23 Haziran 2008 Pazartesi

RUH HALİMİZİN TEDİRGİNLİĞİ


Mustafa Elveren (Em. Öğrt.)

Günlerdir araba kornalarının bağırtısıyla, silah seslerinin gürültüsüyle, savaş naralarıyla sarsılmaktayız. İçtikleri bira şişeleriyle kendisinden olmayanlara saldırıp linç etmeye kalkışanlar, nihayet Wiyana’yı Kuşattılar. Üstelik kendi öz vatandaşı olan 2 kişinin ölümüne, 40 kişinin de yaralanmasına karşılık bunu yaptılar. Önümüzdeki günlerde ise, bu “Çılgın Türklerin” olası başka çılgınlıklarına karşı tedirgin bir ruh haliyle direnmeye çalışıyoruz.

Genel olarak e-posta adreslerimi sırasıyla kontrol edip, gelen mesajları inceleyip, tehdit ve şantaj içerikli olanları IP numaralarıyla birlikte arşive kaydettikten sonra, değişik ajanslardan haber özetlerini okuyarak güne başlıyorum. Sadece Türkiye ile ilgili haberlere bir göz atmak, o günkü ruh halinizin bozulmasına yetiyor.

Bu gün 22 Haziran 2008 Pazar. Yukarıda belittiğim günlük işlemlerimi yaptıktan sonra, haber sitelerini taramaya başladım. Bu haberlerden bir tanesinin başlığı şöyle: “Ne bağırıyorsunuz dedi linç edildi! Bursa'da bir genç 5 kişi tarafından dövülerek öldürüldü. Osmangazi ilçesindeki olayda gencin maç sevinci yaşayanlara bağırması sonucu öldürüldüğü öne sürüldü.” (22.06.2008-Haber101) Daha önceleri de Trabzon’da, Sakarya’da ve başka bir çok yerde Kürtlere ve sosyalist solculara saldıranlar için “halk tepkisini göstermiştir” şeklinde olayları meşru gören bazı üst düzey emniyet yetkililerinin bu tür açıklamalarını göz önüne alırsak, ruh halimizin tedirginliği daha çok artmaktadır.

Ayrıca, ülkemizde halen devam eden “Kirli Savaş”ın sebep olduğu çatışma haberlerini de çok büyük bir üzüntüyle izlemekteyiz. İşin bu boyutu daha da vahimdir. Çünkü, bu çatışmalarda ölen insanlarımızın ölüm ve sakatlık bilançosuna baktığımızda, vücudumuzun kimyasının bozulmasına neden olabilecek ürkütücü boyuttadır. Bu ruh halimizin tedirginliği ile daha ne kadar barışı savunabiliriz? Bu durum aynı zamanda Ülkemizin bir kaos içinde olduğunun da bir göstergesidir. İşte asıl amacım bu durumu gözler önüne sermektir. Yoksa, amacım sizin ruh halini bozmak değildir.

Yıllardır “yıkıcı solcular” ve “bölücü Kürtler” ile mücadele ettiğini sanan, bu uğurda tüm ırkçı ve gerici unsurlarla işbirliği yapan, sistemin asıl sahibi ve Kemalist olduklarını iddia edenlere şunu söylemek istiyorum. ABD’nin imalatı olan Ak Parti’nin bu gün kuyruğunuza basmasıyla ciyak ciyak bağırıyorsunuz. Vatanseverlik, Türkiye haritası üzerinde ay-yıldızlı bayrak ve Atatürk resmini yerleştirip, yakanıza taktığınız rozetle olmuyor. Eğer öyle olsaydı, 12 Eylül diktatörleri bunun binlerce mislisini yaptılar. Zorunlu din dersini Anayasa’ya koyarak halkın başına bela ettiler. Artık sahte Kemalizm’den vaz geçiniz. Gelin hep birlikte “Demokratik Cumhuriyet” projesiyle, kaybetmek üzere olan bir çok ortak değerlerimizi kurtaralım. Bu projede Kürtler de, aleviler de, cumhuriyetçi Kemalistler de, diğer inanç grupları ve azınlıklar da vardır. Benim anladığım kadarıyla herkes bir parça kendini hissedebilir. Evet, yol yakınken gelin projeyi hayata geçirelim. Aksi halde yarın çok geç olabilir.

Biliyorum, şimdi bazı okuyucular ile arkadaşlar bana çok kızacaklardır. “Efendim bu proje ne idüğü belirsizmiş, boş hayalmış, Kürtlere tuzakmış, İmralı kaynaklıymış” ve benzeri söylemlerle tepki göstereceklerdir. Tepki göstermesine göstersinler, ancak Kürtleri de kapsayacak gerçekçi yeni projeler de üretsinler. Şu ana kadar ben ciddi bir çözüm projesine rastlayamadım.

Ruh halimizin tedirginliği olsa da, her şeye rağmen yine umutlu olmak durumundayız. Başka da seçeneğimiz yoktur. Çünkü, bizim gidecek başka gemimiz yoktur. Irkçılıkla, gericilikle ve saldırganlıkla mücadele ederek sistemi değiştirmek zorundayız. Farklı önerileri olanlar varsa, onları da tartışabiliriz.

22.06.2008


E-POSTA: mustafaelveren@gmail.com

WEB: www.gomanweb.com

Hiç yorum yok: