3 Mart 2008 Pazartesi

YALAN ÇEMBERİ...



YALAN ÇEMBERİ VE KARA HAREKATININ SONUÇLARI

'Az yalan söylenemez, yalan söyleyen her yalanı söyler'
VICTOR HUGO

Yener ORKUNOĞLU / E-Mail: yorkunoglu@gmx.net

Vah vah! ‘kara haraketi niye sona erdi’ gibi sızlananlardan değilim. Kara harekatına tümüyle karşı olduğumu dile getirmiştim önceden.

Türkiye şu an ‘asker niçin apar topar çekildi?’ sorusuna cevap arıyor. Ne oldu ki, ABD ‘kısa sürede çekilin’ dedi. Bu işin arkasında şimdilik bilemediğimiz bir gerçek var.
Fehmi Koru ‘Genelkurmay'ın geri çekilme kararında ABD'nin anlık istihbarat desteğini durdurması etkili olmasın sakın?’ diye soruyor. Erken çekilmenin nedeni/nedenleri önümüzdeki süreçte daha da netleşir.





ABD’nin ‘kısa sürede çekilin’ notası karşısında, göstermelik meydan okumalar oldu. General Büyükanıt, ’kısa süre izafi bir kavramdır. bazen bir gün bazen bir sene olabilir’diye açıklamada bulundu. Tayyiip Erdoğan ‘hedefe ulaşıldığında Türk askerleri geri dönecek’ dedi.

Ne var ki, 24 saat geçmeden Genelkurmay Başkanlığı askerleri geri çekti. Kara harekatının bittiğinden bile haberi olmayan tüccar Başbakan ise ‘biz kimseden emir almayız’ diye yalancı pehlivanlar gibi böbürlendi. Cumhurbaşkanı koltuğunu gereksiz işgal eden Gül ise ‘şunu bütün samimiyetimle söylerim; ABD'lilerin de bunda herhangi bir etkisi söz konusu değildir’ diyordu. General Büyükanıt, erken çekilme kararında hiçbir baskının söz konusu olmadığını ileri sürdü.
Bu açıklamalar, halkı aptal yerine koyuyor. Ama bu halk, inandırıcı olmayan açıklamaları hafızasının bir köşesine yazar. Çanak yalayıcılığını alışkanlık ve mesleki kimlik haline getiren bir çok köşe yazarı ve gazeteci tipleri, elbette bu masallara inanarak, bu masallarla halka uyutmaya çalışıyorlar ve çalışacaklar. ‘Minareyi çalan kılıfını uydurur’ misali bir kılıf mutlaka bulacaklardır. Her dönemin kendine özgü dalkavukçu tipleri hep olmuştur zaten.




Milliyet Gazetesinden Ankara’nın gözdesi olan Sedat Engin şöyle soruyor Büyükanıt’a: ‘Çekilme emrini kimin verdiği konusundaki tartışmaları nasıl karşılıyorsunuz?
Büyükanıt: ’Bu tamamen askeri gerekçelerle alınmış bir karardır…. Erken çekildi diyorlarsa, gitsinler orada bir 24 saat kalsınlar... 300 kişinin 242’si tesirsiz hale getirildi, ayrıca temas da kesildi. (…) ’Ancak o tarihte “çekiliyor” demek bir cinayet olurdu. Bir harekâtın en hassas dönemi çekilmedir. Girmek değil. “Çekiliyor” dediğinizde, bu oradaki teröristlere “pusunu kur, tuzağı kur” demektir.’

Yani Büyükanıt, ‘orada bir 24 saat kalsınlar da görelim diyor. PKK’lilerin zorlu koşullarda nasıl mücade ettiklerini de dolaylı olarak ima ediyor. Öte yandan, ‘geri çekileceğimizi önceden bildirip askerimizi teröriste hedef mi yapsaydık’ diye soruyor. Burada farkına varmadan PKK’nin askeri gücünden çekindiğini de ifade etmiş oluyor. Röpartajın sonunda Büyükanıt gazetecilerden ne beklediğini şöyle dile getiriyor: ‘Ben sizden makul olmanızı beklemiyorum, insaflı olmanızı bekliyorum’

Tabii çanak yalayıcı köşe yazarları sadece ‘insaflı’ değil, aynı zamanda ‘makul’ olmaya da çalışıyorlar. Soru sorma yeteneklerini unutuyorlar. Ama hiç bir gazetecinin aklına şu soru gelmiyor. Operasyon yapılan bölgede (ZAP) 300 kişiden 242’sinin tesirsiz hale getirildiği belirtiyor. Peki ama PKK’lıların büyük bir bölümü tesirsiz hale getirildiyse, geri çekilirken pusuyu düşmek korkusu neden?


Bahoz Erdal: “Bir tepe dahi ele geçiremediler.”



Erken çekilme kararı kafalarda soru işareti yarattı. Bu soru işaretlerini gidermek için çok uğraşıyorlar, ama yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar.


Oysa diplomasi tarihinden bilinir. Emperyalist güçlere bağımlı olan devletin politikacıları ve askerleri, iç kamu oyu nedeniyle, biraz diklenir ve kokozlanırlar. Karşı çıkar gibi görünmeye çaba gösterirler. Emperyalist güçler de bu diklenmenin, göstermelik olduğunu bilirler. Bu göstermelik diklenmeyi anlayışla karşılarlar. Nihayet bazı Avrupalı diplomatlar son durumla ilgili şöyle yorum yaptılar: ‘Türkiye ne zaman çekileceği konusundaki kararı kendisi veriyor görünmek istiyor.’


Fiyaskoyla sonuçlandığı anlaşılan bu kara harekatının bazı sonuçlarını şöyle sıralayabiliriz.



1. Türkiye, ABD, rıza göstermeden böylesi bir harekata girişemezdi. ABD, ‘gir’ deyince giriyor, ‘çık’ deyince çıkıyor. Bu neyi gösteriyor? Türkiye göbeğinden ABD’ye bağımlıdır.
2. AKP ve Ordu arasındaki yakalanmış olan uyum bundan sonra yerini gerilime bırakacaktır.
3. Bu fiyasko en çok AKP’yi yıpratacaktır. AKP’nin Kürt halkı içinde itibarını sarsmıştır. AKP içinde bazı çatlak seslerin ortaya çıkması mümkündür. AKP içinde sorunlar başlayabilir. Ordu içinde de bazı sorunların baş göstermesi olası bir durumdur.
4. PKK’ye karşı kara harekatı, PKK karşıtı olan Kürtlerin politik konumunu zayıflatmıştır. PKK ise, bu süreçten politik olarak güçlenerek çıkmıştır. PKK’nin ciddiye alınması gereken bir savaş gücü olduğu anlaşılmıştır. Talabanı ve Barzani ise, bu kara harekatı karşısındaki tutumları nedeniyle Kürt halkı nezdinde siyasal itibar kaybına uğramıştır.
5. Bülent Ersoy gibi siyaset dünyasının dışında olan birisinin açıkça savaşa karşı insani bir tutum alması ve toplumun çeşitli kesimlerinden destek görmesi Türkiye halkında savaşa karşı bir eğilimin filizlenmekte olduğunu gösteriyor.

Hiç yorum yok: