19 Ağustos 2010 Perşembe

KEMAL KARKAJiER’LE GÖRüŞMEDEN ÇIKARDIĞIM SONUÇLAR



Adil Okay
adilokay@hotmail.fr


“Mersin cezaevi müdürü Kemal Karkajier’den öğrendiklerimiz arasında yeni uygulamalar da var. Örneğin cezaevinde elektrik parasını tutsaklar ödüyor. Parası olmayan çatal, kaşık, masa, sandalye alamıyor. Dışarıdan defter, ajanda, kalem, silgi gönderilmesi, alınması yasak. Tutuklulara ‘kantinde satılan eşyaları dışarıdan almak, yakınların getirmesi yasak mevzuat böyle deniliyor.’ Parası olmayan kâğıt, kalem, v.s. alamıyor. Bu psikolojik eziyettir ve cezaevlerinde özelleştirmelerin ilk adımlarıdır.”

MERSiN CEZAEVi MüDüRü KEMAL KARKAJiER’LE GÖRüŞMEDEN ÇIKARDIĞIM SONUÇLAR...

Mersin cezaevinde yatan 25 kadar tutuklu yakını, tutsaklara kötü−keyfi muamele yapıldığına dair İHD’ye başvurdu. Başvuruyu değerlendiren İHD yönetimi Mersin cezaevinde hak ihlallerinin yaşandığı kanaatine vardı ve cezaevi müdürü Kemal Karkajier’den randevu aldı.

12 Ağustos 2010’da saat ikide Mersin İnsan Hakları Savunucuları heyet olarak görüşmeye gitti. Heyette yer alanlar:

Adil Okay (Yazar, cezaevi komisyonu başkanı). Ali Tanrıverdi (Mersin İHD başkanı), Çiğdem Altuntaş (İHD yönetim kurulu üyesi), Eyüp Sabri (Avukat, İHD yönetim kurulu üyesi), Ömer Ayaz (Avukat, İHD Merkez yürütme kurulu üyesi), Özen Kurtuluş (Avukat, İnsan hakları aktivisti)

Mersin cezaevi müdürü Kemal Karkajier’den öğrendiklerimiz arasında yeni (veya benim yeni öğrendiğim) uygulamalar da var. Örneğin cezaevinde elektrik parasını tutsaklar ödüyor. Parası olmayan çatal, kaşık, masa, sandalye alamıyor. Dışarıdan defter, ajanda, kalem, silgi v.s. gönderilmesi yasak. Tutuklulara ‘kantinde satılan eşyaları dışarıdan almak, yakınların getirmesi yasak deniliyor.’ Bu cezaevlerinde özelleştirmelerin ilk adımlarıdır.

(Bir kaç ay önce Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in talimatıyla kızım Öykü’nün mapus amca ve teyzelerine yolladığı balonlar da ‘hukuğu gevşetir’ denilerek yasaklandı. Keza birkaç tutsağın isteği üzerine yolladığımız ajanda, defter, kalem ve silgi sahiplerine verilmedi. Kızım Öykü’nün balonları gibi− emanete kaldırıldığı, tahliye olunca sahibine verileceği söylendi.)

Keyfi uygulamalara bir başka örnek: Sincan−Ankara cezaevinde yatan kanser hastası Erol Zavar’a yolladığımız takvimin verilmemesiydi. Erol Zavar’ın çocuklarıyla birlikte çektirdiği fotoğrafı 2 adet duvar takvimi yapmış ve ona sürpriz yapmak için yollamıştık. Ama Zavar’a takvimler verilmedi (balonlar da verilmemişti). Aynı sürprizi Çölyak hastası İsmet Ayaz’a yapmıştık. İsmet Ayaz takvimi aldığını bildirmiş, teşekkür etmişti. Sadece bu örnek bile cezaevlerinde farklı−keyfi uygulamalar olduğunu göstermektedir. Bir cezaevinde yetkililer mevzuatı tutsaklar lehine yorumlarken, bir diğeri aleyhine yorumlamaktadır. Cezaevlerinde kimi zaman mevzuatta yorum gerektirmeyecek kadar açık bir hak bile keyfi kısıtlanıyor. Gasp ediliyor. En büyük şikayet konularından biri de 2007’de çıkartılan ve mahkumların 10 kişiyle haftada 10 saat sohbet hakkını düzenleyen 45/1 sayılı genelge, personel azlığı v.b. gerekçelerle uygulanmamaktadır.

Aynı şekilde 3’lü protokol gibi insan haklarına aykırı uygulamalara karşı daha merkezi ve yaygın bir mücadele gerekmektedir. 3’lü protokol Sağlık Bakanı Akdağ’ın da imzasını taşıyan bir Nazi uygulamasıdır. Doktorla hasta mahremiyetini engelliyor. Örneğin mesane kanseri Taylan Çintay, muayene sırasına jandarmaların kapıda beklemesi gerektiğini söylemiş, ona 3’lü protokol buna müsaade etmiyor, hepimizin önünde soyunacaksın denmiştir. O da tedaviyi reddetmiştir. Geçen hafta bir doktor “3’lü protokoldan önce benim Hipokrat yeminim gelir” diyerek, mahkumla yalnız kalmayı istemiş ama buna izin verilmemiştir. Tersine doktor hakkında soruşturma açılmıştır. (Okuyucuların burada empati yapması gerekir. Örneğin Prostatın ilk kontrolü, hastanın makatına parmak sokulmak suretiyle yapılır. Bu durumda seyredilmek istemezsiniz değil mi?)

Yine cezaevi yönetiminden bağımsız olan bir ihlal de, tutukluluk süresinin uzunluğudur. Geçtiğimiz günlerde basında Ergenekon sanıklarının birçoğunun hüküm giymeden 500 gündür cezaevinde oldukları, bunun da insan hakkı ihlali sayıldığı yazıldı. Doğruydu. Ama Ergenekon davasının dışında hüküm giymeden 1000 gündür, 2000 gündür cezaevinde olan tutuklular var. Türkiye’nin AİHM’nde sadece bu uzun tutukluluklardan dolayı defalarca mahkum olduğu bilinmektedir. Bu konuda son yazıma göz atılabilir: “Mustafa Balbay, Barış Açıkel, Füsun Erdoğan, Erol Zavar, Naci Güner ve diğerleri. vvv.adilokay.com)

Cezaevleri ülkemizde kanayan bir yaradır. Türkiye’nin tüm cezaevlerinde keyfi uygulamalar vardır. Bir müdürün iyi niyeti, yasaları uygulaması, istatistiklerle ve tanıklarla ortaya konulan Türkiye gerçeğini değiştirmiyor. Bu konuda ÇHD İstanbul şubesinin Farklı zaman ve farklı cezaevlerinde, yaklaşık 200 tutuklu ve hükümlüyle görüşerek hazırladığı Temmuz 2010 raporlarına bakılabilir.

Mersin cezaevi müdürüyle görüşme iki saat sürdü. Heyet olarak bir saat görüşme öngörmüştük. Ancak müdür her sorumuza ve her şikayete ayrıntılı yanıtlar verdi. Zamanım yok gibi bir tavır sergilemedi. Kimi zaman gardiyanları çağırarak bilgi aldı, aktardı. Kimi zaman da isteğimiz üzerine telefonla ayrıntı istedi. Birçok şikayette sorunun kaynağının müdür veya gardiyanlar değil, cezaevleri mevzuatı ve adalet bakanlığı olduğu izlenimine kapıldık.

Sonuçta heyet olarak bu tür ziyaretlerin önemli olduğu saptamasını yaptık. İnsan faktörü de önemli. Örneğin cezaevi yönetiminin yasaları tutukluların lehine mi yoksa aleyhine mi yorumlaması. Mevzuat 1 ay ile 3 ay arası iletişim cezası diyor ve yönetim 3 ay ceza veriyorsa. Burada iyi niyetten söz edilemez. Mersin cezaevi müdürü “vermek zoruna kaldıkları cezaları” alt sınırdan uyguladıklarını anlattı. İzlememiz sürecektir dedik.

Elbette bu bilgilerin sağlamasını yapacağız.

Bir politik tutsağın mektubundan bir alıntıyla bitiriyorum: “İçeri girenler bir süre sonra unutuluyor. Biz dışarıdaki dostlarımız, yoldaşlarımız için bile, giderek, ara sıra bakılan bir duvar fotoğrafı sanılıyoruz. Mektuplar seyrekleşiyor, sonra hiç yazmaz oluyorlar…Oysa mektuplar bizim dış dünyaya açılan penceremizdir. Şikayetlerimize de bir avuç insan dışında kulak kabartan yok…”

---------------
Not: Mersin cezaevi müdürü ile görüşme notları, soru ve yanıtlar için Bkz:

Hiç yorum yok: