21 Ağustos 2009 Cuma

PAMUK İPLİKLER



Bülent Tekin
btekin1954@mynet.com

Hükümetin Kürt sorununu çözme çabaları (yol haritası) çiziledursun, söylenmeyen, tartışılmayan gerçeklerin saklanmasının yararlı olacağı düşüncesinde değilim. Her önüne mikrofon uzatılanın özgürlük, insan hakları, eşitlik gibi soyut kavramları ağzına dolayarak, “Ya zaten fazla bir şey istemiyorlar. Bununla ülke bölünmez. Ya verelim gitsin!” şeklindeki konuşmaları kimilerince hıyanet kimilerince de babanın hayrına mı (malını mı) veriyorsun şeklinde algılanılmaktadır. Bizim burada söylemek istediğimiz, tüm tarihsel gerçeklerin ortaya konulmasıdır. Güçlüye göre konuşmak gücün yanında olmak demektir. Hiç korkmadan, sadece gerçekleri ortaya koyarak gerçek hastalığı bulmak ve ona göre tedavi uygulamak sağlıklı bir çözüm getirebilir. Bunların dışındakiler geçici ve kendimizi kandırmaktır.

Dediğim, bir konuya çözüm aranacaksa her şeyin açıkça ve saklanmadan konuşulmasıdır. Türklerle Kürtlerin birlikte yaşamlarının tarihçesi açıkça okunmalıdır. Lozan Antlaşması’na (24 Temmuz 1923) Kürtleri temsilen kimse katılmamıştır. O halde Lozan sadece Türkleri temsilen katılanlarla yapılmıştır. Aklıma tuhaf da olsa bazı sorular gelmiyor değil. Burada pek dile getirilmeyen-ama içerde saklanan-bir durum var. Yani bir atlatma, kandırma ya da hile gibi bir durumu açıkça kimse söylemek istemiyor. Şimdilerde söylenmese de-bir gün-birileri söyleyecek. Saklasanız da beyninizi yiyecek. Belki de AKP hükümetinin ve Cumhurbaşkanının yapmak istediği bu sıkıntılı durumu kendilerince çözmek(tir). Bu kez DTP ve Abdullah Öcalan’a Kürt açılımlarını imza ettirerek bir bakıma Lozan’ı Kürtlere imzalatmak istiyorlardır. Kim bilir dillendirilmeyen ama saklı tutulan düşüncenin özü bu olabilir. Verile(bile)ceklerin en azını vererek Kürtlerle kelepir bir anlaşma (alışveriş) yapılabilir. Federasyon, otonomi, bağımsızlık isteminin dışında bazı demokratik haklarla Kürt ütopyasını kelepire satın almak iyi bir politikadır. Verilen ve alınanların birbirini karşılayıp karşılayamadığı sorgulanamadan yapılan bir politika. Ve böylece birileri 50 sene, 100 sene sonra çıkıp, bize verilenlerle yetinmiyoruz dediğinde, sizin önderleriniz ve kitleniz (DTP’nin 3 milyon oyu vardır) sizin adınıza imza atmışlardı yanıtını alacak. Sizin talepleriniz buydu ve verdik. Biz Kürtlerle filanca yılda ikinci Lozan’ı imzaladık diyebileceklerdir.

Ben bu fikir jimnastiğini, sansürsüz, açıkça, bir olasılık olarak söylüyorum. Eğer bu dava çözülecekse, her şey konuşulmalı ve ortaya dökülmelidir diyorum. Kimse kimseyi kandırmamalıdır. Şöyle bir hikâye anlatmak istiyorum: Adamın biri birisine borç vermiş, 5-6 ay geçmiş para geri gelmemiş. Adam yine beklemiş, gitmiş, istemiş, para yine gelmemiş. En sonunda, “Bana bir tarih ver!” demiş, “ver ki rahat uyuyayım. Paramı vereceğin güne kadar sana uğramayayım. Ama vadesi geldiği gün paramı isterim.” “Olur!” demiş adam. “Söz! Bu sefer sana tarih vereceğim ve paranı ödeyeceğim.” “Ne zaman vereceksin?” diye sormuş heyecanla alacaklı. “Koçerler yayladan döndükten sonra gel ve paranı al!” [Koçerler (göçerler) mart-nisan aylarında sürüleri alıp yaylalara çıkarlar ve ekim-kasımda dönerler.] Adam şaşırmış. Paranın kaynağını öğrenmek istemiş. “Peki, parayı o tarihte nasıl bulacaksın?” “Dur sana anlatayım!” demiş borçlu. “Koçerler dönerken koyunların, keçilerin yünleri çalı çırpılara, dikenlere takılacak. Gidip toplayacağım. Eşim onu evde iplik yapacak ve ben de pazara götürüp satacağım.” Bunu duyan alacaklı adam acı içinde kahkaha patlatmış. Bizimkisi ise bu kahkahaya şöyle tepki göstermiş: “Gülecek tabii! Parayı cebinde bildi. Nasıl olsa parası garanti gelecek. Ben de olsam gülerdim!”

Bizim bu sansürsüz ve açık yazımızın amacı geçmişte yapılan hataların bugün de yapılmasında çok ağır bedeller ödeteceğidir. İsmet İnönü Türkleri temsilen Lozan’a katılmıştır. Kürtleri kimse temsil etmemiştir. Kürtler, Türklerin Anadolu’ya gelişinde ve ulusal kurtuluş savaşında Türklere yardım etmiştir. Kürtler bunu iddia etmektedir. Bu, hikâyemizdeki alacak verecek durumu gibi olmuştur. Ve sonraları Türkler Kürtleri asi, Kürtlerse Türkleri aldatan olarak saymıştır. İsyanlar ve acı olaylar olmuştur. Ve bugünlerde bir Kürt açılımı konuşulmaktadır. Abdullah Gül, Mustafa Kemal rolüne, Tayyip Erdoğan da İsmet İnönü rolüne soyunmak istemektedir(ler). Abdullah Öcalan’la DTP’nin de-kimi Kürtlerce hain, kimi Kürtlerce de yurtsever kabul edilen-Diyap Ağa rolüne soyundukları düşünülebilir. (Diyap Ağa, birinci TBMM’de Dersim milletvekilidir.) Tabii olayların böyle olmama olasılığı da vardır. Biz bu yazıyı, kafasında geçenleri söylemeyen insanlara inat açıklık, şeffaflık (düşünceler) için yazdık. Kürt sorununun çözümü barış, demokrasi, kardeşlik getirmesi için, taleplerin samimi, haklı, gerçekçi, insan haklarına uygun ve demokratik olması gerekir. Kimsenin-bunun dışında-başka rollere soyunma hakkı yoktur.

Hiç yorum yok: