinin, imanın, bayrağın, vatanın yerine koymamalıdır. Kimse bu ülkede dinci, dindar, milliyetçi, aşırı sağcı olmak zorunda değildir. Bu değerleri bayrak olarak kullananların bu vatanın dibine nasıl kibrit suyu döktüklerini sağır sultan bile duydu. Bu ülkede Müslüman ya da Hıristiyan, ateist veya Şamanist hatta Budist bile olabilir. Bozkurt ya da Alperen motiflerini fetişistleştirip bu ülkede birilerini ya sev ya terk et diyecek kadar ceza kesen bir duruma getirmek kabul edilemez ve suçtur. Bir mitolojik efsaneye inanabilir ve sevebilirseniz. Mitolojik inançlar insanlara moral ve mücadele gücü de verebilir. Ama bu mitolojik efsaneleri herkese dayatamazsınız.
Demokrasilerde-tabii eğer demokrasi hedefimizse-kimse kimsenin dini inançlarını, yurtseverliğini, sevgilerini, sevdalarını, ideallerini, dünya görüşünü sorgulayamaz. Ve demokrasilerde kimse kimsenin de tanrısı da-buna devlet de dâhildir-değildir. Eşitlik, özgürlük, adalet, kardeşlik, birlikte yaşamak, sevgi, hoşgörü, modern hukuk demokrasilerin parametreleridir.
Din, devlet, vatan, millet, ezan, cami, bayrak ya da başka bir değer adına yurttaşlarınızı öldürme hakkını demokrasiler vermez. Kimse bu ülkede kendini daha fazla hak sahibi, vatansever göremez. Kimse Salt Doğu Türkistan bayrağını taşıyarak yurtseverlik taslayamaz ve Çin mezalimine daha fazla üzülemez. Dil, din, ırk, cinsiyet ve diğer tüm ayrımcığı yapanlara karşıyız. Doğu Türkistan’daki Çin katliamı lanetlenmelidir. Ama katliamlar tüm insanlar için lanet bir durumdur. Ülkede Kürtlere karşı işlenen faili meçhul(!) cinayetleri savunmak da lanetlenmelidir.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünden sonra Alperen Ocaklarının propaganda, örgütlenme ve eylemleri oldukça arttı. Son zamanlarda Mardin’de Alperenler Ocağı kuruldu. Açılıştan önce günlerce çok sayıda Türk bayrağı binanın kaldırımlarına kadar asıldı. Bayrak Kanunu denen bir yasa olmalıdır. Türk bayrağının kurumlar tarafından ne zamanlar ve ne şekilde asılacağı bellidir. Bayrak hiçbir şekilde başka amaçlar için kullanılamaz. Açılış günü sloganlı ve tekbirli araç konvoyunun durduk yere Mardin’de tuhaf bir gösterisi oldu. Mardin polisinin farklı bir gruba bu şekilde hoşgörüyle yaklaşacağını ben tahmin etmiyorum. Birilerinin bu ilde Kürt-Arap çelişkisine dayalı bir projenin içinde olması ihtimalini düşünmek istemiyorum. Mardin’de ya da başka bir kentte artık Yasin Hayal’ler, Ogün Samast’lar çıksın istemiyoruz. Din, dil, ırk, cinsiyet düşmanlığının kimseye bir yararı olacağını düşünmüyorum. Mardin valisinin ve diğer valilerin yurttaşların can, mal, namus güvenliği için çok duyarlı olmalarını beklerim. Valilerin tarafsız, adil ve demokratik hukuk devletinin kuralları içinde görev yapmaları en doğru davranıştır. Hizmet yaparken dini düşünce, inanç, ideolojik, etnik, partisel, grupsal, cemaatsel görüşlerin yurttaş karşısında bir para etmemesi gerekir. Bu yazıyı hiç yazmak istemezdim. Siz de okumayın isterseniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder