26 Haziran 2008 Perşembe

SEVMEME SUÇU







Abdulkadir Ulumaskan
ulumaskan@hotmail.de


Türkiye’de yeni bir suç kavramı ortaya daha çıktı. Aslında pek te yeni sayılmaz. Belki yeniden gündeme geldi demek, daha doğru olur. Bu da „Atatürkü sevmeme“ suçunu işlemektir. Genç bir kız çıkıp yarı ürkek ve aynı zamanda cesurca: „ Eğer başıma bir şey gelmeyecekse, Atatürkü sevmediğimi söylemek istiyorum.“ Diyerek, bu suçu işleme erdemini göstererek, yargılama konusu oldu. Hem ürkek hemde cesur; çünkü bunu söylerken başına bir şeylerin gelebileceğin kaygısı var, ve bu bir tabu olduğu için, aynı zamanda cesaret de ister. Bunu Türkiye’de söylemek her baba ya da anayiğidin harcı değildir.

Nuray Bezirgan : "Atatürkü sevmeme hakkı var mı? Başıma bir iş gelmeyecekse ben sevmiyorum."


Bu genç kız idama mahkum olur mu, olmaz mı pek bilinmez. Ancak kesin bilinen bir şey varki, o da, Türkiye’de, bırakalım düşünceyi duyguları da idam etmek isteyen bir zihniyet ve anlayışın olduğudur. Bu örnekte de görüldüğü gibi, Türkiye’de yargılanan sadece düşünceler değil aynı zamanda duygulardır da. Bu ülkede insanların düşünce kadar duygu özgürlüğününde olmadığı görülüyor. Yani hem düşünce, hemde duygu tutsaklığı var.

Acaba burada neden tüm insanları değilde, yalnızca Atatürkü sevmemek suç oluyor ? Neden sadece Atatürkü koruma kanunu var. Bu kadar büyük denilen bir insan eğer yasalar ile korunmaya muhtaç ise vay haline onun. Yazıklar olsun demeli.

Yoksa bir insanın sevilebilmesi ve korunması için bir Atatürk olması mı gerekir ?

Günlük yaşamda, Televizyonlarda, gazetelerde, orada burada herkes, onu bunu sevmiyorum derken, neden suç olmuyorda, bu Atatürk olursa suç oluyor ?

İşin insani, ahlaki veya nezaket yanı bir yana, hukukta insanların niyet ve duyguları fiilen eylem, şiddet ve hakarete dönüşmedikçe yargılanamaz.

Belki insani olarak insanlarin birbirlerini sevmeleri gerekir denilebilir. Ancak henüz pozitif hukukta niyet ve duguları yargılayan bir sistem, Türkiye dışında dünyanın herhangi bir yerinde görülmüş değildir. Yani duyguların yaptırım gücü, sorumluluğu ya da ceza selahiyetini Türkiye dışında başka herhangi demokratik bir ülke henüz icat edememiştir.

Normalinde sevgi gönüllü olup hukukta herhangi bir yaptırımı yoktur.

Saygı ise insan hakları çerçevesinde mecburi olmakla birlikte haksızlık derecesine varınca da bir hukuk konusu olabilir. Eğer saldırı olmadıkça zoraki bir saygı mecburiyeti de yoktur.

Duygularını ifade etme bazında ise sevmek kadar, sevmemek hakkı da olmalıdır.

Kişilik, görüş vb. konularda birini beğenmeme anlamında sevme ya da sevmeme herkesin hakkı olup kişi bu konuda illaki bir tercihe zorlanamaz.

Hatta sevmemek bir yana, eğer hakaret düzeyine varmadığı sürece, nefret etme hakkı da olmalıdır. İllaki bir suç aranıyorsa eğer, belki de tam tersine, sevmek yerine, bazılarından nefret etmemek suç olmalıdır. İnsanlık adına bazı kişilerden nefret edilmelidir. Mesela Hitler, Mussolini, Franko vb. Bunlar gibi Atatürk de bazıları için sevilmiyor olabilir. Mesela Kürtler için Atatürk nefret edilmesi gereken biridir.

Kürtler de insan olduğuna göre, bütün insanların, başkalarını katledenlere nefret duyması gerekir. Ve bunları savunmak suç olmalıdır.

Onun için kürtleri katliamlardan geçirmiş biri olarak benim de bir insan ve Kürt olarak,
Atatürkten müthiş nefret ediyor ve bunun benin doğal bir hakkım olduğunu düşünüyorum.

Yahidiler için Hitler ne ise, Kürtler için de Atatürk odur. Soykırım demek, sadece insanları fırında yakmak değildir. Atatürkün Kürtlerin kanından dereleri kan kırmızı akıtması insanları fırınlarda yakmaktan çok fazla geri bir soykırım değildir.

İsyana da kalkışmış olsa - ki bunlar haklı isyanlardır - bir halkı kadın, çocuk, yaşlı demeden acımasız katl etmek tabiki bir soykırımdan başka bir şey değildir.

Evet gerçekten Yahudiler için Hitler ne ise Kürtler için de Atatürk odur.
Ama Almanlar için Hitler ne ise Türkiye için Atatürk o değildir. En azından Almanya Yahudi soykırım ve Hitleri kınarken Türkiye, Kürtlerin katliamları ve Atatürke sahip çıkarak savunuyor. Almanya’da Hitleri savunmak suç iken Türkiye’de Atatürkü savunmamak suç. Ancak sonuç olarak ikisininde uygulamaları aynıdır.

Son günlerin gündemi Atatürkü sevmeme suç olunca, bu basın ve yayında da yoğun bir şekilde tartışılıyor. Her tartışmacı ne kadar Atatürkçü olduğunu göstermek ve onun sevgi ödülünü alabilmek için adeta birbirleriyle yarışıyor.

Geçen gün bir Televizyon kanalında sözümona uzman, gazeteci ve bilim adamları, genç kızın bu büyük suçunu ortaya koyarak mahkum edebilmek için bin dereden su getirirken, bunlardan Profesör ünvanlı biri oldukça ahmak argümanlarla kızın aslında idamlık olduğunu kanıtlamak istercesine : „ Ulu önder Atatürk milyonlarca insanın kalbinde taht kurmuş biridir, onu sevmemek olmaz.“ Dedikten sonra, sözlerinin bir yerinde, cahalete dikkat çekerek Ata’yi sevmemenin bilinçsizlikten kaynaklanığını ve Ata ile insanları sevmemenin güya suç olduğunu anlatmaya çalışınca : „ Aslında ben ibrahim Tatlısesi pek sevmem ama Urfa’da Oxfort vardı da biz mi okumadık sözü doğrudur.“ Derken, ben de onu suç üzeri yakalayarak, içimden: “ Bu kadar da ahmaklık olamaz.“ dedim. Çünkü madem başta Mustafa olmak üzere, insanları sevmemek suç ise bu ahmak Prof. neden milyonların kalbinde taht kurmuş, koskoca Tatlısesi sevmeyerek suç işleyebiliyor. Tamam belki „pek sevmem“ dediği için o „pek“ kelimesi onun cezasında hafifletici bir etken olabilir. Ancak tüm suçunu ortadan kaldıramaz. Ama sevmeme suçunu işlediği için yargılanmalıdır, yoksa aptal bir profesör olduğu teyid edimlelidir. Sevmemek suçsa ve hele ünlü birini sevmemek daha büyük bir suç ise İbo gibi önlü birini sevmemek ya da en azından bir insan olarak sevmemek suç olduğundan bu bay Profesör, cezasını mutlaka çekmelidir!

Bu konu, Cumhuriyetin ve has Atatürkün sevgi bekçileri olan savcılarına duyurulur…

Hiç yorum yok: