24 Aralık 2010 Cuma

ABDÜKO, YUMUŞAMA VE BARIŞ






Bu parlamentoda silah tüccarlarının adamı olan milletvekilleri var mıdır? Uluslar arası silah sanayicilerinin veya ulusal (milli) silah sanayinin çıkarlarını savunan bir birkaç milletvekili bu düzende olabilir belki. Ya devletin veya hükümetin zihniyetinin silahlan(ma) ile dolmuş olmasını nasıl izah ederiz? Uçak, tank, top, insansız uçak, tüfek, tabanca yapmakla ve satmakla övünen bir hükümet? Bunları sayarak (söyleyerek) kalkındığımızı iddia eden bir Başbakan? Ve silahlanma gelişmişliğine itiraz etmeyen ve hatta göz yuman bir muhalefet! Hem de demokratik açılım, huzur, barış, analar ağlamasın nakaratlarıyla PKK’nin silah bırakmasını talep ederken(!) Çok eleştirdiğimiz-kan dökücü-İsrail ya da atom bombası yapacak İran’dan ne farkımız kalıyor? Meclisteki (yeni) silah taşıma tasarısıyla ülkeyi çift tabanca taşıyan kovboylar ülkesi haline getirmek isteyenlerden bahsediyorum. 18 yaşındaki delikanlılara silahlanma hakkı verenlerden! Helal olsun size, yüz defa, bin defa, bir milyon defa!

Size Abdüko’nun hikâyesini anlatayım: Abdüko eşeğini kaybetmiş, babası git bul demiş: “Oğlum eşek her şeyimizdir. Elimiz ayağımız! İşimizi onunla görüyoruz. Buğdayımızı değirmene taşıyor. Onu mutlaka bul!” “Tamam!” “Bak tamam(!) değil. Yemin ediyorum, eğer eşeği bulmazsan sana yemek vermem!” Oğlan gülmüş. Abdüko’nun oralı olmadığını fark edince babası, “Bak bulamazsan, vallahi sana yemek vermem!” diye de-en son-eklemiş. Abdüko bu: 14-15 yaşlarında yaramaz, usanmaz bir çocuk! Zaten oynayıp zıplamaktan fırsat bulmadığı için eşeğe göz kulak olamamıştı.

Abdüko oralı olmamış; yine saatlerce oynamış, zıplamış, aylaklık etmiş. Aslında Abdüko bu yaramazlık esnasında köyün etrafında üç dört defa da tur atmış. Evin bahçe kapısının önünde her geçişinde de babasını kapının önünde görmüş. Akşamüzeri eşek aklına gelmiş. Şöyle bir bakıma kör (bir) tur atmış, eşeği bulamamış. Kös kös evin önüne kadar gelmiş. Bu son gelişte-beşinci kez diyelim!-babasını kapının önünde bulmuş. “Eşek nerede” demiş babası. “Bulamadım!” demiş kızarak Abdüko. Babası: “Vallahi sana yemek vermem!” Abdüko: “Siterim yemeği!” Babası da hemen ardından “Ben de siterim eşeği!” demiş.

Ülkede silah sanayinin gelişmesini büyük kalkınma (gelişme) olarak sayan zihniyet, gerçekten de silah tüccarlarına, komisyoncularına, savaş lobilerine, işgale, kan dökmeye büyük prim sağlıyor. Bunlar (bu adamlar) gerçekten de parasal ve yaşam standardı olarak çok gelişmişlerdir. Fakat bu (durum), tek odalı evi dahi olmayan, işi olmayan, bir milimetrekare arazisi olmayan insanlarımızın varlığını yok etmez. Ülkeyi Amerikanvari kovboy yurttaşlarıyla doldurmak isteyen bu zihniyet, İsrailvari taktikler izlemekten rahatsız olmamaktadır. 16 Aralık 2010 tarihli NTV 14.00 haber bülteninde yayınlanan, NTV Bölge Temsilcisi Nizamettin Kaplan’ın bana ve bazı sivil toplum örgütü liderlerine sorduğu soruyu iktidar ve muhalefet-ve aslında hepimiz-nasıl yanıtlayacağız: “BDP’nin bölgede aldığı iki dilli yaşam kararı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?” AKP’nin demokratik açılım, BDP’nin demokratik özerklik dediği gelinen süreçte iktidarın alternatif projesi nedir? BDP bölgede şimdilik uyguladığı levhavari uygulamalarla (Kürtçe yazılımlarla) yetinecek mi? Aşama aşama gidip daha sonra bölgede anadille eğitim mi isteyecek? Nizamettin Kaplan’a verdiğim yanıtta belirttiğim gibi BDP’nin yayımladığı Özgür Demokratik Yerel Yönetimlerle Demokratik Özerkliğe adlı kitapçıkta “anadille eğitim” talebi yoktur. Sadece belediye hizmet alanlarında görev yapacaklara Kürtçe eğitim verilecek. Ayrıca Kürtçe ve kaybolmaya yüz tutmuş diler için sadece kurslardan bahsediliyor. (Anadile eğitim neden yazılı olarak talep edilmemiştir? Bu bir unutulmamıdır? Ya da BDP bilinen görüşlerinden çark mı ediyor? Veya bir taktik midir?) BDP’nin ve hatta AB kriterleri karşısında AKP’nin alternatifleri nedir? Uzlaşma ve barış için hepimiz ne düşünüyoruz?

Ve ezcümle bu ülkenin gündeminde “barış” var mıdır? Görünen başka bir şeydir sanki. Barış yalan(dan) bir istemdir! Bu yalandan barış isteyenlerinin içinde BDP dâhil, tüm muhalefet ve iktidar var gibidir. Yumuşama, uzlaşma, barış yerine, savaş ve öldürmeyi istemekteyiz. Öykümdeki Abdiko ve babasının ifadeleriyle-benzer(!)-hepimizin arasında yeni (aslında eski?) bir diyalog kurulmuştur sanki. Ve bu diyalogun içerisinde-karşı çıkmadığımız için!-hepimiz varız. Silah tüccarı zihniyeti: “Siterim yumuşamayı!” Savaş güçleri: “Siterim barışı!”

Hiç yorum yok: