8 Ekim 2010 Cuma

TUNCELİ C. SAVCILIĞI’NIN HAKKIMDA AÇTIĞI SORUŞTURMALAR


MUSTAFA ELVEREN-EM. ÖĞRT.
mustafaelveren@gmail.com

Daha dört ay önce “Kürtler, Rojtv ve PKK” başlıklı yazımdan dolayı Tunceli Savcılığınca hakkımda açılan soruşturma nedeniyle ilgili polis karakolunda verdiğim ifadenin mürekkebi henüz kurumadan bu defa “Munzur Festivalinde Mazlum Doğan Unutulmamalıdır” başlıklı makalem için ifadeye çağrıldım. Belli ki, Tunceli Cumhuriyet Savcılığı bundan sonra gerekli gördüğü yazılarım için hakkımda sıkça soruşturma ve inceleme yapacakları anlaşılmaktadır.

Amatörce yazdığım bir çok siyasi içerikli makalelerim yurtiçinde-dışında bulunan çeşitli internet sitelerinde, bazı gazete ve dergiler ile bir kısım yerel basında olduğu gibi Tunceli’de halen yayınını sürdürmekte olan Tunceli Emek Gazetesi’nde de yayınlanmaktadır. Dolayısıyla, Tunceli Cumhuriyet Savcılığı tarafından hakkımda açılan soruşturmalar nedeniyle adı geçen gazete üzerinde olumsuz etki yapmış olabilir.

Bu yerel gazetemizi sıkıntıya soktuğum için tabiki çok üzgünüm. Fakat, hangi yazının gazeteyi sıkıntıya sokacağını ben tahmin edemem. Ancak, Tunceli Emek Gazetesi yönetimi gazeteyi sıkıntıya sokmamak için bu yazılardan bazılarını hatta tümünü yayınlamama özgürlüğüne ve yetkisine sahiptir.

Tunceli Cumhuriyet savcısının ismini, cismini, yaşını, siyasi görüşünü, nereli olduğunu ve medeni durumunu bilmiyorum. Zaten bilmem de gerekmiyor. Belki bir öğrencim de olabilir. 1973-80 yıllarında mülga Ticaret Bakanlığı Hukuk Bürosu’nda sekiz yıl görev yaptım. Dolayısıyla bu hukuki konularda az-çok bilgiye sahibimdir. Öyle anlaşılıyor ki; Savcı Bey görevi gereğince zorunlu olarak tüm makalelerimi okuduğunu tahmin etmekteyim. İşin bu yönü olumlu olmakla birlikte, ikide bir karakola çağrılıp ifade vermek ise, her insan gibi beni de olumsuz etkilemektedir.

Devletin resmi tarihinde ve Genel Kurmay’ın arşiv belgelerinde eşkıya olarak gösterilen pirim Seyit Rıza’nın heykeli bu gün Tunceli şehir merkezine dikildi. Bu heykelin yapılmasında emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Yarın bu şehrin merkezine, hatta tüm ilçe, belde ve köylerine Sevgili Mazlum Doğan’ın da heykeli dikilebilir. Dikilmelidir de.

Hakkari’ye yirmi kilometre uzaklıkta bulunan Zap Suyu üzerinde 1969 yılında Deniz Gezmiş ile arkadaşları tarafından yapılan ve 1999 yılında bilinen güçler tarafından bombalanarak yıkılan “Devrimci Gençlik Köprüsü” bir grup aydın, demokrat, sosyalist ve devrimci tarafından yeniden inşa edilerek geçen gün açılışı yapıldı. Bu açılışta değerli yazar Cezmi Ersöz’ün yaptığı açılış konuşmasında; “…benim vasiyetimdir, ölürsem mezarımı bu köprünün bir ayağının dibine yapınız” dediğini Tv.de izlemiş ve o ağlamaklı sesi hala kulaklarımda çınlanıyor.

Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya gibi önderleri ve binlerce devrimciyi anmak ne kadar suçsa, Pirim Seyit Rıza’yı ve sevgili Mazlum Doğan’ı anmak da o kadar suçtur. Ben bu suçu hep işledim ve işlemeye de devam edeceğim. Böyle suç olur mu? AİHM’in bu konuda verdiği kararlar var. Türkiye’nin AİHM’le uzlaşmaya gittiği bir süreçte Tunceli Cumhuriyet Savcılığı’nın hakkımda neden böylesi soruşturmalar açtığını anlamış değilim.

Bu cümleleri yazmakla Tunceli Cumhuriyet Savcılığı “suçu ve suçluyu övmek” gerekçesiyle bir soruşturma daha mı açacak? Bekleyip göreceğiz.

Bir an Tunceli’de şu olayın olduğunu düşünelim. “Mum söndü mü yapıyoruz burada” diyen şovmen kılığındaki soytarı hakkında da bu savcılar hiçbir kişinin veya kurumun suç duyurusunu beklemeden doğrudan soruşturma açabilirler miydi? Hiç sanmam.

O malum gecede ırkçı saldırılar karşısında Sevgili Ahmet Kaya; “gelsinler alıp götürsünler, ne yapayım yani…” demişti. İkide bir soruşturma açacaklarsa ben ne yapayım yani! Sonuçları merakla beklemekten başka da çarem yok.

Mevcut solda bulunan tüm siyasi örgütlere eşit mesafede kalmaya çalışıyorum. O nedenle, ne Musa’ya, ne İsa’ya, ne Davud’a, ne Muhammed’e ve ne de Ali’ye bir türlü yaranamıyorum. İşte ben buyum!

Web: http://www.gomanweb.com/

Hiç yorum yok: