15 Aralık 2009 Salı

Türk hançeri



Hasan Bildirici


Yalan, dolan, rüşvet ve katliamlar üzerine kurulu çeteci devletin hukuk maskesi olan Anayasa Mahkemesi’nin devlet tarafından özel olarak seçilmiş ırkçı üyeleri, Demokratik Toplum Partisi’ni kapatmaya karar verdi. Demokratik Toplum Partisi, Kürt içerikli olduğu için kapatıldı. DTP’li milletvekillerinin, dillerinin ve ülkelerinin yasak olduğu Türk parlamentosundaki evcilik oyunu anlamsız ve boş bir işti. Verdikleri önergelerin hepsi, bir önerge mezarlığını andırıyordu. Meclis koridorlarında bile ürpererek ve korku içinde yürüyorlardı. Türkiye’nin en az elli beş şehrine gidemezlerdi. Gitseler linç olurlardı.

Anlamsız, saçma, içi boş, yasaklı bir ikiyüzlülük sürüp gidiyordu. Meclis, Türk meclisiydi; mahkeme, Türk mahkemesiydi; ordu, Türk ordusuydu… İki sinir teli germenin dışında mecliste herhangi bir yaptırım ve yasama gücü olmayan DTP zaten Kürtleri değil, ırk meclisinin görüntüsünü kurtarma işlevi görüyordu.

Bu görüntü, DTP’ye rağmen bir görüntüydü. Normalde, Avrupalı ve Asyalı bir halk, kendisinin bu kadar inkar edildiği mecliste yer almaz; o meclisin, olmayan demokrasisinin, görüntü kurtaran aksesuarı olmazdı.

Türk ırkçılığının en üst kurumlarından olan Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatmasıyla aksesuar özellik de ortadan kalktı. Türkler, ordu, polis teşkilatı, MİT ve meclisiyle Kürtlere şunu söylüyorlardı:
Devlet kurumlarında Türklüğe yanaşmalık yaptığınız sürece size yer vardır. Yoksa hepinizin canı cehenneme!
Bunun böyle olduğunu bildiğim için, 16 Kasım 2007 yılında, “DTP Meclisten çekilmelidir,” başlıklı bir yazmıştım. Meraklılara yazının linkini veriyorum.
İki yıl önce yazdığım yazıyı bazı arkadaşlar hayalci bulmuştu. Olsun, iki yıl sonrasının hayalini görmek kötü bir şey değil.
Bir insanın idama nasıl götürüldüğünü gördünüz mü? Ya da herhangi bir filmde izlediniz mi böyle bir sahneyi? İdam sehpası veya ölüm hücresine giden koridordaki ölüm görevlileri hafif bir üzüntü içinde görünür. Kibardırlar, mahkumu kol ve dirseğinden ölüm yerine doğru kibarca iterler. Gözleri, birazdan ölecek olmanın dehşetiyle açılmış mahkum bir şeyler sormak istediğinde, görevliler gayet yumuşak bir şekilde yasaları ve kanunları hatırlatır.
Türk basınının ve siyasetçilerinin alayı, meclis dışına atılan DTP’ye bunu yapıyor. “Kanunen doğru, fakat siyaseten yanlıştır,” diyorlar. Yanlış demlerinin temelinde, Kürtleri koruma duygusu yatmıyor. Olası bir kaos ortamı ürkütüyor onları…
Bunu sadece Türk basınının ve siyasetçilerinin alayı mı yapıyor? Hayır, sadece PKK ve DTP aleyhindeki demeçleri Türk basınında yer alan Kürtler de aynı telden çalıyor. “Parti kapatmak yanlıştır, ama DTP akıllı dursaydı ve PKK’nin güdümüne girmeseydi” diyorlar.
DTP’nin kapatılması Kürde saplanmış yeni bir Türk hançeridir. Hak ve özgürlükler kavgasında Türk ve Kürt karşı karşıya gelmiştir. Silahı, kanunu, yasayı, meclisi, polisi, savcıyı, basını elinde bulunduran Türk, kemeri arasından çıkardığı hançeri iki kaburgası arasından Kürdün kalbine batırmıştır. Türkün yüzünde sarımtırak bir nefret gülümsemesi var:
“Ölümü normal karşılamalısın Kürt kardeş. Yasa, hançeri, göğsüne saplamamı buyuruyor. Yasalara ve kanunlara saygılı olmalıyız. Sen anlayışlısın!”
Türkün, 86 yıldır Kürde yaptığı hançer muamelesidir.
Fakat hançer tutan eller eskisi kadar güçlü ve kararlı değildir. Kürt nesillerinin, Türk hançerini tek dokunuşta göğsüne aldığı korkak ve tedirgin zamanları geride kalmıştır.
Üç-beş yıl sonra Türklerle kanlı mı yoksa kansız mı ayrılmanın koşullarını tartışacağız. Her daim kansız ayrılmayı savunmak lazım. Kan yakışmaz insana. Hele kardeşlere hiç yakışmaz. Büyük ağabeye ve onun güçlü basınına yakışan, küçük kardeşi haklarıyla birlikte kendisinden ayırmak ve ayakları üzerinde durması için ona yardımcı olmaktır…
Yüreğe saplanmaya hazır bekleyen Türk hançerinden uzak yaşamak, Kürt nesilleri için dünyanın en büyük sevinci ve bahtiyarlığı olsa gerek.

Kürdistan-Post

Hiç yorum yok: