23 Nisan 2010 Cuma

İktidarın Kürt yazarları



Hasan Bildirici
bildiricihasan@hotmail.com

Başbakan Erdoğan geçtiğimiz günlerde kendilerince tespit ettiği yazarları iktidar köşküne çağırarak “açılım”ı konuştu. Erdoğan’ın davet ettiği yazarlardan Vedat Türkali, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Oya Baydar, Adalet Ağaoğlu, Murathan Mungan iktidarın ayağına gitmediler. Gitmemekle onurlu davrandılar. Yazar insan köşke, iktidar sofrasına çıkmaz. Yirmi milyon Kürdün anadilini, yirmi milyon Alevinin de mezhebini yasaklamış olan bir devletin iktidar kılıcını kuşanmışların sofrasına yazar olarak topluca gitme görgüsüzlüğü ve ilkesizliği ancak Türkiye’de olabilir. İktidar yazarlarla görüşmek istiyorsa, yazarların ve gazetecilerin kayıtlı olduğu meslek kuruluşları vardır, oraya gider veya onların görevlendireceği grupları kabul eder… Hükümet olarak yazar listesi çıkarmak da ayrı bir saçmalıktır…

Zaten her alandaki kaypak sınıf ve meslek gruplarının desteği yüzündendir ki, yirmibirinci yüzyılın en baskıcı ve gaddar rejimlerinden biri olan Türk rejimi bir türlü değişmiyor. Değişim denen dandik düzenlemeler ise toplumları yirmi yıl geriden takip ediyor.

Açılım numarası gündeme geldiğinde çeşitli meslek gruplarından Türklere iş çıktı demiştim. Yılların itilip kakılmış ne kadar ikinci sınıf artisti, şarkıcısı, arabeskçisi, siyasetçisi, yazarı varsa iktidar sofrasına oturdu. Her meslek grubunun içine birer işbirlikçi Kürt katıp, görüntü kurtardılar…

Çeşitli mesleklerden Türklere bir şey demiyorum. Devlet de kendilerinindir iktidar da… İktidar sofrasına oturanlar listesinde Kürt olan veya adı Kürt sorunuyla anılanların isimlerini ararım ben… İsimler bellidir, standarttır.

Başta Ümit Fırat vardır… Öcalan’ın cep telefonu var diyerek, Kürt ve Türk medyasının manşetlerini işgal ederdi bir zamanlar. Genelkurmayın ve hükümetlerin ne kadar Kürt projesi varsa talip oldu… PKK’den ve onun direniş nesillerinden nefret ediyor. Nefret etmesi sorun değil. Kürtlerin en az yarısıyla savaş halinde olan devlet projelerinin öznesi olunursa, bunun adı yazarlık değil, başka bir şey olunur…

Mehmet Metiner… Siyasal İslam’ı, Hizbullahı, MSP’yi, HADEP’i dolandırdıktan sonra AKP’nin Kürdistan taşeronluğuna soyunan kişidir. O da Kürt direniş kültüründen nefret ediyor… Türk televizyonlarında ve kapı gerilerinde Türk devletini dağdaki ve şehirlerdeki PKK’lilerin üzerine kışkırtmanın yazarlık dışında bir şey olduğunu biz çok iyi biliyoruz.

Bejan Matur… Alevi, Kürt, Fethullahçı… Türk-islam sentezinin Kürdistan’daki proje kadını…

Altan Tan… Muhsin Kızılkaya…

Türk devleti böylece, Kürtlerde kimlerin yazar olabileceğine de karar vermiş bulunuyor. Tezkeresi çıkan Kürt kökenli yazarlar da bir soluk koşuveriyor köşke…

Biz de böylece onlara, Türk iktidarının Kürt kökenli yazarları deme hakkını ele geçirmiş bulunuyoruz…

Burada Türk yönetimi için de birkaç şey söylemek gerekiyor. Böyle davranmakla yine kötü yanılıyorsunuz. Sorun çıkaran işbirlikçiler değil ki, onlardan medet umuyorsunuz… Yüzyıldır denediğiniz zaten buydu, tutmadı. Bir yüz yıl daha geçse yine tutmaz.

Yazarlığa gelince, gerçek yazarlık, toplumun vicdanı olmak anlamına gelir. Onlar, her türlü baskı, işkence ve kötülükten ilk ürperenlerdir. Yasaklara ve faşistliğe karşı ilk baş kaldıranladır. İspanya iç savaşında, faşizme karşı “Yazarlar Taburu” kuranlardır.

Yazar insan özgürlükçüdür. Beş milyonu sürgünde olan, ülkesi dörde bölünmüş, çocukları anadilinde okula gidememiş, insanları ülkesinin adını anmaktan hapislere düşmüş, belediye başkanlarının çoğu tutuklanmış, taş atan çocukları hapishanelere doldurulmuş Kürtlerin yazarı olmak çok daha büyük bir sorumluluk gerektirir. Bu acıyı yaşayan ulusun yazarlarına iktidar sofrasına oturmak ve onların proje adamı olmak değil, iktidarın kapısına kalem bırakmak yakışır…

İktidarın olur olmaz her çağrısına koşan Kürt kökenli yazarlara Kürtlerden değil, Ruslardan bir örnek vermek istiyorum.

Puşkin… Şair Puşkin, iktidara yakın soylu bir ailenin çocuğudur. Fakat o hep özgürlüğün şarkısını söyler. Çarlık tarafından Moskova’ya girişi dahi yasaklanır… Takip, sürgün ve baskılardan kurtulamaz… Genç yaşta düello da ölecek kadar onuruna düşkündür…

Puşkin’e ait şu birkaç satırı, çağrıldıkları her yerde iktidar sofrasına koşan anadili yasak Kürt kökenli yazarlara hatırlatmak istiyorum…

*

“Şiirlerimle soylu düşüncelerini tutuşturduğum halkım
Saygıyla anacak adımı nice yıllar;
Bu acımasız çağda ben, özgürlüğün türküsünü söyledim…”

*

Ruslar Puşkin gibi şair ve yazarlara sahip olduğu için dünyanın en kültürlü ve saygın uluslarından biridir…

İktidar sofrasındaki yazarlarına bakarsanız, Kürt halkının durumunu daha iyi anlarsınız…

Kürdistan - Post


Hiç yorum yok: