Turgut Koçak
turgut.kocak@hotmail.com
Kukla zihniyet; herkesten hatta kendinden bile gerçekleri saklar. Son Gürcistan-Rus çatışmasının arkasında bütün gerçekliği ile Amerikan emperyalizminin olduğu gün gibi ortaya çıkmış, savaş öncesi ve sonrası gelişmeler bu saptamalarımızı bütünüyle doğrulamış bulunmaktadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi ABD, Rusya’yı tıpkı SSCB döneminde nasıl Yeşil Kuşak Projesi ile kuşatmışsa bugün de aynı anlayışla kuşatmak istemektedir. Geçmiş dönemde komünizmi öne süren emperyalist dünya bugün de başka başka emperyalist amaçları demokrasi kılıfı altında işleyerek kuşatmaya gerekçe oluşturmaktadır. SSCB’nin yıkılmasının arkasından Varşova Paktını oluşturan ülkeler birer ikişer NATO’ya ve AB’ye alınarak emperyalist dünyanın yörüngesine sokulmuşlardır. Bu gelişmeler sonrası Bulgaristan’a, Romanya’ya, Polonya’ya yerleşen Amerikan emperyalistleri bu ülkelerde bir anda askeri üsler kurarak bu ülkelere yerleşivermişlerdir. Letonya, Estonya vb ülkelerde de durum üç aşağı beş yukarı aynıdır. Gürcistan arabası da aynı yolda hızla yol alırken Rus engeline toslamış ve neredeyse arabada elle tutulur bir yan kalmamıştır.
İşte Amerikan emperyalistleri ve Batı böyle bir anda devinime geçmişler, politik demeçlerin yanı sıra bazı girişimlerle de Gürcistan’ı desteklediklerini göstermek istemişlerdir. Doğal olarak savaşta zor duruma düşen Gürcistan’a insani yardımı öne sürerek kapıyı aralamak yolunu seçmişler ve devreye doğrudan doğruya savaş gemilerini sokmuşlardır. Savaş gemileri ise Çanakkale ve İstanbul Boğazı’nı geçerek Karadeniz’e çıkmışlar ve Gürcistan’a sözüm ona insani yardım götürmüşlerdir. Orada askeri törenle karşılanan Amerikan gemilerinin sorumluları kışkırtıcı açıklamalar yapmışlar ve asıl amaçlarını ortaya koymuşlardır.
Bunun üzerin emperyalist dünyanın savaş gemilerinin Karadeniz’e çıkması Rusları harekete geçirmiş, gemiler 21 gün içinde Karadeniz’i terk etmezlerse gerekeni yapacaklarını, sonuçlarından ise Türkiye’nin sorumlu olacağı yolunda açıklamalar yapmışlardır. Bu durum da göstermiştir ki, önümüzdeki günlerde Amerikan ve NATO savaş gemileri Karadeniz’de kalmayı sürdürürlerse sular ısınacak, sonuçlarından ise Türkiye zararlı çıkacaktır.
Amerikan emperyalistlerinin niyetleri ortadadır. Onları ilgilendiren insani yardım değil, emperyalist amaçların gerçekleştirilmesidir. AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan ise işin içine cumburlop dalmış, savaş gemilerinin boğazlardan geçmesi için tam anlamıyla kukla bir zihniyet sergileyerek Montrö Anlaşması’nın delinmesine izin verilmesini sağlamıştır. Montrö Anlaşması’nın delinip delinmemesini tonajla açıklayan zihniyet ise kamuoyunu aldatan açıklamalar yapmıştır. Daha sonra sözü geçen kervana emekliye ayrılan Eski Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da görev teslim törenleri sırasında katılarak “Montrö Anlaşması hiçbir şekilde delinmemiştir” demiştir. Gerçekten de böylesi bir zihniyeti anlamanın olanağı yoktur. Amerikan savaş gemilerinin birer ikişer Karadeniz’e çıkması onlara göre olağandır ve Möntrö Anlaşması’na da aykırı değildir. Bize göre ise Montrö Anlaşması delinmekle kalmamış, Türkiye olabilecek sıcak bir çatışma ile karşı karşıya getirilmiştir. Bu gerçekler bilindiği halde kamuoyunun aldatılması sürdürülmekte emperyalist dünyanın dümen suyundan bir türlü çıkılamamaktadır. Türkiye egemen erki işbirlikçi politikalara doğası gereği sonuna kadar bağlı kalacağına göre var olan sistem üzerinden olumlu sonuçlar elde edilmesinin de olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda başta işçi sınıfımız olmak üzer tüm emekçi kesimlerin sürdürdüğü bağımsızlıkçı ve kapitalizm karşıtı politikaların yaşama geçirilmesi yaşamsal bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır.
Partimiz Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP), ABD ve AB emperyalizmine karşı sonuna kadar savaşım verilmesi gerektiğini savunmakta, bu yolda politikalarından ödün vermeksizin yoluna devam etmektedir. Emperyalist-kapitalist sisteme karşı yurtseverlik temelinde geniş halk yığınlarını harekete geçirip, sözü geçen güçleri parti çeperinde toparlamak ve savaşımı daha üst düzeylere sıçratarak politik erki el koyarak sosyalist sistemin kuruluşunu gerçekleştirmenin yolu açılmış olacaktır.
Yoksa egemen güçler açısından ne bağımsızlığın ne de ülke için yaşamsal öneme sahip anlaşmaların bir hükmü yoktur. Ve zaten Montrö Anlaşması’nın hükmü de bu yüzden emperyalizme hizmet edenlerce kolaylıkla yok sayılabilmiştir.
Son söz:
Uluslararası sermayenin işbirlikçilerinden bağımsızlıkçı ve onurlu bir politika yürütmelerini beklemek eşyanın doğasına aykırıdır. Bu nedenle emperyalizmin işbirlikçileri bir an önce iktidardan indirilmeli ve ülkemiz BAĞIMSIZLIK, DEMOKRASİ VE SOSYALİZM yolunda ilerleyen bir ülke haline getirilmelidir. ŞİMDİ NE OLACAK diye sorduğumuz soruya verilecek yanıt; çok tehlikeli olasalıklardır ki, bu tehlikeler ancak ve ancak sosyalistler tarafından ortadan kaldırılabilir.
Seçim önümüzde.
Ya sonu karanlık politikaların arkasından sürüklenerek iyice bataklığa saplanacağız ya da emperyalistlere ve işbirlikçilerine dünyayı dar ederek aydınlık günlere ulaşacağız.
turgut.kocak@hotmail.com
Kukla zihniyet; herkesten hatta kendinden bile gerçekleri saklar. Son Gürcistan-Rus çatışmasının arkasında bütün gerçekliği ile Amerikan emperyalizminin olduğu gün gibi ortaya çıkmış, savaş öncesi ve sonrası gelişmeler bu saptamalarımızı bütünüyle doğrulamış bulunmaktadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi ABD, Rusya’yı tıpkı SSCB döneminde nasıl Yeşil Kuşak Projesi ile kuşatmışsa bugün de aynı anlayışla kuşatmak istemektedir. Geçmiş dönemde komünizmi öne süren emperyalist dünya bugün de başka başka emperyalist amaçları demokrasi kılıfı altında işleyerek kuşatmaya gerekçe oluşturmaktadır. SSCB’nin yıkılmasının arkasından Varşova Paktını oluşturan ülkeler birer ikişer NATO’ya ve AB’ye alınarak emperyalist dünyanın yörüngesine sokulmuşlardır. Bu gelişmeler sonrası Bulgaristan’a, Romanya’ya, Polonya’ya yerleşen Amerikan emperyalistleri bu ülkelerde bir anda askeri üsler kurarak bu ülkelere yerleşivermişlerdir. Letonya, Estonya vb ülkelerde de durum üç aşağı beş yukarı aynıdır. Gürcistan arabası da aynı yolda hızla yol alırken Rus engeline toslamış ve neredeyse arabada elle tutulur bir yan kalmamıştır.
İşte Amerikan emperyalistleri ve Batı böyle bir anda devinime geçmişler, politik demeçlerin yanı sıra bazı girişimlerle de Gürcistan’ı desteklediklerini göstermek istemişlerdir. Doğal olarak savaşta zor duruma düşen Gürcistan’a insani yardımı öne sürerek kapıyı aralamak yolunu seçmişler ve devreye doğrudan doğruya savaş gemilerini sokmuşlardır. Savaş gemileri ise Çanakkale ve İstanbul Boğazı’nı geçerek Karadeniz’e çıkmışlar ve Gürcistan’a sözüm ona insani yardım götürmüşlerdir. Orada askeri törenle karşılanan Amerikan gemilerinin sorumluları kışkırtıcı açıklamalar yapmışlar ve asıl amaçlarını ortaya koymuşlardır.
Bunun üzerin emperyalist dünyanın savaş gemilerinin Karadeniz’e çıkması Rusları harekete geçirmiş, gemiler 21 gün içinde Karadeniz’i terk etmezlerse gerekeni yapacaklarını, sonuçlarından ise Türkiye’nin sorumlu olacağı yolunda açıklamalar yapmışlardır. Bu durum da göstermiştir ki, önümüzdeki günlerde Amerikan ve NATO savaş gemileri Karadeniz’de kalmayı sürdürürlerse sular ısınacak, sonuçlarından ise Türkiye zararlı çıkacaktır.
Amerikan emperyalistlerinin niyetleri ortadadır. Onları ilgilendiren insani yardım değil, emperyalist amaçların gerçekleştirilmesidir. AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan ise işin içine cumburlop dalmış, savaş gemilerinin boğazlardan geçmesi için tam anlamıyla kukla bir zihniyet sergileyerek Montrö Anlaşması’nın delinmesine izin verilmesini sağlamıştır. Montrö Anlaşması’nın delinip delinmemesini tonajla açıklayan zihniyet ise kamuoyunu aldatan açıklamalar yapmıştır. Daha sonra sözü geçen kervana emekliye ayrılan Eski Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da görev teslim törenleri sırasında katılarak “Montrö Anlaşması hiçbir şekilde delinmemiştir” demiştir. Gerçekten de böylesi bir zihniyeti anlamanın olanağı yoktur. Amerikan savaş gemilerinin birer ikişer Karadeniz’e çıkması onlara göre olağandır ve Möntrö Anlaşması’na da aykırı değildir. Bize göre ise Montrö Anlaşması delinmekle kalmamış, Türkiye olabilecek sıcak bir çatışma ile karşı karşıya getirilmiştir. Bu gerçekler bilindiği halde kamuoyunun aldatılması sürdürülmekte emperyalist dünyanın dümen suyundan bir türlü çıkılamamaktadır. Türkiye egemen erki işbirlikçi politikalara doğası gereği sonuna kadar bağlı kalacağına göre var olan sistem üzerinden olumlu sonuçlar elde edilmesinin de olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda başta işçi sınıfımız olmak üzer tüm emekçi kesimlerin sürdürdüğü bağımsızlıkçı ve kapitalizm karşıtı politikaların yaşama geçirilmesi yaşamsal bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır.
Partimiz Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP), ABD ve AB emperyalizmine karşı sonuna kadar savaşım verilmesi gerektiğini savunmakta, bu yolda politikalarından ödün vermeksizin yoluna devam etmektedir. Emperyalist-kapitalist sisteme karşı yurtseverlik temelinde geniş halk yığınlarını harekete geçirip, sözü geçen güçleri parti çeperinde toparlamak ve savaşımı daha üst düzeylere sıçratarak politik erki el koyarak sosyalist sistemin kuruluşunu gerçekleştirmenin yolu açılmış olacaktır.
Yoksa egemen güçler açısından ne bağımsızlığın ne de ülke için yaşamsal öneme sahip anlaşmaların bir hükmü yoktur. Ve zaten Montrö Anlaşması’nın hükmü de bu yüzden emperyalizme hizmet edenlerce kolaylıkla yok sayılabilmiştir.
Son söz:
Uluslararası sermayenin işbirlikçilerinden bağımsızlıkçı ve onurlu bir politika yürütmelerini beklemek eşyanın doğasına aykırıdır. Bu nedenle emperyalizmin işbirlikçileri bir an önce iktidardan indirilmeli ve ülkemiz BAĞIMSIZLIK, DEMOKRASİ VE SOSYALİZM yolunda ilerleyen bir ülke haline getirilmelidir. ŞİMDİ NE OLACAK diye sorduğumuz soruya verilecek yanıt; çok tehlikeli olasalıklardır ki, bu tehlikeler ancak ve ancak sosyalistler tarafından ortadan kaldırılabilir.
Seçim önümüzde.
Ya sonu karanlık politikaların arkasından sürüklenerek iyice bataklığa saplanacağız ya da emperyalistlere ve işbirlikçilerine dünyayı dar ederek aydınlık günlere ulaşacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder