20 Şubat 2015 Cuma

TEKİN: ''İNANARAK MÜCADELE ETMEK FARKLIDIR''




HDP'den milletvekili aday adayı olan gazeteci-yazar Bülent Tekin, inanarak mücadele etmenin farklı olduğunu söyledi.



    Bölgenin tanınan ve sevilen simalarından gazeteci Yazar Bülent Tekin, HDP'den aday adaylığı ile ilgili Haberindili.com'un sorularını yanıtladı.

    Haberin Dili: Öncelikle HDP’den aday adaylığınız hayırlı olsun...

    Bülent Tekin: Sağolun…Teşekkür ederim.

    Haberin Dili: Sizi politikaya iten neden ne oldu?

    Bülent Tekin: Tüm dünyada insanlığı iliklerine kadar sömüren ve insanlığı günbegün eriten bir sistem oluştu. Kobani ve IŞİD saldırısı örneği gibi…. Bu sistemin karşısında mutlaka bir özgür yaşam vardır. Ve bizler bu yaşamı aramak zorundayız. Bu anlayış beni mevcut durumda politika yapmaya meyletti.

    Haberin Dili: HDP’den aday olma nedeniniz de bu mudur?

    Bülent Tekin: Özellikle bu topraklar dünyada coşkulu seslerin, müziğin, şarkının, folklorun ilk şekillendiği yerdir. İlk yazı, devlet, kent, inançlar ve politika da bu topraklarda oldu. HDP misyonu işte öylesine bir geçmişten geliyor. En çokta bunun için HDP’yi seçtim. Ayrıca 17 yaşımdan, çocukluğumdan beri sol görüşlü olmamın verdiği bir şekillenme ile HDP dışında bir siyasi partiden aday olmam zaten düşünülemezdi.
    Kürt Sorunu karşısında Türk sol-sosyalist hareketlerin sosyal şoven duruşları çoğunlukla devam etmektedir. Bu şovenizmden kurtulmuş değiller. CHP’nin de asla sosyal demokrat parti olmadığını görmek gerekir.
    Haberin Dili: HDP’de nasıl bir rol almak istersiniz?

    Bülent Tekin: Çözüm Sürecinde devletle Kürt Siyasi Hareketinin uzlaşma olasılığında bilgim ve özgüvenimle rol almak istiyorum. Bir uzlaşma olmasa dahi (ki artık küçük bir olasılıktır) oluşabilecek bazı sıkıntılarda görev almak istedim.

    Mazlum Kürt halkının haklarını daha güçlü bir pozisyonda savunacağım. Ezilen Türk halkında da eşitlik, adalet, demokrasi, özgürlük konularında farkındalık yaratmaya çalışacağım. Bu kadim topraklarda yaşayan her çeşit ırk (etnisite), dil, din, mezhep ve kültür yapılarının korunarak mutlu bir yaşamda birlikte olmaları için elimden geleni yapacağım. Mecliste ırk, dil, din, mezhep, siyasi düşünce farklılığı gözetmeksizin ezilenlerin, kimsesizlerin, avukatsızların, sahipsizlerin, baldırı çıplakların yanında tavır alacağım.

    Haberin Dili: Eski yeni çok sayıda başvuru var, şansınız ne olur size göre?

    Bülent Tekin: Ben şunu söyleyeyim, Kürt sorunu ve demokratikleşme konularında samimiyet önemlidir. Bu kadrolar için de geçerlidir. İnanarak bu mücadele içinde olmanın çözümde ve halkların mutlu geleceğinde önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. İnanarak mücadele etmek farklıdır, inanmadan da inanıyor gözükenlerin de olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Benim en büyük gücüm kendime olan özgüvenimdir. Tecrübe ve bilgilerimden yararlanılacağını düşünüyorum.

    Haberin Dili: Sorularımızı yanıtladığın ve bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyoruz. Başarılar diliyoruz…

    Bülent Tekin: Ben de size teşekkür ediyorum. Sağolun.

    Haberindili.com: http://www.haberindili.com/roportaj/tekin-inanarak-mucadele-etmek-farklidir-h4438.html

15 Şubat 2015 Pazar

Dersimliler; “Devletin Alevisi olmayacağız”




Mustafa Elveren*
elverenmustafa@hotmail.com


Geçen hafta Hızır Oruçları nedeniyle Cemevi’nde düzenlenen yemekte konuşan Tunceli Valisi Osman Kaymak, bazı basın-yayın organlarında eleştiri konusu oldu.

Tunceli Valisi Sayın Osman Kaymak’ın Dersim Cemevi’nde yaptığı açıklama özetle şöyledir;

“Birileri çıkıp diyor ki Alevilik İslam dışıdır. Hak, Muhammed, Ali’yi alevilikten ayıramazsınız. Aleviler, Aliyi, On iki imamı, Hacı Bektaş-ı aşkla severek bugüne geldiler. Alevi çocuklarında Ali Haydar isimleri var. Alisiz Alevilik olmaz. Aleviliğe sahip çıkalım. Cemevlerine gelelim. Gelecekte çok daha güzel günlerin bizi beklediğine inanıyorum. Hızır oruçlarınız kabul olsun. Hep beraber dua edelim. Allah sonumuzu hayır etsin, dua ve muratlarımızı kabul etsin… dedelere maaş verilmesi lazım. Zakirin, aşçının maaşının verilmesi lazım… aldığım haberlere göre dedelere maaş bağlanacak, ihtiyaçları karşılanacak…” (1)

Bu konuşmaya en ilginç eleştiriyi Fırat Haber Ajansı yaptı. Tunceli Valisi Sayın Osman Kaymak’ın Alevilerle ilgili açıklaması üzerine, Fırat Haber Ajansı konuyla ilgili tepkileri özetle şöyle aktardı;

Dersimliler, Halk Meclisi'nin çağrısı üzerine yürüyüş ve basın açıklamaları yaparak "Devletin Alevisi olmayacağız" derken, Tunceli Valiliği de harekete geçerek cemevini ziyaret etti… Cemevinde gerçekleştirdiği Hızır Cemi için kentteki resmi daire, siyasi parti ve sendikalar başta olmak üzere halka da davetiye gönderdi.

Geçtiğimiz yıllarda da çeşitli vesilelerle devlet erkanını cemevinde ağırlayan Cemevi Yönetiminin bu kararı halk arasında tepkiyle karşılandı. Alevilikte kişi adına cem düzenlenmesi ve düzenlenebileceği gibi bir ibadet olmamasına rağmen Yönetimin bu yaklaşımı 'Hızır Paşa politikası' olarak yorumlanıyor. Cemevi dedesi Ali Ekber Yurt, geçtiğimiz Muharrem Ayında da şimdiki Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın düzenlediği iftar sofrasına katılarak Dersimlilerden tepki toplamıştı.

Öte yandan Alevi dedeleri, Tunceli Valisi Osman Kaymak'ın da gündeme getirdiği 'maaşa bağlanma' uygulamasına karşı. Alevi dedeleri daha önce de, ‘Maaş bağlanması Aleviliğe ters düşer. Maaş alan dedeler devletin Alevisi olurlar’ demişti.” (2)

Fırat Haber Ajansı’nın yukarıda açıkladığı yorumlar dikkat çekici olup, Dersim Alevilerinin de haykırışını dile getirdiğini düşünüyorum.
Tunceli Valisi’nin Dersimlilerin gözüne-kaşına hayran olduğu için bunları yaptığını sanmıyorum. Sayın Vali’nin esas gayesi Aleviliği İslam’ın içine monte etmek olduğu yukarıdaki sözlerinden anlaşılmaktadır. Ayrıca; “…Zakirin, aşçının maaşının verilmesi lazım… Dedelere maaş bağlanacak, ihtiyaçları karşılanacak…” sözlerinden de “Devlet Aleviliği”nin savunuculuğu yaptığı söylemek abartılı olmaz.

Gerçek laik bir ülkede devlet din ve mezhepleri savunamaz. Demokratik, laik ve hukuk devletinde; dinbilim ve tanrıbilim üretilemez. Evrensel laiklik; herhangi bir dini ya da inancı kendi tekeline alamaz. Tam tersine din ve vicdan özgürlüğünü savunur. Yani devlet dini değil, insan vicdanını temel alır.

Ülkemizde ise devlet; Sünni’nin, Alevi’nin, ateistin ve Müslüman olmayanın vergisiyle insanlarımıza İslam’ın Sünnilik mezhebi dayatılmaktadır. Bunun için her yıl bütçede milyarlarca Lira harcanmaktadır.

Tunceli Valisi Sayın Osman Kaymak’ın açıklamaları düşündürücüdür. Çünkü;
-İslam dininin kurallarına göre camide saz çalmak, semah dönmenin mümkün olmadığı,
-Namaz-oruç-hac ibadetinin farz olduğu ve Kur’an’da belirtilen ayetlerin dışına çıkılamayacağı,
-Oysa Alevilerin namaz-oruç-hac ibadetini yapmadıkları,
-Yine “Hak-Muhammed-Ali” söylemi Alevilerce farklı anlamlandırıldığı,
-İslam Kuran’ında yazıldığı gibi kelime-i şahadet getirmediği,
-Başta İslam olmak üzere birçok dinden etkilenerek şekillenen Alevilik, bağımsız bir inanç olduğu,

Sayın Vali bilmiyor mu?

Eğer bunları bilmeden Alevilere tavsiyede bulunuyorsa, iyi niyetine bağlanabilir. Aksi durumda; Aleviliği İslam’ın içine monte etmek ve “Devlet Alevisi”ni yaratmak amacıyla söylenmiş sözler olduğunu kabul etmek durumundayız.
Dersim halkının büyük çoğunluğu “Biz devletin Alevisi olmayacağız” haykırışlarını her fırsatta dile getirmektedir. Dersim halkının bu haykırışını duymamak iyi niyetle açıklanamaz.

Aleviliğin İslam’ın içine monte etmek ne Alevi’ye, ne de İslam’a hiçbir faydası yoktur. Dün Kemalist geçinen siyah cüppeliler, bugün ise aynı nitelikteki yeşil cüppeliler “devlet Alevisi”ni yaratmaya çalışıyorlar.

Ben bir ateist olarak insanların dini inancının tanımlanmasına karşıyım. Bırakın herkes istediği biçimde inansın, inandığı gibi yaşasın.

14.02.1015

*Em.Öğrt.

NOTLAR:


ADI ÖZGECAN’DI…



Adil Okay

"20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Aslan, tecavüze direnince hunharca öldürüldü. Siz sustuğunuz sürece, biz sustuğumuz sürece bu cinayetler sürecektir. Kimi zaman töre veya "namus" cinayeti olarak ya da kadınları cinsel obje olarak gören sapıklar tarafından sürecektir. Erkekler ve erkek gibi düşünüp oğullarını "eğiten" analar... Ve eğitim sistemi... Ve devlet ve hükümet ve semavi dinlerin "ahlakı"... Hepsi suçlu... Yıllar önce ne yapmalıyım diye düşünmüş ve “kadın gibi kadın” adlı bir tiyatro oyunu yazmış bu bitmeyen soruna- trajedilere dikkat çekmeye çalışmıştım. Oyun bir çok kez sahneye kondu ve kitaplaştı. Ama yetmedi. Yetmiyor… Özgecan’lar öldürülmeye devam ediyor… Praksis grubunun bir şarkısının sözleri geliyor aklıma: “isyana gerek var…”

Özgecan için, yakınları için söyleyecek söz bulamıyorum. Dil yetmiyor. Replik, nota, mısra yetmiyor bu trajediyi anlatmaya…

Yazdığım Oyundan bir sahneyi paylaşıyorum:

I.                    SAHNE


(SAHNEYE ELİNDE CEP TELEFONU İLE KONUŞARAK, ABARTILI GİYİNMİŞ BİR KADIN ÇIKAR. OMZUNDA VEYA GÖRÜLEN BAŞKA BİR YERİNDE KOCAMAN BİR DÖVME OLABİLİR. SAHNEDE SAĞA, SOLA DOĞRU HIZLI ADIMLARLA YÜRÜR. TELEFONU ‘ÇAVV AŞKIM’ DİYEREK KAPATIR. BU KEZ MESAJ ÇEKMEYE BAŞLAR. BİR POLİS DÜDÜĞÜ VEYA TELSİZ SESİ İŞİTİLİR. ABARTILI GİYSİLİ KADIN, GÖRÜNMEYEN BİR POLİSLE TARTIŞIYOR GİBİ KONUŞMAYA BAŞLAR. KONUŞURKEN SAHNENİN HER TARAFINDA TUR ATAR. BAZEN KORKAR GİBİ GERİ GERİ GİDER.)

     I. KADIN – Neden bana kimlik soruyorsunuz. Efendim… Ben ne yaptım ki... Sevgilimi bekliyorum, yani arkadaşımı… Anlamadım ne dediniz? Toplum ahlakına aykırı hareketten içeri mi atarsınız. Hakkınız yok. Efendim? Bırakırsanız halk beni parçalar mı? Kim, hangi halk? Hani laik bir ülkede yaşıyorduk. Pardon laikliği şeyime mi sokarlar? Terbiyesizlik yapıyorsunuz memur bey… Sizi şikayet ederim… Bir bok yiyemez miyim? Halk beni önce becerir, sonra taşlar mı? Efendim yanılıyorsunuz. Onlar halk olamaz. Olsa olsa magandalar sürüsü olur. Siz neden maaş alıyorsunuz. Hem bizim vergilerimizle… Pardon dünyadan bihaber mi yaşıyorum? Tehlike mi? Tehlikede miyim? Nasıl? Ben mi tehlikeyim? Pardon, tahrik mi ediyorum? Nasıl, kıyafetim mi? Çok normal. Hani özgür bir ülkeydik. Hani kadın erkek eşitliği?  Ne yapıyorsunuz? Hayır, bırakın kolumu. Gelmeyeceğim sizinle… İmdattt. İmdattt…

(KADIN POLİSTEN KOLUNU KURTARMAK İSTER GİBİ ÇIRPINIR.  ‘İMDAT’ DİYE BAĞIRARAK, ARKAYA KAÇAR.  KISA BİR SESSİZLİKTEN SONRA, DİĞER KADINLAR TEK TEK KONUŞARAK SAHNEYE GİRERLER.)

II.                  KADIN – Türkiye'de her 100 kadından 97'si, hayatında en az bir kez eşinden, babasından ya da yakınlarından şiddet görüyor. Kimi zaman da güvenlik güçlerinden.

III.                KADIN − Yani hemen hemen tüm kadınlar. Hepimiz. Hepiniz.

IV.                KADIN − İstanbul'da her hafta, en az bir kişi töre cinayetine kurban gidiyor. Son beş yılda ‘namus' nedeniyle işlenen cinayetlerin sayısı bini geçti.

V.                   KADIN − Katiller, cezaevinde kahraman gibi karşılanıyor ve pişmanlık duymuyorlar.

VI.                KADIN − Kadınların yüzde 50'sine yakını partnerleri tarafından cinsel şiddete maruz kalıyor.

II.                  KADIN − İktidarı besleyen tarikat/cemaat ağları sayesinde muhafazakârlaşma yayılıyor.

III.                KADIN − Ve Türkiye’de kadınlar için iklim giderek boğuculaşıyor...

IV.                KADIN – Ensest vakalarında, yani küçük çocukların cinsel istismarı, taciz / tecavüz vakalarında,

V.                  KADIN − Ya da genel olarak kadına yönelik şiddette gerçekten bir "patlama" mı yaşanıyor…

VI.                KADIN − Evet, kadına yönelik şiddet hep vardı ve evet kadına yönelik şiddette bir patlama yaşanıyor...

(MÜZİK HIZLANIR. CEP TELEFONLU KIZ SAÇI BAŞI, ÜSTÜ BAŞI DAĞILMIŞ HALDE SAHNEYE GİRER. KADINLAR KIZI ARALARINA ALIR VE GÖRÜNMEYEN BİR DÜŞMANLA KAVGA EDER GİBİ DANSA BAŞLARLAR. VEYA DANS ETMEDEN KADINA TEK TEK YAKLAŞARAK KONUŞURLAR. KADIN DA PERİŞAN BİR BİÇİMDE DİNLER, SAHNEDE O KÖŞEDEN ÖBÜRÜNE KAÇAR BAZEN DE KULAKLARINI KAPATIR.)

II.                  KADIN –  (Dans ve müzik yavaşlar.)
Hey deli kız inanma değiştiğine çağın
Pantolon giyip
Kazıtsan da saçlarını üç numaraya
Öpsen de erkek arkadaşını sokak ortasında
Akşamları gitmesen de evine
Kadınsın yine

III.                KADIN –
Gece yarısı tek başına
Dolaşamazsın bu sokaklarda
Bağıramazsın bu nasıl hava bu nasıl cıva
Bu nasıl adalet diye

IV.                 KADIN −
Öyle kolay mı sanıyorsun
Var mı hazıra konmak
Daha çok emek ister daha çok mücadele
Hem kadın olarak cinsini hem de insan olarak
Kurtarmaya özgürlüğünü

KADINLAR KORO HALİNDE – (Seyircilere yaklaşarak)
Daha çok emek ister daha çok mücadele
Hem kadın olarak cinsini
hem de insan olarak
Kurtarmaya özgürlüğünü
 
IŞIKLAR SÖNER

14.02.2014