27 Eylül 2011 Salı

“Asimilasyon bitti” Aldatmacası



Mustafa Elveren (Em. Öğrt.)
mustafaelveren@gmail.com

Başbakan Sayın Recep T. Erdoğan gözümüzün içine baka baka “Asimilasyon bitti” deyip, bizleri aldatmaya devam ediyor. Hâlbuki, yürürlükteki yasal mevzuatlar asimilasyona yönelik içeriklerle doludur.

Her şeyden önce mahkemeler “Türk Milleti Adına” kararlar veriyor. Bu mahkemelerde yargılanan Türklerin dışındaki azınlıklar için verilen kararlar ne kadar adil olabilir?

Halen her sabah ilköğretim okullarında “Türk’üm…” diye başlayan ve “Ne mutlu Tük’üm diyene!” cümlesiyle biten “Andımız”ı söylemeye devam ediyoruz.

Devletin birçok kurum ve kuruluşlarının ismi “Türk” olarak anılmaktadır. Hatta birçok vakıf, dernek vb. kuruluşların ismi de ırkçılığı çağrıştıran “Türk” ismiyle kurulmuşlardır. Türk Bayrağı, Türk Telekom, Türk Hava Yolları, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk Tabipler Birliği … gibi. Köylerimizin, beldelerimizin ve şehirlerimizin orijinal simlerinin hala iade edilmemesi de asimilasyonun boyutunu ortaya koymaktadır.

Öyle anlaşılıyor ki, “Türkiyeleşme”nin T’si bile ortada yok. Buna rağmen Başbakan; “Asimilasyon bitti” diye bizi kandırmaya devam ediyor. Tıpkı “mahkeme kararına saygılıyız” demagojisini yaptığı gibi.

ABD ve AB’nin baskısıyla azınlıklar konusunda birkaç kırıntı yasal düzenleme ile “Asimilasyon bitti” yaygarası yapılmaktadır. Artık halk bu tür aldatmacalara inanmamaktadır.

Denebilir ki; “halk bu tür aldatmacalara inanmıyorsa, o zaman bu günkü anketlere göre AKParti Hükümeti yüzde 52 oy nasıl alıyor?”

Maalesef alıyor. Çünkü karşısında gerçek alternatifler yaratılamadı.

Diğer taraftan genel başkan Kılıçdaroğlu’nun suyunu ısıtmak için hiziplerin birbirleriyle yarıştığı muhalefet partisi CHP ise, kendi iç sorunlarından dolayı AKParti Hükümetine muhalefet yapamamaktadır.

Başbakan ve yandaşları ise; Somali, Filistin, İsrail, Suriye, Libya, Kıbrıs üzerinden göstermelik çıkışlar yaparak gündemi kendi lehine çevirmek için halkı aldatabiliyor.

Başbakan’ın bu günkü duruşuyla Kürt sorunu başta olmak üzere ülkenin birçok önemli sorunlarına demokratik çözümler üretemediği, çözümden çok çözümsüzlük oyununu oynadığını artık hepimizin görmesi gerekir.

Öyle ise, ne yapmalıyız? Nasıl bir alternatif yaratmalıyız?

Her şeyden önce 12 Haziran 2011 seçiminden başarıyla çıkmış bulunan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku milletvekilleri mecliste bir an önce yerini almalıdır. Çünkü Kamuoyunda böyle bir beklentinin yaratıldığı yönünde ciddi belirtiler olduğunu düşünüyorum.

Blok bileşenleri genişletilmiş yeni bir oluşum için başlattığı çalışmalarını hızlandırmalıdır.

Bu defa Türkiye’nin tüm farklılıklarını kucaklayabilecek bir örgütlenmeye yönelmelidir. Bu örgütlenme sadece sol içindeki fraksiyonel örgütlerle sınırlı kalmamalıdır. Ülkemizdeki cinsiyetsel, sınıfsal, inançsal ve kültürel temeldeki demokratik kitle örgütlerini de kapsamalıdır.

Eğer alternatif olarak güçlü bir siyasi oluşum gerçekleşebilirse, ülkemizin içine düştüğü bu kan ve gözyaşı denizinden kurtulması mümkündür. Aksi halde kan ve gözyaşı deryasından meçhul bir geleceğe sürüklenebiliriz.
---------------

Web sitesi: http://www.gomanweb.net/

Hiç yorum yok: