Turgut Koçak
Başta ABD emperyalistleri olmak üzere bütün emperyalist dünya Türkiye’yi açıktan açığa tehdit ediyor. Bu durum son AKP’nin kapatılması davasıyla çok daha açık olarak gözlere batırılırcasına gösterildi. Emperyalist dünyanın basın yayın organlarında Türkiye için karanlık görüntüler çizilerek AKP arkalanırken, sözde demokrasinin şampiyonları AKP kapatılırsa Türkiye’yi karanlık günlerin beklediğini yazmaktan çizmekten geri durmadılar.
AKP kapatılırsa gerçekten Türkiye’yi karanlık günler mi bekliyordu?
Hayır! Emperyalist dünyanın ve onların işbirlikçilerinin yazdıklarının, çizdiklerinin ve söylediklerinin gerçekte hiçbir doğruyu yansıtmadığını aklı başında hemen herkes bilir. Gerçekte onların korktukları şey; kendileri ile her konuda uyum içinde olan ve emperyalist güçlerin çıkarları doğrultusunda bir dediğini iki etmeyen AKP’nin politik erkten uzaklaştırılacağıdır. Bunların bu yönde çabalarının ve AKP’ye destek yağdırmalarına nedeni de budur.
AKP, Türkiye’yi tartışmasız emperyalizmin soygun ve talanına açmıştır. Ülkemizin en önemli kamu kuruluşları birer ikişer uluslararası sermaye güçlerinin eline geçmiştir. “Durmak yok, hizmete devam” diyerek bütün bunları gerçekleştiren AKP’nin ipliğini pazara çıkarmak ve gözler önüne sermek gerekir. AKP her şeyden önce bu uygulamaları savunan ve gerçekleştiren bir parti olarak tam anlamıyla ülkemizin ve emeğin düşmanıdır. Emek güçleri açısından ödünsüz kendisine karşı savaşım sürdürülmesi gerekir. Günümüzde Sol’un bir bölümünün bu gerçeğin dışına çıkarak AKP’yi arkalıyor olması ise sınıf körlüğünden de öte; özellikle AB’nin uçbeyi olma görevini üstlenmiş olmasından kaynaklanmaktadır.
İlerici devrimci güçler, 22 Temmuz 2007 seçimleriyle birlikte büyük mevziler yitirmişlerdir. Cumhurbaşkanlığı makamı bile bugün AKP’nin eline geçmiş olup adım adım devlet işbirlikçi dinci gericilik tarafından ele geçirilmektedir. Kadrolaşma hemen her alanda sürmekte, bugüne kadar cumhuriyetin kazanımları olarak düşünülebilecek ne varsa bir bir elden çıkmaktadır. Emperyalistler kendilerini engelleyeceklerini düşündükleri her kuruluşu işbirlikçilerinin de büyük desteği ile yaylım ateşine tutmakta ve onları işlevsiz hale getirerek sindirmeye çalışmaktadır. “Darbe” safsatası ile yollara dökülenlerin gündelik politikalarında darbeci suçlamaları yapılarak hemen her kurum ve kişiler sistemli bir şekilde baskı altına alınmaya çalışılmaktadır. Dün yargı kurumları da içinde AKP’ye karşı çıkanların darbecilikle suçlanıyor olması bir rastlantı olmasa gerektir.
AKP’nin kapatılması görüşülürken sonuçtan umutlu olmayan AKP ve emperyalizm yanlıları, kapatılma olmayınca kem küm edip ağız değiştirerek yargıya güvenden söz edebilmektedirler. Kısaca bunların her söyledikleri baştan aşağı yalan olup hiçbir sözlerine güven duyulmaması gerekir.
AKP’nin kapatılmaması üzerine ortaya atılan birçok medya gülü iktidarın da, muhalefetin de gerilimi düşürmeleri gerektiğine dair ahkâmlar kesmeyi sürdürmektedirler. Bunlara göre iktidar bugüne kadar yatıklarını “durmak yok, göreve devam” mantığı ile yumuşak yumuşak sürdürmeli muhalefet ise hiç sesini çıkarmadan bu soyguncu takımını bir köşede izlemelidir.
Oysa ülkemizde gerginliğin kaynağı 3 Kasım 2002’den bu yana politik, ekonomik ve sosyal kararları ile gerilimi bu noktalara getiren AKP iktidarı olmuştur. AKP, gerçekte sert diye nitelediği muhalefet gibi bir muhalefeti mum yaksa bulamaz. Çünkü mecliste AKP’ye muhalefet eden partilerin muhalefet ettiklerine inanmak oldukça güçtür. DTP’nin AKP’ye karşı muhalefet etmek diye mecliste ne bir görevi vardır ne de kendisini böyle bir görevle yükümlü sayması söz konusudur. DTP’nin meclisteki görevi uluslararası güç odaklarının yönlendiriminde muhalefete muhalefet etmektir. Bu muhalefette Ana Muhalefet Partisi CHP’dir. Ufuk Uras’ın soldan bir şeyler yapması umulurken onun işlevi de AB’nin istediği doğrultunun ötesine geçmemektir. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nu dikkate bile almak gerekmez. Çünkü tarikatçı ve gericidir. MHP ise her aşamada iktidarın koltuk değneği olup dış güçlerin özellikle de Amerika’nın güdümünden çıkmasının olanağı yoktur. Geriye bir tek CHP kalmakta bu kadarcık bir CHP muhalefeti bile işbirlikçi vurguncu takımını sallamaya yetmektedir. Eğer CHP gerçek anlamda muhalefet etse ve canı yanan toplum kesimlerini eylemli olarak harekete geçirseydi bugün AKP’nin ikinci kez ülkenin başına bela olması gerçekleşmezdi. Bütün bunlara karşın CHP’nin laiklik, cumhuriyetçilik ve ulusalcılık bağlamında gösterdiği tutum ve davranışlar her türlü emperyalist güç odaklarının, liberal solcuların, işbirlikçi dinci gericilerin yıldırımlarını üstüne çekmektedir. Ve hatta bu çevreler işi öylesine ileri götürmüşlerdir ki, sağları solları faşist ve sermaye uşağı kaynarken hedef tahtasına sürekli olarak Kemalizm’i ve CHP’yi oturtmuşlardır.
Anayasa Mahkemesi katında AKP’nin salt laiklik karşıtı nedenlerin odağı olması yüzünden hakkında kapatılma davası açılması yetersiz kalmıştır. Oysa AKP’nin kapatılmasını gerektiren çok daha yaşamsal nedenler saymakla bitirilemez. Bunlardan birkaçını bile söylesek dudakları ucuklatan vatan hainliği suçlaması cuk diye yerine oturur. AKP vurguncu talancı bir parti olarak ülke varlıklarını hem de yok pahasına kime pazarlamıştır? Yanıt: Emperyalist uluslararası çokuluslu şirketlere. Recep Tayyip Erdoğan, ne adına Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı’dır? Yanıt: Amerika’nın çıkarları için. Kıbrıs dâhil, ülkemizi politik olarak ilgilendiren konularda AKP kimin politikalarının yaşama geçmesine çaba harcamaktadır? Yanıt Emperyalist odakların. AKP’nin iktidarı döneminde iki milyonu bulan aç insanımız var mıdır yok mudur? 18 milyon insanımız açlık sınırında yaşamakta mıdır yaşamamakta mıdır? Yanıt: Evet, iki milyon insanımız aç, 18 milyon insanımız açlık sınırındadır. Sanayi ve tarım çökmüştür. Tarım toprakları yabancılara pazarlanmaktadır. Bankalar yabancıların kontrolüne geçmiştir.
Sonuç bütün bunlar vurguncu, talancı AKP’nin eseriyse kapatılma gerekçesi salt laiklik olabilir mi? Ekonomik, politik ve sosyal uygulamaları ile ülkeyi sosyal bir çöküşün eşiğine getirmiş olan AKP’nin kapatılma nedenlerine bunlarda eklenemez miydi?
Eklenmemiştir. Ötedenberi salt kendilerini laikliğe odaklamış olanların konuya bir bütünsellik içinde bakamıyor olmaları yüzünden hesaplar sürekli olarak Bağdat’tan dönmektedir. Bu durumda AKP baştan sona her konuda ülkemiz ve geniş emekçi yığınlar açısından zararlıdır. AKP ve benzerlerinin temelli olarak kapatılması ancak ve ancak sosyalistlerin yükselttiği bir muhalefetle gerçekleşebileceğini kimse unutmamalı ve hesabını buna göre yapmalıdır. Evet söylüyorum. AKP, erinde gecinde gidecek ve geniş halk yığınları kazanacaktır. Bu da ancak ve ancak sosyalistlerin kararlı bir savaşımı ile gerçekleşecektir. Yeter ki moralleri yüksek tutalım, karanlığın ve işbirlikçi sermaye güçlerinin üstüne yürüyerek emperyalizme dünyayı dar edelim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder