10 Eylül 2009 Perşembe

İYİLER VE KÖTÜLER


Bülent Tekin
btekin1954@mynet.com

Amerikalı bir romancı olan John Steinbeck’in (1902-1968) “Bitmeyen Kavga” adlı romanında parti üyesi Mac ile sempatizanı (o anda Mac’la beraber grev yönetmektedirler) Jim arasındaki diyalog oldukça ilginçtir. Jim: “Mac, eğer bize gerekli olan topu topu bir parça kansa, şu sargıyı çıkarıp (omzundan yaralanmıştı) yaramı kanatabilirim.” Mac: “Yo olmaz öyle şey. Sen duydun mu hiç köpek satın almak isteyen kadının öyküsünü? Kadın sormuş. ‘Emin misiniz bu köpeğin safkan olduğuna?’ Satıcı hemen cevabı yapıştırmış: ‘Hey Oskar! Şu köpeğin kanını akıt da hanımefendi görsün!..”

Ülkemizde bugünlerde bir barış ortamından söz edilmektedir. Dökülen kanı durduracak toplumsal bir barışın sağlanması düşünülmektedir. Ne var ki sanki birileri barışın sağlanması için ne kadar safkan döküldüğünü kanıtlamaya çalışmaktadır. Bu nasıl bir barış projesidir ki Mehmetçik’in kanının dökülmesi istenmektedir. Bu durum tam da Steinbeck’in Bitmeyen Kavga’sındaki (anlattığımız) diyaloga benzemektedir. Son terörist öldürülünceye kadar operasyonlara devam düşüncesi barışı kesmek, onu kuşatmak gibidir.

Silahları arkamıza alıp yürüyelim. Karşımıza çıkarlarsa nallayalım! Silahlarla yürümek, silahla barış operasyonu, ölen gariban çocukları ve onlara taziyeler yapmak. Silahlarla, sert adımlarla yürüyelim, tek terörist kalmayıncaya kadar marş marş! Barışın böyle yapılacağını kim size söyledi? Vurulmadan önce bir çocuk gibi gülen Mehmetçik’in vurulma anını hiç gördünüz mü? Alnına veya çenesine gömülen merminin yarattığı kan dereciğinin aşağıya, boynuna, göğsüne doğru akarken sıcaklığını ve daha sonra ölümün soğukluğunu hiç hissettiniz mi? Siz sadece bayrakla örtülü tabutların dışına baktınız. Tabutun içinden bir haberiniz var mı? Tabutta yatanı doğuran ana-babanın geberesiye üzüntüsünden haberiniz var mı?

AKP hükümetini uyarıyoruz: Savaşı kutsayarak ve Anayasa’yı değiştirmeden barış yapmak zordur! Siz, size sözde muhalefet yapan muhalefet parti liderlerinden farklı düşündüğünüze gerçekten eminseniz eşitlik, kardeşlik, özgürlük, adalet temeline dayanan demokratik, barışçıl çözümü tek başınıza dahi yapmalısınız. Eğer onlardan bir farkınız varsa tabii! Savaş isteyen muhalefet liderlerinden birer bölük yapıp ön saflarda onları savaşa yollamak gerekir. Trampetlerin “Tam-tara-tamtam” seslerinin eşliğinde etrafa korku vermelidirler! O ne cümbüş olurdu! Tabii tüm bunlar savaş isteyen/istemeyen ayırımına göre olmalıdır. O en yaşlıları ya da en zayıfları veya en uzunları, ötekilerinin önünde, belki de top arabalarının arasında avazları çıktığı kadar bağırmalıdırlar. Değil mi ya, tüm kötü insanlar bir araya gelip tek güç olmuşlar; o halde iyi insanlar da bir araya gelip tek kuvvet olmalı(lar).

Biz yine yazımızın başında anlattığımız diyaloga gelelim. Ölüm ve hayat hem birbirinin parçası ve inkârı(dır). Hayatı seçecek bir devlet kararı gerekiyor, gözleri fırfır dönen hoyrat gençlerimizi hayatta bırakacak. Ölümü doğal sırasına itecek bir büyük düşünceye gereksinim var. Daha yeni acılara ve ölümlere yol açacak kirli savaşı bitirecek ve (insani) eşitlik temeline dayalı olarak Kürt sorunu çözmek ancak böylesi bir düşüncenim ürünü olabilir. Bu düşüncenin temeli de insan sevgisidir. Sevmek, herkesi sevmek, Türk’ü, Kürt’ü, kendini ve hatta düşmanı sevmek! Tanrısal bir sevgiden bahsediyorum.

Hiç yorum yok: