27 Eylül 2011 Salı

SURİYE’DE BAHAR OLACAK MI?



Bülent Tekin
bulenttekin47@gmail.com

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar El Esad’ın yeğeni (kuzeni?) Rami Makhlouf’a (eşi ve çocuklarıyla birlikte) “devletin menfaatleri doğrultusunda” (17 Ocak’ta) verilen “Kıbrıs Cumhuriyeti Vatandaşlığı”-belki Türkiye karşıtlığından olacak!-Rum Bakanlar Kurulu’nca geri alındı. Gerekçe olarak Türkiye ile olan iyi ilişkiler gösteriliyor. Makhlouf’a alınan bu karar tebliğ edilecek ve onun da itiraz hakkı olacak.

Suriye Esad Hanedanı babadan oğula geçen faşist bir hanedanlıktır. Oğul Beşar ne kadar da Avrupai (giyim kuşam ve tüketim mallarında) gösterişler sunsa da halkını katleden bir katildir. Hiçbir gerekçe insana halkını katletme haklılığı vermez. Onun da iktidarı bırakacağı günler mutlaka gelecektir. Baas Partisi tek parti tek parti iktidarı yerine (oysa Suriye’de Baasvari çok sayıda çakma muhalefet partileri vardır) çoğulcu rejime geçerek makyaj yenilemek istiyor. Belki de Beşar Esad, Baas Partisi’ni bile harcayarak “iktidar”da kalmanın yollarını inşa ediyordur. Bu yollarda Beşar Esad’ın epeyce dostu vardır. Dostlarının en yakını (en başta geleni!) Türkiye’dir. Çünkü Kürt sorunu olan Suriye’nin de farklı bir uygulaması (Kürtlere özerklik tipi bir yönetim vermesi) Türkiye’deki Kürtleri etkileyecektir. Bu nedenle Türkiye (Recep Tayyip Erdoğan) elinden geldikçe-el altından(!)-kardeşi Esad’a yardım etmektedir. Bana kalırsa Beşar Bey bu kardeşine (Erdoğan’a) fazla güvenmesin: Çünkü bu kardeşi daha önce de kardeşleri Mübarek ve Kaddafi’yi de çarçabuk satmıştı.

Esad’ın diğer bir dostu İran’dır. İslami Cumhuriyet adına sığınmış faşist İran devleti de mezhepsel yakınlığın dışında, kendi Kürtlerine bir hak vermemek için, Suriye Baas Rejimi’ne desteğini devam ettirmektedir. İran diğer yandan ABD ile de anlaşarak (Türkiye ve Irak’ın dostluğuyla) Kandil’i ele geçirmeye çalışmaktadır. Tuhaftır ki Irak Kürt Federe Yönetimi de-ufak tefek tepkilerine karşın(!)-sessiz kalarak bu operasyona destek vermektedir. Irak (ve Kürt Federe Yönetimi?) iç tepkiler karşısında usulen-dostlar alışverişte görsün! tarzında-kendi topraklarını bombalayan, köylerini yıkan, yurttaşlarını öldüren Türkiye’yi protesto edebilmiştir.

Arapsaçı gibi bir politika uygulanmaktadır Ortadoğu’da. İsrail dahi Esad’ı istemektedir. Ve tuhaftır ki İsrail bu politikasıyla da İran’a destek sunmaktadır. Hepsinin ortak bir amacı ve anlaştıkları bir konu var: Kürtlerin Ortadoğu’da insandan sayılmaması! Diğer yandan Türkiye’nin bir “Bölgesel Güç” olma sevdası(?!) türemiştir. Türkiye-AB ve ABD’nin yönlendirmeleriyle-Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’yla da her tarafa zıplayıp duruyor. Çok sevdiği kardeşlerini-hatta ellerinden barış ödülleri aldıklarını dahi-satabilen özelliğiyle de Türkiye, diğer bir yandan Suriyeli Muhaliflerden “Ulusal Konsey” oluşturmaya çalışıyor. (Bunu da sözüm ona gizliden(!) İstanbul’da yapmaya çalışıyorlar.) Zaten daha önce de (Haziran’da) Muhalifler Antalya’da toplanmıştı. Çünkü “satış” başlamış olmalıydı. Kürtlerin yok edilmesi veya yok sayılması için ne kadar emperyal devlet, Ortadoğu ülkesi, insani kuruluşlar, Birleşmiş Milletler varsa hepsi işbirliği yapabilmektedirler. Çünkü Kürtler yeryüzünün lanetli topluluğudur! Bir ara lanetlenmiş topluluk Yahudilerdi ama şimdilerde Kürtler Yahudilerce de lanetlenmiş topluluk sayılmaktadırlar. Dünya bu konuda haklıdır(!) Kürtler konusunda Rumların dahi Kürtleri istemediğini düşünüyorum. Ve (Kıbrıs) Rum Bakanlar Kurulu’nun Esad Ailesine vatandaşlık verirken Esad Hanedanı’nın son “başkan” oğlunun da Kürtleri, Müslümanları, Dürzîleri, Hıristiyanları, Nusayrileri baskı altında tutan faşist bir lider olduğunu bildiğini düşünüyorum. Salt Türkiye Suriye’yi destekliyor düşüncesiyle vatandaşlık belgesinin iptalini doğru bulmuyorum. Daha insani (haklı) gerekçeleri olmalıydı. Doğru olan antifaşist olmaktır, anti sömürgeci olmaktır! Irklara, dinlere, dillere, kültürlere saygı duymaktır. Ve doğru olan işgallere karşı çıkmak, anti militarist olmaktır; barış’ı, demokrasi’yi, insan’ı ve insan hakları’nı savunmaktır.

Hiç yorum yok: