8 Nisan 2008 Salı

NEWROZDAKi MESAJLARIN ALGILANMASI

Abdulkadir Ulumaskan




ulumaskan@hotmail.de


Bu yılki Newroz kutlamaları hakkında bir çok söylendi ve yazıldı. Doğrusu 2008 Newrozu bir çok yönüyle değerlendirmeyi gerektiriyor.


Bu Nerwozun geçen yıllara göre daha görkemli ve coşkulu bir şekilde kutlanması, sadece nicel katılımı artmış olması ile sınırlı değildir. Bu Newrozda özllikle devletin Kürt hareketi ve mücadelesini bitirme noktasına getirdiği idasına karşılık, coçkulu ve yoğun katılımın yanısıra, niteliksel mesajları da önemlidır ve bu cevabın enine, boyuna değerlendirilmesi gerekir. Devletin bu cevaptan ders çıkarıp çıkarmaması ayrı bir konu, ama Kürt hareketlerinin halkın, bu tümüyle kendiliğinden olmasa da, mesajları iyi algılaması ve gereklerini yapması gerekir.

Newrozun mesajları arasında, bazı Ecevit kafalıların, ya da sorunu buna indirgemek isteyenlerin iddia ettiği gibi sadece bir ekonomik ve sosyal sorun olmadığını, hata bundan ziyade, siyasal ve ulusal bir sorun ve talep olduğunu, halkın ulusal renk, giysi ve sloganlarından da görüldü, görülüyor.

Gerçekte çözüm gücü, cesareti ve niyeti olmayan AKP ve Erdoğanın medet umduğu ekonomik yatırımlarının tutmayacağı, çözüm olamıyacağı şimdiden belidir. Zaten AKP’ nin bölgeye ekonomik yatırım yapma amacıda bir çözüm niyeti değildir. Daha çok çözüm getiriyor gibi görünmek ve ekonomi aracılığıyla birazda oy toplamaktır.
Yoksa bunun çözüm olamıyacağını Erdoğan’ın kendiside biliyor. Eğer gerçekten bilmiyorsa ve buna inanıyorsa o zaman, kusura bakmasın, aptaldır.

Türkiye’de Kürt sorunun ekonomik bir sorun olduğunu her kim düşünüyorsa. aptaldır.

Ekonomik ve sosyal sorunlar Kürt sorunun nedeni değil sonucudur.

APK’nin bu konuda zaman zaman çözüm getirmek istiyor imajını vermeye çalışması ikiyüzlü ve kürt oylarına sinsice göz dikmesindendir. Bazen „Kürt sorunu yoktur“, bazende “vardır“ gibi tutarsız bayanları, Erdoğan’ın ne kadar ikiyüzlü bir münafık olduğunun kanıtıdır.



Newroz bayramında DTP’nin taleplerini açık bir şekilde koymasıda kürt hareketi adına çok önemli bir gelişmedir. Şimdiye kadar DTP’ ye yönelik, net olarak ne istediği konusundaki belirsizlik hakkında, haklı bazı eleştiriler vardı.

Bence, Demokratik Toplum Partisi politikasını net olarak ortaya koymuştur.

Elbette, politikanın kendisi tartışılabilinir, ama politikası, bence, gerçekçi ve en azından net bir politikadır.

Kürtlerin en büyük partisi olarak DTP Kürtler’deki son birkaç yılın kafa karışıklığını gidermiş oldu. Bu kafa karışıklığının kimler tarafından, niye ve nasıl yaratıldığını tartışmak istemiyorum. Ve daha önce bu konudaki görüşlerimi de yazmıştım. Tekrarında bir yarar ve gereklilik görmüyorum.

Ancak, şimdi en azından, Kürtlerin büyük çoğunluğu ne istediklerini biliyor artık.
Ne istediğini bilmeden mücadele etmek, boşa kürek sallamak gibi olur. Çok sınırlı bir otonomi talebi bile, muğlak bir bağımsızlıktan, daha gerçekçidir. Bence DTP `nin bu demokratik otonomi talebi, bügünkü dünya dengeleri, Türkiye’nin koşulları ve Kürtlerin mevcut şartlarına uygun ve gerçekçi bir taleptir. Buna bir tarafın görüşüdür diye karşı çımak yerine, üzerinde tartışarak, uzlaşılır ortak bir birleşme noktası haline getirmek gerekir. Ki, tüm kürt hareketlerinin böylesi ortak bir amaçla ortaya çıkması durumunda, bunun hem dünya, hem Türkiye ve hem de kürtler tarafından da ciddiye alınacağı ve hayat bulacağını inanıyorum.

Yoksa geçmişteki gibi, birinin federasyon, ötekinin konfederasyon, başkasının bağımsızlık diye birbirlerine girmesine ve kürtlerin gücünü parçalaması yerine, birleşmeleri daha uygundur. Birinin savunduğuna ötekinin ihanet, reformizm, ilkel miliyetçilik, terörizm vb. demesinin kürtlere hiç bir yarar getirmediği, getirmeyeceği açıktır.

Artık Kürt hareketleri, aralarındaki bu „kan davasına“ dönüşmüş çelişkileri, en azından „tatil“ ederek, ortak projelerde birleşmenin zamanı gelip geçtiğini bilmeleri gerekiyor. Bence bu dönemde kürtlerin idolojik yaklaşım lüksü, ulusal birliği engelleyen bir faktör oluyor.
Aslında nihayi hedef ve en insancıl amaç olsa da, daha kendi ulusal sorunlarını çözümemiş kürtlerin kendilerini sosyalizm yükü altına sokmasını bir lüks olduğuna inaniyorum.

Sonuç olarak bence; bugünkü dünya dengeleri ve Kürtlerin durumu gözönüne alındığında, federasyon ya da bağımsızlık gibi kürtlerin gücünü ve örgüllemesini aşan taleplerde direterek kürtleri otonomiden de mahrum bırakmamak gerekir.

Ben şahsen bir Kürt olarak, hayali bir bağımsızlık yerine, gerçekçi bir otonomiyi tercih ederim. Elbetteki bu Kürtlerin bağımsızlık özlemi ve hakkı olmadığı anlamına gelmez.

Hiç yorum yok: