18 Şubat 2008 Pazartesi

BİREY LAİK OLMAZ, DEVLET LAİK OLUR İDDİASI



Yener ORKUNOĞLU / E-Mail: yorkunoglu@gmx.net

Laiklik, özgür bireyi ve toplumu şart koşar. Laiklik, insan ve toplumun özgürleşmesidir. Dolayısıyla, laiklik özgür bireye dayanır. ‘Laik birey’ demek, insanın kul olmaktan çıkıp, birey olması demektir.”

Siyasal İslamın ileri sürdüğü üç gerekçe var:

1. Birey laik olmaz, devlet laik olur!

2. Türban hakkı bir insan hakkıdır. Türbana özgürlük, bir özgürlük istemidir.

3. Oy çoğunluğuna bakarak, biz ‘Milli İradeyi’ temsil ediyoruz!

İleri sürülen bu üç gerekçenin içi boş olduğunu göstermeye çalışacağız. Bu yazıda ilk gerekçeyi ele alacağız. Diğer iki gerekçe başka yazılarda ele alınacak.

‘Birey laik olmaz, devlet laik olur’ düşüncesi, laikliği reddedenlerin, laikçileri köşeye sıkıştırmak için iyi düşünüp ortaya attıkları bir iddia. Bu iddiayı çok yönlü bir şekilde ele alıp incelemek gerekir. Çünkü bu iddia etkisiz hale getirilmeden, Siyasal İslamın gücünü kırmak mümkün değildir. AKP’ye karşı olanların bu konuda geniş ve derin bilgiye ihtihaçları var. ‘Atatürk Cumhuriyeti’nden dem vurmak, tepkinizi açığa vurabilirsiniz. Ama iddiaya karşı akılcı gerekçeler getirmez. Oysa akılcı gerekçelere ihtiyacımız var.

‘Birey laik olmaz, devlet laik olur!’ iddiasının neden içi boş olduğunu, neden laikliği reddeden bir anlayış olduğunu ortaya sergilemek gerekir. Bir köşe yazısı çerçevesi içinde, bu iddianın boş olduğunu ortaya koymaya çalışacağım.

‘Birey laik olmaz, devlet laik olur’ cümlesi, ilk bakışta doğru gözükür. Ama kazındığında altından teolojinin gizlenmiş bir ifadesi olduğu sonucu çıkar. Çünkü bu düşünce, laik-olmayan bireylerle laik devleti kuşatma stratejisidir. Dolayısıyla ‘birey laik olmaz, devlet laik olur’ tehlikeli bir düşüncedir. Bu mantığa göre, bireylerin laik-olması gerekmez. Bu düşünce, laikliğin altını oymaktadır.



İlkin laikliğin gerçek anlamını ele alalım. Laiklik, Aydınlanma felsefesi ve onun özgürlük anlayışı ile geldi. Ne demek laiklik? Özgürleşmek demektir. Neden ve hangi şeyden özgürleşmek? İnsan aklına sınır koyan, dinsel dogmalardan özgürleşmek! Aydınlanma felsefesi, insanın tanrıya ve kilisiye kul olmaktan kurtulması için özgürlük istemiştir. Demek ki, ‘laiklik’ demek insan aklının dinden özgürleşmesi demektir. Laikliği, aklın özgürleşmesinden başka türlü ele almak yanlış bir yaklaşımdır.


Laiklik, özgür bireyi ve toplumu şart koşar. Laiklik, insan ve toplumun özgürleşmesidir. Dolayısıyla, laiklik özgür bireye dayanır. ‘Laik birey’ demek, insanın kul olmaktan çıkıp, birey olması demektir. Kutsal kitapların kurallarına göre değil, özgür insan aklının ilkelerine göre kurulmuş devleti kabul eden insan laik bireydir.


Birey laik olmaz devlet laik olur, düşüncesi yanlış bir laiklik anlayışına dayanır. Siyasal İslam’ın güçlenmesine katkıda bulunan olgulardan biri kemalizmin eksik laiklik anlayışıdır. Dolayısıyla Siyasal İslamın, siyasal, ideolojik gücünü kırmak, kemalizmin yanlış laiklik anlayışını eleştirmekle ele ele yürümeli.


Kemalizm, laikliği çok sınırlı bir şekilde ele aldı: Laikliği, insanın dinsel doğmalardan özgürleşmesi olarak değil, siyasal bir sorun olarak kavradı. Laikliği, esas olarak, devlet ve din işlerinin birbirinden ayrılması gibi dar açıdan ele aldı. Laikliği yalnızca devletin tutumuna indirgedi. Oysa laiklik, hem bireyi hem de devleti ilgilendirir. Çünkü esas olarak, insanın ve toplumun dinsel ideolojiden özgürleşmesidir.


Eğer birey laik değilse, devletin laik olması içi boş bir iddiadır. Bu nedenle, ‘devlet laik olur, birey laik olmaz’ eksik ve yanlış bir düşüncedir. Evet, ‘devlet laik olur’ düşünce doğrudur, ama ‘birey laik olmaz’ düşüncesi yanlıştır. Neden mi? Nasıl ki, demokratları olmayan bir ‘demokrasi’ düşünülemezse, laik bireyleri olmayan laik bir devlette düşünülemez. Bir toplumun bireyleri, demokrat fikirlere sahip değilse, bu toplumdan demokrasi gelişebilir mi? ‘Birey laik olmaz, devlet laik olur’ düşüncesi, Siyasal İslamın bir tuzağıdır. Bireyleri laik olmayan bir toplumda, gerçek laik devlet nasıl olabilir! Ama maalesef bu tuzağa düşenlerın sayısı çok. Bu ise Türkiye’de kafaların ne kadar az özgür olduğunun bir ifadesidir.


Eğer biri, ‘ben laik değilim, müslümanım’ diyorsa, bu iki anlama gelir. Birincisi, bu kişi, aklı özgürleşmiş bir birey değil, aklını İslam dinine teslim eden bir kuldur; İkincisi, bu kişi, laik devleti ve toplumu tanımayan biridir.




Devlet, hem laik, hem de müslüman olmaz. Çünkü devlet, bir dinden yana tavır takınamaz. Tüm dinler karşısında nötr olmalı. Tüm dinlere karşı eşit mesade durmalı. Oysa birey açısından durum biraz farklıdır. Yani birey hem laik, hem de (isterse) müslüman olabilir. Ama bunu iyi anlamak gerekir. Birey, laik devletin dışında yaşamıyor, laik devletin bir parçasıdır. Bu anlamda laik devletin bir vatandaşı olduğu ölçüde birey laiktir. Ama birey özel bir kişi olarak, dinsel inanca sahip olabilir. Bu demektir ki, devlet ve toplumla ilişkilerinde birey laiktir, özel alanda ise dinsel düşünceleri olan bir müslüman olabilir. Buraya kadar anlattıklarımız tutarlı bir demokrat görüşlerdir.


Tefeci-Bezirganların önemli bir özellikleri var: Sinsi strateji izlemek. AKP, sinsi staretejisi ile kafası karışık entgellektüeleri şaşırttı. Bazıları uyanmaya başladı. Biz günaydın diğelim bu kafası karışmış entellektüellere!

Hiç yorum yok: