Bülent Tekin / btekin1954@mynet.com
HSYK krizi(?!) HSYK üyelerinin yenilmesiyle, hükümetin isteğinin olmasıyla sonuçlandı. Bunun başka türlü olması düşünülemezdi. Yargı bağımsızlığının ülkemizde olmadığı bir kez daha kanıtlandı. Yargı yürütmeye bağlı yürüyor(muş), bunu yeniden kanıtlamanın ne gereği vardı? Ben kişisel olarak Ergenekon savcı ve hâkimlerinin değiştirilmemesinden yanay(d)ım. Doğal yargıç ilkesiyle yargılamanın yapılması en doğru olanıdır. Sanığa (veya zanlıya) göre hâkim, savcı atamak düşünülmemesi gereken bir durumdur. Biz evrensel, modern hukuk kurallarına saygı göstererek olayın bu yönüne bakmıyoruz. Ergenekon davası-17 bin faili meçhul(!) cinayeti kapsayacak şekilde-tarafsız, bağımsız mahkemelerce sonlandırılmalıdır. Ancak bizim bu desteğimiz AKP hükümetinin yargıya (veya HYSK’ye) olan tavrını haklı göstermez. Cumhurbaşkanının yargılanmasını isteyen ya da bir kararına iptal kararı veren bir hâkimin sürgün gibi atanması kabul edilemez. Ya da İzmir’deki mafyavari çetelerle ilgili operasyonları yöneten savcının sürgün gibi atanması da. Bizim burada söylemek istediğimiz şey, lâik, demokratik, sosyal hukuk devletinin modern hukuk kuralları içerisinde davranılmasının sağlanmasıdır.
Süleyman Peygamber zamanında tilkiler toplanmışlar. “Perişan olduk! Hangi köye gitsek, tilki geldi! diye bağırıyorlar. Önde çoluk çocuk arkada köpekler bizim peşimize düşüyorlar. Bu hayat çekilmez artık! Süleyman Peygamber’e gidelim, bize belge versin. Biz de katırlar, eşekler, kediler, köpekler gibi evcil hayvan belgesi alalım.” Böylesi bir tartışmadan sonra karar verip en yaşlılarını Süleyman Peygamber’e göndermişler. “Veririm!” demiş Peygamber. “Size belge vereceğim. Ancak belgenin geçerliliği hareketinize (davranışınıza) bağlı olacak. Belgeme ihanet ederseniz, belge geçersiz olacak!” Yani anlayacağınız tilkiler ruhsat, ehliyet, kimlik gibi bir belge sahibi olmuşlar.
Bunlar ne de olsa tilki! Önce belgenin geçerliliğini test etmek istemişler. Yaşlı tilkiye, “Yine de tedbiri elden bırakmayalım. Köye git bakalım! Etrafta dolaş, belgeyi göster, kimse sana karışacak mı?” demişler. Tilki en yakın köye gitmiş, yolda karşılaştığı, tarlalarda çalışan, köy meydanındaki çocuklar, tavuklar, köpekler hiç oralı olmamışlar. Hepsinin arasında dolanıp durmuş, kimse yan gözle dahi bakmamış. “Köyün altını üstüne getirdim. Kimse bana karışmadı. Belgemiz geçerli!” demiş tilki. Bu kez, “Nasıl olsa geçerli evcil belgesini aldık. Artık korkusuzca gidip köylerdeki tavukları yiyebiliriz!” demişler. Yaşlı tilkiyi bu kez başka bir amaç için göndermişler:“Sen şöyle bir etrafı gözetle! Köylere git! Tavuklar nerede? Kümeslerin yerlerini tespit et, sonra hep beraber gider yeriz.” Ve böylece yaşlı tilkiyi köye yollamışlar, onlar da toplu halde-bu kez-köye yakın bir yerde beklemişler. Yaşlı tilki köye varır varmaz tavuklar sağa sola kaçmış, çocuğun biri bağırmış: “Tilki geldi!” Bir başkası: “Hani nerede?” Bir başkası: “Öldürelim!” Çocuklar ellerine taş alıp fırlatmışlar. Büyükler dışarı çıkmış. Eline taş, sopa, balta, silah alan peşinden koşmaya başlamış, onların ardından da köyün tüm köpekleri. Çoluk çocuk, köpek, herkes tilkiyi can havliyle kovalamaya başlamış. Fırlatılan taşların haddi hesabı yokmuş. Kurşunlar sıkılmış. Bizimkiler kan ter içinde kendilerine doğru koşan arkadaşlarına-yaşlı tilkiye-bağırmışlar: “Belgeyi göster! Belgeyi göster! Oku onlara belgeyi! Belgeyi oku!” Canını kurtarma peşinde olan tilki yanıt vermiş: “Bırakmıyorlar ki! Müsaade etmiyorlar ki belgeyi göstereyim!”
Hikâyemizdeki bu durum gibi AKP, oligarşik cumhuriyette hükümet olmuştur(belge almıştır). O da oligarşiyi temsil eden sınıfların menfaatlerini koruyor ve oligarşik diktatörlü demokrasicilik maskesiyle maskelemeye çalışıyor. Niyeti tam demokrasi olmadığı için, kendisine verilen belge geçerliliğini yitirmiştir. HSYK’ye müdahalesi bağımsız, tarafsız, evrensel yargı kurmak için değildir. Yarattığı İslami burjuvazinin menfaatlerini koruyacak bir yargı sistemi peşindedir. HSYK’deki ses, kavga dışarı yansıyabilmiştir. Kazanan oligarşiyi temsil eden hükümet oldu. HSYK üyelerinin taleplerini tam bilmiyoruz. Yenildikleri halde istifa mekanizmasını kullanmamışlardır. Kürt sorununda da samimi bir çözümü AKP benimsememiştir. Hükümet Kürt sorununu çözmekten çok PKK sorununu (PKK’yi tasfiye etmek) çözmek istemektedir. Göstermelik adımlarla 12 Eylül öncesi Kürt haklarını (köy isimlerini geri vermek gibi) vermeyi bir çözüm olarak yutturmaya çalışıyor. Bu konuda da AKP’nin belgesi-hikâyemizdeki belge gibi-geçerliliğini yitirmiştir. Ancak ortaya çıkan ses ve gürültüden AKP hükümetinin-niyeti tam demokrasi olmadığından-belgesinin geçerliliğini yitirdiğini görüyoruz. Ülke hızla-sahte demokrasi taleplerine karşın-Amerikan modeli bir İslam diktatörlüğüne gitmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder