19 Eylül 2011 Pazartesi

TÜFEK İCAT OLDU PUŞTLUK ÇOĞALDI!



Bülent Tekin
bulenttekin47@gmail.com

Şener Levent’in 24 Ağustos (2011) yazısı (Taş Devri, Tunç Devri, Puşt Devri) bana Köroğlu’nun “tüfek icat oldu mertlik bozuldu” sözünü hatırlattı(KKTC-Afrika Gazetesi). Yazısında Libya’nın petrollerine talip olan (aslında ganimet olarak değerlendirenleri kastediyor) ülkeleri sayıyor: İtalya, Fransa, İngiltere ve hatta taa Avustralya! Doğrusunu isterseniz diktatör Kaddafi’nin 42 yıllık hanedanlığını-hepsine yaptığım gibi-desteklemiyor(d)um. Çünkü böylesi iktidarlar, Taş-Tunç devirlerini yaşamış uygarlıklar tarihinde “komutan+rahip(din adamı)+yönetici” üçlemesi biçiminde “iktidar” olarak Tanrı’nın Yeryüzü Gölgesi’ni betimliyordu. Aslında salt Libya, Suriye, İran gibi diktatörlükleri suçlamak haksızlık gibidir. Türkiye’de olduğu gibi “iktidar üçlüsü”nün iktidar olduğu sözde demokratik ülkeler de vardır. Kaddafi bir zorba, diktatör, katil ve geldiği son aşama olarak da faşistti. Bakmayın siz gençliğimizde bu tip ülkeleri (3. Dünya Diktatörlükleri’ni) küçük burjuva diktatörlükleri olarak ilerici görürdük. Hayat bize bunun sol bir çocukluk hastalığı olduğunu öğretti.

Kaddafi, Beşar Esad ya da Mübarek’e göre daha dürüst(!) bir diktatördü. Onlardan daha az hırsızdı. Diğerlerinin daha büyük milyarderler olduğu ortaya çıkmıştır. Kaddafi bir petrol ülkesini yönettiği halde doğru dürüst bir şeyi olmayan Esad Hanedanı’ndan malvarlığı olarak daha zayıf. Çünkü petrol gelirlerinin büyük çoğunluğunu ülkesi için harcadı. Yurttaşlarına konut ve gelir olarak verdi. Yaşam seviyelerini yükseltmeye çalıştı. Yine de tüm bunlar bir zorbanın, zalimin iktidarını savunacağımız anlamına gelmez. Kaddafi gitmeli ve yerine demokratik bir rejim kurulmalıdır. Başlangıçta muhalefete kendiliğinden (iç dinamiklerle) çıkan bir hareket olarak sempatiyle baktım. Sonradan muhalefetin AB, ABD gibi emperyal ülkelerce piyon olarak kullanıldıklarını gördüm. NATO dahi devreye girdi. Binlerce insan-karşılıklı olarak-katledildi. Barış Ödülü’nü Kaddafi’nin elinden alan Recep Tayyip Erdoğan bile saf değiştirdi, Geçici Ulusal Konseyi’ni destekledi. Belki Libya ganimetinden pay koparırım düşüncesiyle ödediğimiz vergilerden toplanan iki yüz milyon doları(?) elden (yasal olmayan yollarla) Geçici Ulusal Konsey Başkanı (Kaddafi’nin eski bir bakanı olan) Mustafa Abdülcelil’e Ahmet Davutoğlu vasıtasıyla verdi.

Ortadoğu’da ve bu aralar Batı Afrika’dan Afganistan’a (hatta Çin Seddi’ne kadar) ABD jandarmalığına soyunan Türkiye ağabeylik, babalık, patronajlık görevleri yapmaya başladı. İsrail’e bile posta koyduk! Kürtleri bombalıyoruz! Her yaptığımızı nedense AB, ABD gibi ileri demokrasiler destekliyor. Yeniden yapılandırılacak Libya’nın konutlarını, yollarını, fabrikalarını biz yapacağız. Polis teşkilatını da biz eğiteceğiz. Petrolden de nasibimizi alacağız, işleteceğimiz kuyuları olacak. Özal’ın bir koyup üç alacağız zihniyeti yeniden yeşeriyor. Bu kadarını devler liginde adama yedirirler mi, bilmem! Bir zamanlar Arap Birliği zirvesine katılan Berlusconi’ye (petrol ve ticari ortaklıkları nedeniyle) elini öptürmüştü Kaddafi. Şimdi kaçacak delik arıyor. Ve en tuhafı AB, ABD, NATO bir diktatörü indirirken, diktatörün eski adamlarını yeni iyi insanlar olarak pazarlıyor. Arap Baharı denilen bu sözde devrimlerde diktatörler gidiyor ama yine eski rejimin adamları (ya da başka varsıllar) makyaj edilerek, demokrasicilik oyunlarıyla (reformlarla) gelişmiş ülkelerin çıkarlarına hizmet edecekler olarak iktidara getiriliyor. Libya ve diğer Arap ülkelerindeki isyanlar, kan, gözyaşı, ölüm ve yıkımlara karşın ileri ülkelerin petrol savaşından başka bir şey değildirler. Petrol uğruna piyon olarak kullanılanların ve haklı bir dava uğruna savaştığına inanların iradesi yerine, AB ve ABD gibi ileri ülkelerin iradeleriyle yeni iktidarlar kurulacaktır. Bu iktidarlar Kapitalist Modernite çağında Yeni Dünya Düzeni ile örtüşmektedir.

Hiç yorum yok: