8 Haziran 2008 Pazar

Deniz Gezmiş Yaşasaydı…






Abdulkadir Ulumaskan

Son günlerde Türkiyede 68’ler hareketi tartışılıyor. Aslında 2008’ lilerin 68’ lileri, 40 yıl boyunca hâlâ tartışıyor olması, 68’lilere pek te layık bir tartışma değildir. Çünkü bu
tartışmaları çoktan bitirip sonuçları üzerinde hareket ediyor olması gerekirdi.

68’lerin kahramanlık ve direniş ruhunu edebiyatını yapmakla onların amaçları ne yazık ki gerçekleşemiyor. Tartışmak elbette daima iyidir. Ancak bu yarım asıra yakın hep aynı tartışmaya çakılıp kalmak ta demek değildir.

Deniz Gezmiş tümüyle doğruydu, yok Mahir Çayan daha doğruydu ya da İbrahim Kaypakkaya’nın yanlışları vardı veya yoktu demek, artık günümüzde pek anlamlı bir
tartışma olmadığını düşünüyorum. Yanlş, eksiklikler bir bir yana, tarihsel sürecin doğruladığı ortak ve ayrı doğru ve tespitlerinin sentezi çoktan hayata geçmeliydi.

Maalesef bu yapılmadı ve yakın dönemde yapılacak gibi görünmüyor.

Bu tartışmaları bir 40 yıl daha uzatma niyetinde değilsek, artık tartışmadan harekete geçmek gerek. Tartışma, bilmek; bilmek te, hareket etmek içindir. Eğer 40 yıl boyunca, bir tartışma bilgi ve eyleme dönüşmüyorsa bunun nostalji dışında herhalde çok fazla bir değer ve anlamı olmaz.

Burada sözü birazda Kürt -Türk ortak ya da ayrı mücadelesine getirmek istiyorum.

Bu tartışmada eski yoğunlukta olmasa da 40 senedir devam ediyor.

Beraber mi, yoksa ayrı mı mücadele edilmeli ya da ulusal mı, sınıfsal mı olmalı ya da sosyalist devrim, Kürt sorununu da beraberinde çözecektir, gibi soruların kısır-döngüsünden kurtulmanın zamanı çoktan geçmiştir.

Ben şahsen ayrı ayrı ve birlikte yapılması gereken şeylerin olduğuna inaniyorum.

Evet ortak hedefin ezen ve sömüren sistemin olduğu elbette doğrudur.

Ancak Türk ve Türk halklarının özgün sorunlarının olmadığı anlamına da gelmez.

Böyle olunca da özgüm mücadele de kaçınılmaz olur.

Herşeyden önce Kürtlerin ulusal bir sorunu vardır. Henüz ulusal sorunu çözülmemiş, sınıfları ortaya çıkmamış bir halkın sosyalizm mücadelesi ne kadar başarılı olabilir ?

Yani sınıfı olmayan bir halkın hangi sınıfsal mücadelesinden bahsedilebilir ki?

Belki ayrı bir konu, ama herhalde sosyalizmin başarısızlığında, diğer etkenler yanında daha sınıfların tam olarak ortaya çıkmadan ve gerçek anlamda bir uluslaşma sağlanmadan bu sürecin zorlamasının payı vardır. Yani sosyalizme erken doğum yaptırılmıştır. Bu hem sosyalist ülkelerde ve hem de Türkiye’de böyle olmuştur.

Bunu sosyalizmin mücadelere önderlik etmesi anlamında söylemiyorum. Ancak mücadelenin kendisinin sosyalizm olmasının yanlış olmasından bahsediyorum.

Şimdi, bir de, Deniz yaşasaydı şöyle olurdu, böyle olurdu diye pek te bilimsel olmayan bir gelenek başlatıldı. Bu adet önce: „Atatürk yaşasaydı.“ diye başladı.


İlkin, Erbakan : „Atatürk yaşasaydı, Refahlı olurdu.“ Dedi. Arkasından Atatürkçü olan olmayan herkes bu modaya uydu. Hatta türbanlı şarkıcı bir kadın : „Atatürk yaşasaydı beni alkışlardı.“ Dedi.

Aslında herkes kemalizm zırhıyla kendini korumaya, geliştirmeye çalışıyor.

Bunu başkalarının yapmasını anlamak mümkün, ama devrimcilerin böyle bir yöntem kulanması ve Denizlere bunu reva görmesi, pek anlaşılır değildir.

Hatta bazıları: „ Deniz yaşasaydı, Atatürkçü.“ Diyecek kadar işi ileri götürdüler.

Doğrusu, Deniz yaşasaydı ne olurdu pek bilemem ama Kemalist olmayacağı kesindir.

Eğer gerçekten Atatürk yaşasaydı, ne kadar Refahlı olurdu, ne kadar doğruysa, Deniz Gezmiş te yaşasaydı o kadar Kemalist olurdu!

Belki Atatürk, Refahlı olabilirdi ama Deniz Gezmiş kesinlikle Atatürkçü olamazdı.

Hiç yorum yok: