Yener Orkunoğlu
y.orkunoglu@googlemail.com
1. Bölüm:
ÇOCUKLUĞU
Asıl adı Vladimir İliç Ulyanov olan Lenin 22 Nisan 1870’de ailenin sekiz çocuğundan üçüncüsü olarak Rusyanın Uljanowsk kentinde doğdu. 21 Ocak 1924 yılında ölen Lenin, gelmiş geçmiş çağların en büyük devrimcilerinden biri olarak tarihe adını yazdırdı. Bu büyük devrimcinin hayatını, düşüncelerini, kavgasını genç nesle anlatmak önemlidir.
Onun çocukluğunu, gençliğini, parti, devrim, Marksizm konusundaki düşüncelerini açıklamaya ve bu makale dizisi içinde Lenin’in hayatını ve düşünsel evrimini, Rus devriminde oynadığı rolü ortaya koymaya çalışacağım. 4-5 sayfalık bir yazı olarak düşünmüştüm. Ne var ki, yazı düşündüğümden çok uzun olacak. Bu nedenle yazıyı önce parçalar halinde, yazının tüm bittikten sonra tamamını yayınlayacağım.
Uljanowsk 1924 yılında ismi değiştirilen Simbirsk kentinin yeni adıdır. Ailede iki çocuk erken yaşlarda hayatlarını kaybederler. Lenin’in çocukluğu şanslı bir döneme denk düşer. Çünkü 1861 yılında toprak köleliği kaldırılmıştır ve Rusya bir reform döneminden geçmektedir. Lenin’in kız kardeşi Anna, Lenin’in çocukluk dönemi hakkında şunları yazar: ‘Hareketli, uyanık, sevinç ve coşku dolu bir çocuktu. Gürültülü oyunları severdi. Kabına sığmazdı. Oyuncaklar için pek ilgi duymuyordu. Çoğu zaman oyuncaklarını kırardı.’ Okulda çok başarılı olan Lenin, sık sık takdirname alır.
Toprak köleliliğinin kaldırılması, o zamanın aydınlarında Rusya’da politik modernleşmenin yaşanacağı ümidini doğurur. Gerçi 1861 yılında toprak köleliği ortadan kaldırılmıştı ama Rusya’nın hem ekonomik-toplumsal hem de siyasal yapısında feodal özellikler hala ağır basıyor, feodal düzenin kast yapısı devam ediyordu. Lenin’in doğduğu kentte de bu feodal yapı egemendi. Kentin toplumsal yapısı esas olarak üç zümreden oluşuyordu: Soylular, tüccarlar ve küçük burjuvazi.
Bir çok Rus devrimcisi gibi o da entelektüel bir aileden geliyordu. Lenin’in babası İlja Uljanov Kazan Üniversitesi’nde fizik ve matematik bölümünü okuduktan sonra, önce matematik öğretmeni, daha sonraki yıllarda da müfettiş olur. Yaşamının son yıllarında ise daha önemli bir makama yükselir.
Lenin’in annesi Maria Blank ise hem İsveç hem de Alman kökenli bir aileden gelir. Maria Blank’ın babası (Lenin’in dedesi) bir İsveçli kadınının oğlu olarak dünyaya gelir ve kendisi de Alman ‘kökenli’ bir kadın ile evlenir. Kısacası Lenin çok-uluslu, çok-kültürlü ve kısmen varlıklı bir aileden gelir. Maria Blank çok iyi piyano çalan biri. Aynı zamanda üç dili konuşur: Rusça, Fransızca ve Almanca.
GENÇLİĞİ
Lenin’in çocukluğu mutlu ve barışçıl bir aile atmosferinde geçer. Ama gençlik dönemi için bunun söylemek mümkün değil. Çünkü Lenin gençlik döneminde iki büyük trajik olay yaşar. 1886 yılında 16 yaşında iken babasını kaybeder. İkinci trajedi ise, babasının ölümünden bir yıl sonra, 1887 Mayıs ayında büyük kardeşi Aleksander İlyiç Ulyanov'un (aile içindeki ismi Zaşa) Çarlık rejimi tarafından idam edilmesidir. Aleksander, Rus çarı III. Aleksandr'ın hayatına kasteden bir eylem hazırlığı içinde olduğu gerekçesiyle Mart 1887’de tutuklanır. Aleksander tutuklandığı sırada yanında bulunan kız kardeşi Anna da onunla birlikte tutuklanır. Kısa bir müddet sonra serbest bırakılan Anna, Kazan yakınlarındaki küçük Kokuchkino kasabasına sürülür.
Lenin’in büyük kardeşi Alexander çarlığa karşı silahlı mücadele eden Narodnik grubun - ‘Narodnaja Volja’(Halk İradesi)- aktif üyesidir. Alexander tarafından yazıldığı ileri sürülen programa göre, Narodnikler, toprağın ve üretim araçlarının devletleştirilmesini isterler. Gruptan 15 kişi özel mahkemeye sevk edilir. Hepsi Alexander, Çar’a suikast hazırladıkları gerekçesiyle ölüme mahkum edilir. 10 kişi ‘affedilir’. Ama Alexander affedilenler arasında değildir. Çünkü mahkemede eylemin sorumluluğunu üstlenir. Pişman olmadığını vurgular, af isteminde bulunmaz. Olayın sorumluluğunu üstlenerek diğer bazı yoldaşlarını kurtarır. Çar, boyun eğmeyen ve pişman olmayan Alexander’ı af etmez. Anne’nin Alexander’ı kurtarma çabaları sonuç vermez. Alexander, bir kaç arkadaşıyla birlikte 11.Mayıs 1887 tarihinde 20 yaşında iken idam edilir. Bu olayın Lenin üzerindeki etkisini tahmin etmek mümkün.
Ulyanov ailesinin dostları arkadaşları daha çok liberallerden oluşuyordu. Bu tutuklamadan sonra liberaller, korku nedeniyle Ulyanov ailesi ile ilişkilerini keserler. Liberallerin bu korkaklığı Lenin’in daha sonraları liberalizme karşı tutumuna da yansır. Lenin üzerinde çok büyük etkisi olan Alexeander’ın idam edilmesi Lenin’i derinden sarsar. Lenin, ilk tutuklandığında hapishane arkadaşlarına şunu söylediği ileri sürülür: ‘Yolum, benden büyük olan kardeşim tarafından belirlendi’
Lenin liseyi bitirdikten sonra, 1887 yılında Kazan kentinde üniversitede hukuk fakültesi bölümüne kayıt yaptırır. Üniversite’de iken devrimci gruplar ile ilişkiye geçer. Lenin’in bu dönemde Narodnik harekete büyük sempatisi vardır. Büyük kardeşi Alexander nedeniyle Lenin de göz hapsinde tutulur. Öğrencilerin düzenlediği bir protesto-eylemine katıldığı gerekçesiyle göz altına alınır. Üniversiteden atılan Lenin, Kazan kentinin dışında Kokuchkino köyündeki ‘baba evine’ sürülür. Amcasının bırakmış olduğu küçük kitaplıktaki kitapları ve ilerici dergileri okumaya başlar.
Lenin ve annesi Kazan’a tekrar dönmek için dilekçe verirler. Uzun mücadele sonrası 1888 yılında tekrar Kazan kentine dönmelerine müsade verilir. Lenin bir yandan dışarıdan bitime sınavlarına hazırlanırken, bir yandan da politik şehit olan abisinin neler okuduğunu merak eder. Lenin sürekli okumaya başlar. Bu yıllar Lenin’in teorik hazırlık yıllarıdır. Daha o zaman 18 yaşında üniversite öğrencisi iken Marx’ın Kapital’ini Kazan kentinde yaşadığı bu dönemde okuduğu biliniyor.
1889 yılında Ulyanov ailesi, Kazan kentini terk edererek Samara kenti yakınlarında bir köye yerleşirler. O yıl Lenin, sigara içmeye başlar. Lenin’in sağlığından endişe duyan Annesi Lenin’i uyarır. Lenin önceleri aldırmaz. Sonra annesi şunu söyler: ‘Emeklilik parasıyla yaşıyoruz. Sigaraya ayıracak paramız yok’ . Bu gerekçe hemen etkisini gösterir ve Lenin sigarayı bırakır. Samara’da yaşadığı dönemde Lenin devrimci olma yönünde hayli ilerler.
Mayıs 1890 yılında Petersburg Üniversitesi’nde hukuk fakültesini dışarıdan bitirme hakkını elde eder. Bir yıl imtihanlara hazırlanan Lenin 1891 yılının ilk ve sonbahar aylarında Petersburg’da hukuk fakültesinin imtihanlarına girer ve hukuk fakültesini takdirname alarak bitirir. Hukuk fakültesinden mezun olan Lenin, 1891-1893 yılları arasında iki yıl Samara’da avukatlık stajı yapar. Eylül 1893 yılında Samara kentinden ayrılır ve Petersburg kentine yerleşir.
İki yıl (Eylül.1893-Aralık 1895) ayında bir yandan avukatlık yaparak yaşamının kazanırken, bir yandan da devrimci çevreler ve tanınmış Marksistlerle ilişkiye geçer. Üniversiteden atıldıktan sonra, Petersburg’a gelinceye kadar 6 yıllık süreç Lenin’in teorik hazırlık sürecidir. 1888-1893 yılları Lenin’i hazırlayan yıllardır.
İlk yıllarda Lenin, Narodnik harekete sempaeti duyar.Turgenjev’ın yazılarının coşkuyla okur. Narodnizmin kurucusu olan Çernişevski’nin(1828-1889) etkisi altında kalır. Narodnik Harekete sempati duyar. Çernişevski’nin Nasıl Yapmalı adlı kitabını defalarca okur.
Çernişevski, 1860'larda Rusya‘da devrimci demokratik hareketin önderi konumundadır. Rus otokrasisinin bir devrimle devrilmesi gerektiğini ve köylü komününü temel alarak sosyalist bir toplumun kurulmasını savunur. Feuerbach ve Herzenden etkilenmiş olan Çernişevski hakkında Marx şunları söyler: Çernişevski, "burjuva iktisadının iflasını ustaca ortaya koyan büyük Rus araştırmacısı ve eleştirmeni"dir.
Çernişevski'ye büyük hayranlık duyan Lenin ise onun Rusya'daki devrimci düşünce ve hareketin gelişimindeki rolünü şöyle açıklar; "... Herzen'den sonra Narodnik görüşleri geliştiren Çernişevski, Herzen'le karşılaştırıldığında büyük bir sıçrama yapmıştır. Çernişevski çok daha tutarlı ve militan bir demokrattı, onun yazıları sınıf mücadelesi ruhunu esinlendirir. O, liberalizmin ikiyüzlülüğünü teşhir etme yolunu kararlılıkla izlemiştir... Ütopik sosyalist görüşlerine rağmen, O, kapitalizmin dikkat çekici biçimde derin bir eleştirmeniydi."
1890’lı yılların başında Rus gençliği ve entellektüelleri ilgilerini Marksizme yöneltirler. Rusya’nın özgün bir yanı vardır: Entellektüeller.
NARODNİK ENTELEKTÜELLER
Çarlık Rusya’sının önemli özelliklerinden biri Çarlığa karşı sürekli mücadele eden entelektüel bir grubun ortaya çıkmasıdır. Bu entelektüeller içinde kadınlar da önemli rol oynar. Örneğin Vera Zazuliç, çarlığa karşı mücadelede önceleri halkçı devrimci daha sonra ise Marksist olur.
Entelektüelleri çarlığa karşı mücadeleye sürükleyen ise Çarlığın toplumsal ve siyasal yapısı arasındaki çelişkidir. Çarlık Rusya’sındaki bu çelişki kavranmadan ve Rus entelektüelleri şekillendiren toplumsal-siyasal koşullar anlaşılmadan, ne entelektüel akımlar ne de Lenin’i ve Bolşevizm’i doğuran koşulları anlamak mümkündür. Dolayısıyla bu koşullardan biraz bahsetmek gerekir.
1. 19 yy Rusya’sının en önemli özelliklerinden biri entelektüeller arasında çeşitli fikir akımlarının (Nihilizm, anarşizm, halkçılık ve son olarak Marksizm) ortaya çıkmasıdır. Fransız Devrimi ve Napolyon’un devrimi ‘dışarı taşıma’sının da entelektüeller üzerinde etkisi olur. Gerçi Çarlık Orduları 1812 yılında Napolyon’u yenilgiye uğratırlar. Ama Avrupa’yı gören Rus subayları, Rusya’daki devlet düzeninin, kurumlarının ve sosyal yaşamın ne kadar geride olduğunu fark ederler. I. Aleksandr’ın baskıcı ve otoriter rejimi aristokrat kökenden subayları rahatsız ediyordu. Subaylar arasındaki huzursuzluk onları Çar rejimine karşı itaatsizliğe ve karşı duruşa götürür. Düşünsel huzursuzluk kendini ilk defa 1825 yılında orduda gösterir. Soylular sınıfının ‘aşağı tabakası’ndan bazı Genç Subaylar, Rusya’nın siyasal durgunluğuna ve katılığına karşı ayaklanma girişiminde bulunurlar. ‘Dekabrist’ ayaklanma olarak bu olay, Çarlık Rusya’sına karşı yönelmiş ilk devrimci hareket olarak tarihe geçer. Ama Dekabristlerin yenilgisi, aristokrasinin en kültürlü, en ileri temsilcilerinin sahneden çekilmesine hem de aristokrat ahlak ve görüş düzeyinde bir düşüş yaşanmasına yol açar. Ama diğer yanda, edebiyat ve sanat alanında demokratik yükseliş için bir tohum atmıştır. Başarısız olsa da Puşkin, Tolstoy ve Lenin ‘Dekabrist’ harekete sempatiyle yaklaşmışlardır.
2. Çarlık Rusya’nın en önemli özelliklerinden biri ENTELEKTÜELLERİN devrimci bir grup olarak ortaya çıkmasıdır. Bunun ekonomik-toplumsal ve siyasal nedenleri var: Çarlık Rusya’sında bir tarafta toplumsal değişimler olmaktadır, ama bu toplumsal değişimlere uygun siyasal bir düzen yoktur. Eski feodal toplumsal düzen hızla çözülürken, burjuva toplumsal-siyasal düzeni aynı hızda ve paralel olarak ortaya çıkmaz. Feodal toplumun çözülüş hızı ile burjuva toplumun oluşumundaki yavaşlık bir çelişki oluşturur. Bu çelişki Rusya’da devrimci bir entellektüeller grubunun ortaya çıkmasının maddi zeminidir.
Çarlık devletinin okullara ihtiyacı vardır ve okullarda entelektüel yetiştirmek zorundadır. Ne var ki, yetişen entelektüeller ne ekonomik yaşamda ne siyasal alanda bir olanağa sahip olabiliyorlar. Dolayısıyla yetişen entelektüeller, rejimin yenilenmesini talep ederler ve devletin düşmanı olurlar. Entelektüeller, devrimci bir grup olarak böyle bir çelişkinin ürünü olarak ortaya çıkar. Çünkü ne ekonomik alanda doğru düzgün meslekleri ve işleri var ne de siyasal alanda etkin olabilecekleri alanlara sahipler. Çarlığın katı, otoriter ve anti-demokratik siyasal yapısı, entelektüellerin siyasal faaliyet alanlarını tıkamıştır.
Böylesi koşullarda entelektüeller kendi çevrelerinden koparak çeşitli gruplar oluştururlar. Kendilerini halkın temsilcileri olarak görürler. Entelektüelleri karakterize eden şey, katılaşmış çarlık düzenine karşı devrimci karşı duruştur.
3. Çarlık Rusya’sının düzeni modernleştirme çabaları yeteri sonuç vermez. Çarlık Rusya’sı, Avrupa’da olduğu gibi siyasal dönüşümler fırsatını kaçırmıştır. Avrupa’daki toplumsal değişimler, orada toplumsal değişimlere denk düşen siyasal dönüşümlere neden olmuştur. 1789 Fransız devrimi eski feodal düzeni siyasal açıdan süpürür. Oysa Çarlık Rusya’sında ekonomik alanda dönüşümler olmasına rağmen, Çarlık, katı-otoriter siyasal sistemini inatla korumaya çalışmaktadır.
Çarlık Rusya’sındaki toplumsal değişim ile Çarlık düzenin siyasal katılığı arasındaki bu çelişki, hem entelektüel bir grubun oluşumunu hem de yeni bir siyasal ve toplumsal düşünce biçiminin ortaya çıkmasını da koşullandırır. Çarlık rejiminin baskıcı siyasal yapısı entelektüeller arasında yeni arayışlara yol açar. Entelektüeller, bir tarafta Rusya’nın sorunlarını teşhis etmeye çalışırken, bir yandan da çözüm yolları üzerinde canlı bir tartışmaya girişirler.
4. Rusya’daki entelektüel akımlar arasında 1840’lı yıllardan sonra iki ana eğilim belirir: 1. Rusya’nın özgünlüğünü savunan Slavcılar : 2 Rusya’nın Batıdaki gibi bir gelişmeyi savunan ‘Batıcılar’, Vissarion Belinski (1811-1848) ve Aleksendar Herzen (1812-1870) Peter Chaadaev (1794-1856).
Her iki akım da Rusya’da dönüşümlerin ve reformların gerekli olduğunu söylüyorlardı. Slavcılar, Rusya’nın kendi özgün ‘Rus yolu’ndan gitmesi gerektiğini savunurlar. Batıcılar ise, Rusya’nın Batı yolunu takip etmesi gerektiğini savunuyorlardı.
Batıcı Peter Chaadaev, bir dergide yayınladığı ‘felsefi bir mektup’da Rusya’da olumlu bir geleneğin olmadığını ileri sürerek, Rusya hakkındaki olumsuz değerlendirmeler yapar. Rusya’nın geriliğinin nedeninin Rus Kilisesi olduğunu ileri sürer. Rusya’nın Batı’daki gibi bir yoldan ilerlemesi gerektiğini savunur. Rusya’nın coğrafi açıdan çok büyük bir ülke olduğunu, ama düşünsel açıdan küçük olduğunu ileri sürer. Çar I. Nikolas, Batıcı düşünür Chaadaev’i deli ilan eder ve yayın yapmasını yasaklar. Batıcılar, Alman filozofu Hegel felsefesinden çok etkilenmişlerdi. Herzen Hegel Diyalektiği ’Devrimin cebiridir’ demişti. Rusya’da eğer devrim gerekiyorsa, bunun için gerekli düşünsel temeli Avrupa’dan almalıydı. Her iki kesimin dayandığı düşünce buydu.
Ne var ki, her iki akım da Rusya’nın gerçek analizini yapmaktan yoksunlardı. Rusya’nın gelişmesine ve ilerlemesini gerçek bir analize dayandırarak değil, ahlaki açıdan temellendiriyorlardı. Her iki akımda sorunlara ahlaki açıdan yaklaştıkları için, aralarındaki temel farklılıklar belirsizdi. Zaten süreç içinde aralarındaki farklılıklar keskinliğini yitirdi.
Önceleri fanatik bir Batıcı olan Herzen, daha sonraki yıllarda Avrupa’da edindiği tecrübeler sonucu olarak Batı hayranlığını yitirir. 1847 yılında Rusya’yı terk eden Herzen, Batı’daki 1848 yılında Fransa’daki hem Şubat Devriminin hem de Haziran ayaklanmasının tanığı olur. Avrupa’daki Devrimlerinin başarısızlığından kaynaklanan bir hayal kırıklığı yaşar. Batı kapitalizmini tiksindirici bulur. Batı’daki kapitalizmin insanları bozduğunu ileri sürer. Batı insanının ‘çöken insan kişiliğinin darlıklarını’ yaşadığını ileri sürer.
Herzen, Batı kapitalizmden hayal kırıklığına uğraması sonucu yeni tutum sergiler. Burada Rus entelektüellerinin iki temel bir özelliği açığa çıkar: Birincisi, Burjuvaziye ve kapitalizme karşı bir nefret. Çünkü kapitalizm insanın çürümesi ve yozlaşması demektir; İkincisi, ‘kapitalizm’i yaşamadan daha adil bir topluma geçme düşüncesinin tohum olarak ortaya çıkması.
5. Rusya’da düşünsel eğilimler, 1870 yılından sonra bir dönüşüm geçirir. Rusya’daki entelektüel akımları 1870 öncesi ve sonrası olarak ayırmak mümkün. 1870 öncesinde entelektüeller kendilerini ‘tarihin imtiyazlı aktörü’ ve ‘tarihin kaldıracı’ olarak görürken, 1870 sonrası kendilerini ‘tarihsel sınıf’ın hizmetine sunma eğilimini savunurlar. 1870 öncesi entelektüeller, hem sayıca az, hem de toplumdan izole oldukları için etkin olamazlar. 1870 sonrasındaki entelektüeller ise, hizmetine girecekleri tarihsel sınıfı belirlemeye çalışırlar. Kendilerine toplumsal destek ararlar. Sonunda bu tarihsel sınıfı bulurlar: Halk. Halk ile kastedilen ise köylülerdir. Böylece Narodnik hareketin toplumsal temelleri atılmış olur.
NARODNİZM
Bir dönem Rus entelektüelleri arasında en yaygın teori Narodnizm (halkçılık) teori idi. Rusya‘da Marksist teorinin güçlenebilmesi için Narodnik teoriye karşı ideolojik mücadele gerekliydi. Lenin’in ilk dönemdeki baş sorunsalı şu idi: Narodnik teoriye karşı kararlı bir teorik- ideolojik mücadele yürüterek Marksist teoriyi güçlendirmek ve yaymak. Narodnik teoriye karşı Lenin’in nasıl bir mücadele verdiğini ele almadan önce Narodnizmin teorik temelleri ve Narodnizmin geçirdiği teorik evrime kısaca değinmek gerekir.
Narodizm neydi? Neyi savunuyordu? Narodnizm hangi aşamalardan geçti?
‘Narodizm ilk doğduğunda, özgün biçimiyle oldukça iyi kurulmuş bir teoriydi: Halka ait özel bir yaşam biçimi görüşünden hareket ederek, "komüncü" köylünün komünist içgüdülerine inanıyor ve bu nedenle köylülüğe sosyalizmin doğal bir savaşçısı gözü ile bakıyordu. Ama bir yandan teorik işlenmişlikten ve Rus yaşamının olgularının doğrulanmasından, öte yandan da köylünün bu varsayılan niteliklerine dayandırılmış bir siyasal programı uygulamak deneyiminden yoksundu.’ (Lenin, Halkın Dostları Kimlerdir, s. 171)
Narodnizmin üç temel tezi vardı: 1. Rusya’da kapitalizmin gelişme olanağı yoktur. Bu nedenle entelektüeller Rusya için Batı’dakinden farklı yollar aramalı. 2. Köylü ekonomisi (mir sistemi) özel komünal sistem olarak Rusya’ya özgü bir yol olabilir. Dolayısıyla kapitalizmin zulmüne katlanmadan, kapitalizmi yaşamak zorunda olmadan köy komünü (mir sistemi) üzerinden sosyalizme geçiş yaşanmalı; 3. Rus köylüsü (mujik) iç güdüsel olarak sosyalizme eğilim gösterir. Sosyalizmin anahtarı ise köylüleri örgütlemektir.
Birinci tez ile ilgili olarak Narodnikler şu görüşten hareket ediyorlardı: ‘Kapitalist bir ekonomi, dış pazarlar olmadan, var olamaz. Rusya ise dünya pazarında etkin bir şekilde rekabet edecek güçte bir ülke değil. Dolayısıyla Rusya’da kapitalist yol kapalıdır.’
Narodnikler, kendi teorilerin haklı göstermek için Marx’ı tanık gösterdiler.
Bilindiği gibi Marx’ın Kapital’i 1872 yılında Rusça’ya çevrildi ve çok büyük bir ilgi gördü. Kapital’i n yayınlanmasından hemen sonra, ‘Rusya’da kapitalizmin yazgısı’ baş teorik sorun haline gelir. Lenin’in de belirttiği gibi en ateşli tartışmalar bu sorun etrafında yapıldı. Rusya’nın evriminin yolunun kapitalist olduğunu ileri sürenlerle buna karşı olanlar arasında tartışma yaşandı.
Kapital’e ilginin nedeni Rus entelektüellerin kendilerine teorik destek aramalarıdır. Bazıları, kapitalizm yaşanmadan sosyalizme geçmeyi savunurken, Bazıları kapitalizmin kaçınılmaz olarak gelişeceğini ileri sürerler. Narodnizmi terk ederek Marksizm’in tarafına geçen Vera Zasuliç, 1881 yılında Marx’a bir mektup yazarak, Rus entelektüelleri arasındaki tartışmadan Marx’ı haberdar eder. Ve bu tartışmalar konusunda Marx’ın fikirlerin öğrenmek ister. Marx’a bazı sorular sorar: Rusya gibi kapitalist gelişme açısından oldukça geri bir ülkede, sosyalizmin şansı nedir?
Marx’ın bu konuda söyledikleri çok çeşitli şekilde yorumlanmıştır. Marx’ın Rusya’ya ‘özgü yolu’ kabul ettiği ileri sürülmüştür. İlkin şunu belirtelim. Söz konusu olan şey, Rusya ekonomisinin ayrıntılı analizi değil, Rusya’da kapitalizmin gelişip gelişemeyeceğine ait teorik bir tartışmaydı. Marx Vera Zasuliç’e yazmış olduğu dört taslağı içeren mektupta şunları dile getirdi:
‘Şimdi sorunun özüne geliyorum. Rus tarımsal komününün ait bulunduğu arkaik tipin, belli tarihsel koşullarda bu tipin yıkımına (dağılıp yok olmasına) neden olabilecek bir ikiliği özünde taşıdığı görmezlikten gelinemez. Toprağın mülkiyeti ortaklaşadır, ama her köylü Batı’daki küçük köylü gibi tarlasını eker-biçer ve toprağı kendi hesabın işletir (tarlanın ürünlerini mal edinir). Ortak mülkiyet, toprağın parsellere bölünerek işletilmesi, daha önceki çağlarda yararlı bir bileşim oluştururken, çağımızda tehlikeli olmaktadır.’(İtalik Marx’a ait)
Marx, Rusya’daki tarım komününün ikili bir özelliğe sahip olduğunu belirti. Ve ‘bu aynı ikiliğin, zamanla çözülüp dağılmanın tohumu haline gelebileceği belli bir şeydir. Dıştan gelen kötü etkilerden başka komün kendi bağrında bozucu unsurları taşır. Özel toprak mülkiyeti, ortak toprağa karşı saldırının hazırlandığı bir müstahkem mevki biçimini alabilecek olan bir ve avlusu olarak şimdiden oraya sokulmuştur. Bu daha önce görüldü. Ama asıl önemlisi, özel mülk edinmenin kaynağı olarak tarlalarda çalışmadır. Bu taşınabilir malların, örneğin hayvanların, paranın ve bazen de kölelerin yada serflerin birikimine yol açar. Komün tarafından kontrol edilemeyen, hilenin ve rastlantıların kolaylıkla etkin olabileceği bireysel değişimlerin konusu bu taşınabilir mülkiyet, tarımsal ekonomi üzerinde gittikçe ağır basacaktır. İlkel iktisadi ve toplumsal eşitliğin yok edicisi işte budur.’
Marks ayrıca bu ikili konumun karşılaşacağı durumu şöyle vurgular. :’Onun doğuştan taşıdığı ikilik, şu iki alternatife izin verir: ya onun özel mülkiyet unsuru, kollektif mülkiyet unsuruna üstün gelecektir, ya da kollektif unsur, özel mülkiyet unsurunu yenecektir. Her şey komünün içinde bulunduğu tarihsel ortama bağlıdır. ’
Yukarıdaki satırlarda Marx’ın düşüncesinde üç şey açığa çıkmaktadır: 1. Ortak mülkiyet üzerinde, köylünün tahıl ürünlerine bireysel el koyuşu mümkündür. Yani ortak mülkiyet, belirli koşullarda kapitalizmin gelişmesine engel değildir; 2. Köy tarım komünü, ikili bir özelliğe sahiptir. Dolayısıyla, iki türlü gelişme çizgisi mümkündür: ya kollektif mülkiyet yada özel mülkiyet unsuru ağır basar;3.Marx, sadece mülkiyet ilişkilerine bakmaz, aynı zamanda mülkiyet ilişkileri üzerinde nasıl bir üretim yapıldığı, nasıl bir ekonomik yapının işlediğini dikkat çeker. Kısaca Marx, mülkiyet ve üretim ilişkileri arasında ayrım yapar.
Daha ileri sayfalarda Lenin’in mülkiyet ilişkileri ve üretim ilişkilerini ayırdığını göreceğiz. Narodnikler, mülkiyet ilişkileri ve üretim ilişkilerini birbirinden ayırmadan, sadece mülkiyet ilişkilerimden hareket ederek, yanlış sonuçlara varırlar. Narodnikler ve Marksistler arasındaki bu tartışmaya girmeden önce Narodnik hareketin gelişimi konusuna kısaca değinmek gereklidir.
NARODNİK HAREKETİN EVRİMİ
Ünlü Rus düşünürü Alexander Herzen, kapitalizmin, kapitalist endüstrileşmenin dehşetlerine bizzat tanık olmuştu. Herzen’in etkisiyle Narodnik entelektüellerde kapitalizme karşı bir anti-pati oluşmuştu. Dolayısıyla 1850’li yıllarda bazı Narodnikler arasında, kapitalizmin dehşetini yaşamadan, Rusya’daki köylü komünü olan MİR’in sosyalizme doğrudan geçiş için temel olabileceği tartışılıyordu. Marx’ın Kapital’inin I. Cildi 1872 yılında Rusça’ya çevrilmesi, Norodnikler için Rusya’daki kapitalizme karşı iyi bir teorik silah sağladı. Çünkü Marx, kapitalizmi güçlü bir şekilde eleştiriyordu. Narodnikler ise Marx’ı kendilerince yorumluyorlardı, onlara göre Rusya’da kapitalizmin gelişme şansı yoktu.
Narodnik teorinin gelişmesi, iki çizgi boyunca gelişir: Teorik ve pratik çizgi. Teorik alanda Narodnikler şu tez ileri sürdüler: Rusya’da kapitalizmin gelişme olanağı yoktur. 1850’li yıllarda bazı Narodnikler arasında kapitalist sanayileşmenin yarattığı olumsuzlukları yaşamadan, doğrudan sosyalizme geçişi savunuyorlardı. Neden olarak da köylü komünü olarak gördükleri MİR sistemini gündeme getiriyorlardı. Köylü komününün (mir) sosyalizm geçiş için temel olabileceğini söylüyorlardı.
Kendilerini sosyalist olarak gören Narodnikler, mir sistemi (köylü komünü) alanında inceleme ve araştırma yapmaya başladılar. Toprak mülkiyeti biçimini incelemeye koyuldular. Bu alanda çok zengin bir olgusal malzeme toplandı. Ama toplum biliminde sağlam bir yönteme sahip olamadıklarından, bu malzemeyi doğru değerlendiremediler. Ayrıca üretim güçleri ve üretim ilişkilerini ayıracak ve üretim ilişkilerini özel bir biçimde inceleyecek bir teoriden yoksunlardı. Doğru bir yöntem ve teoriden yoksunluk sonucu, köy ekonomisinin gerçek yapısı araştırmacıların gözlerinden kaçıyordu. Araştırmacılar, olguların ayrıntıları ile ilgilendiler. Ortak toprak mülkiyetine önem verirken, bu ortak toprağın nasıl işlendiği ve topraktan elde edilen ürünlere nasıl el konulduğunu incelemezler.
Narodnikler, teorik olarak çok basit bir mantıktan hareket ediyorlardı: ‘Eğer işçilerin toprakları yoksa, kapitalizm vardır; eğer toprakları varsa, kapitalizm yoktur’. Düşük düzeyde olan kapitalizm koşullarında, kapitalizmin, işçiyi topraktan tamamen ayırmadığını bilmiyorlar veya kavrayamıyorlardı.
Öte yandan, mülkiyet ve üretim ilişkilerini birbirlerinden ayırmadıklarından, köy ekonomisini bir bütün olarak ele alıyorlardı. Köylülüğü ‘tek ve türdeş bir topluluk’ olarak değerlendirdikleri için, köy ekonomisi içindeki farklılıkları göremiyorlardı. Araştırmalarını esas olarak köy ekonomisini (mir sistemini) güçsüz kılan olguların (toprak yetersizliği, yüksek ödemeler, köylülerin mağdur durumu) araştırılmasına yöneltmişlerdi.
Narodniklerin yöntemi, Marks’ın eleştirdiği ekonomi politiğin incelenmesinde eleştirdiği ‘nüfus ile işe başlamak’ yöntemine benzetilebilir. Marx ekonomi politiğin yöntemi konusunda Grundrisse’de şunları yazıyordu: ‘Nüfusu, onu oluşturan sınıfları dışarıda bırakarak ele alırsam, sadece bir soyutlamadır. Bu sınıfların dayandığı öğeleri tanımadan ele alırsam, nüfus o zaman boş bir sözdür’.
Marx, sınıfları dikkate almadan nüfus ile araştırmaya başlamanın yanlış olduğunu vurgular. Narodnikler benzer hata yaparlar, köy ekonomisini ve ekonomik yapı içindeki farklılıkları dikkate almadan incelemeye koyulurlar.
Narodnizmin teorileri ve politikası henüz deneyden geçmemişti. Bu yüzden teorilerini gerçekleştirmek için teorilerine uygun pratik mücadele yolları aradılar. Rus köylüsünün iç güdüsel olarak sosyalizme eğilim gösterdiğini ileri süren Narodnikler, bu nedenle ‘halkın arasına gitmek’ düşüncesini yayarlar. Bu düşünceyi de gerçekleştirmeye koyulurlar. Halk gibi yaşamaya, halk gibi giyinmeye başlarlar. Bu konuda Lenin şöyle yazıyor:
“Mujiğin komünist içgüdülerine inanış, doğal olarak sosyalistlerden politikayı bir kenara bırakmalarını ve ’halkın arasına gitmelerini’ istedi. Son derece enerjik ve yetenekli birçok insan bu programı gerçekleştirmeye koyuldu, ama pratik, onları mujiğin içgüdülerinin komünist olduğu fikrinin saflığına inandırdı. Bu arada mujikle değil, hükümetle uğraşmaları gerektiğine karar verildi — ve o zaman tüm etkinlik hükümete karşı bir savaş, o zamanlar yalnızca aydınlar tarafından verilen bir savaş üzerinde yoğunlaştırıldı; işçiler de bazen onlara katılıyordu. Önceleri bu savaş, sosyalizm adına veriliyor ve halkın sosyalizm için hazır olduğu ve salt iktidarın ele geçirilmesiyle, yalnızca politik değil, toplumsal bir devrimin gerçekleştirilmesinin de olanaklı olduğu yolundaki teoriye dayandırılıyordu.”(Lenin, Halkın Dostları Kimlerdir, s. 173)
Ancak ‘halk arasına gitmek’ düşüncesi başarısızlığa uğrar. Bu başarısızlık üç şeyi açığa çıkardı: 1. Narodnikler, köylülerin bilinç düzeyi hakkında hiç bir fikirleri olmadan, köylüleri ayaklandırabileceklerini düşündüler. Gerçi köylünün ekonomik-sosyal durumu içler acısıydı. Ama köylülük kendi sosyal konumunun bilincinde değildi; Çar’a ve dine bağlıydı. 2. Tek başına, halk için iyi duygular beslemek, iyi niyetle halk arasına gitmek vb. düşünceler yetersizdir. 3. İyi örgütlenmiş bir örgüt, parti vb. olmadan politik hareketin başarı şansı yoktur.
Nihayet, köylüler ihbar ederler. Narodnik yöneticiler tutuklanınca hareket çöker. Bu başarısız denemelerin ortaya koyduğu iki önemli sonuç var: Birincisi, iyi örgüt ve parti kuramayan politik hareketler, başarısızlığa mahkumdur; İkincisi, kitlelerde belirli bir bilinç düzeyi olmadan harekete geçmenin sonucu hüsrandır. Bu başarısız deneylerin olumlu sonucu da oldu: Devrimcilerden oluşan ve sıkı örgütlenmiş bir parti anlayışının gerekli olduğu düşüncesinin tohumları atıldı.
Narodnik hareketi, eski ve yeni Narodnikler olarak ayırmak mümkün. Bir başka deyişle Narodnizmin teorik görüşleri esas olarak iki aşamaya ayrılabilir:
Birinci dönem, Herzen ve Çernişevski’nin teori ve öğretilerinin ağır bastığı 1860-70’lı yılları kapsayan dönem. Bu dönemde Herzen ve Çernişevski’nin öğretileri ilerici bir konuma sahiptir.
Bu dönemdeki öğretinin politik programının özü şöyle ifade edilebilir: Sosyalist devrim için köylülüğü kapitalizme karşı harekete geçirmek. Kapitalizmi yaşamak zorunda kalmadan sosyalist bir topluma geçiş. “Rus devrimci demokratları A. I. Herzen, V. G. Biyelinski, N. G. Çernişevski ve N. A. Dobrolyubov, Fransız aydınlanmacıların fikirlerini kabul etmişler, ama otokrasiyi devirmek için yığın savaşımı fikrini, bir köylü devrimi fikrini savunmakla, ütopik sosyalizmin birçok batı Avrupa akımlarının temsilcilerinden ayrılmışlardır. Ama onlar da yanılgıya düşerek sosyalizme giden yolun yarı-feodal köylü topluluğundan geçtiğini sanmışlardır. Rusya'nın ekonomik gelişmesi hâlâ zayıf olduğundan, Çernişevski'nin başını çektiği Rus devrimci demokratları, sosyalist toplumun kurulmasında işçi sınıfının belirleyici rolünü görememişlerdir.“
İlk dönemin Narodnikleri Rusya’ya özgü ütopik sosyalistlerdi. Batı’daki ütopik sosyalistlerden farklı olarak köylülüğe dayanan bir sosyalizm anlayışını savunuyorlardı. Bu dönemin
Narodniklerinin ‘hatası’, köylülüğü uyumlu bir türdeş, tek bir bütün olarak kavramalarıydı. Köylülük içindeki uzlaşmaz sınıf karşıtlıklarını anlamayı başaramamışlardı. Onların ‘hatalarının’ ve ‘başarısızlıklarının’ toplumsal bir temeli vardı: Kapitalizm, kırı henüz parçalamamıştı. Köylülük farklılaşmamıştı. Böyle bir ortamda, ütopik sosyalizmi savunmak anlaşılır bir şeydi. Bu nedenle düşlere kapılmak hoş görülebilir ve doğaldır da. Eski Narodnikler (Çernişevski vb) Rusya’ya özgü ütopik sosyalistlerdi. Kapitalizme ve liberalizme karşılardı.
NARODNİK HAREKETİN YOZLAŞMASI
İkinci dönemde Narodnik hareket 1890’lı yıllardaki teorik bakımdan ilericiliğini kaybederek tutucu bu konuma gelir. 1890 yıllarda Narodnik hareket eski dönemdeki devrimciliğini kaybederek, yozlaşır, reformculuğa yönelir.
Narodniklere karşı teorik mücadeleye başlayan Lenin, ilk kitabında (Halkın Dostları Kimlerdir?) şunları yazar: ‘Son zamanlardaki toplumsal yaşamımızın en tipik ve önemli görüngülerinden biri, genel olarak konuşursak, Narodnizmin küçük-burjuva oportünizmi halinde yozlaşmasıdır.’(Lenin, age. s. 170)
Lenin, bu yeni-Narodnizmi şöyle ifade eder: ‘Ancak bu, hiç de (terimin eski, alışılmış anlamıyla) Narodnizm değildir ve başarısı ve son derece yaygın niteliği, liberalizmimize şiddetle karşı olan toplumsal-devrimci Narodnizmin, bu liberalizmle kaynaşan ve yalnızca küçük-burjuvazinin çıkarlarını ifade eden oportünizme dönüştürülmesi pahasına elde edilmiştir.’(Lenin, age. s. 171)
Yeni-Narodnizm, ilerici niteliğini yitirerek yozlaşır. Yozlaşmasının hem teorik hem de ekonomik-toplumsal nedenleri vardı. Narodnizmin, teorik temelleri zayıftı. Çünkü Narodnizm, ‘köy ekonomisinin özel bir komünal sistem olduğu yolunda salt efsanevi bir fikre dayanıyordu’. Ne var ki bu efsane, gerçeklikle karşı karşıya geldiğinde yıkılır. O eski ütopik devrimci köylü sosyalizmi, yerini küçük burjuvazinin radikal demokratik temsilciliğine bırakır. Yeni Narodnikler, mevcut durumu analiz ederek açıklamak yerine, daha iyi bir geleceği düşlemeyi tercih ederler. Lenin, kendilerin sosyalist olarak adlandıran Yeni Narodnikler hakkında şunları yazıyor: ‘incelemiş olduğumuz küçük-burjuva teoriler, sosyalist teoriler olduklarını iddia ettikleri ÖLÇÜDE, KESİNLİKLE gericidirler.’
Narodnizmin yozlaşarak, reformizme yönelmesinin ekonomik-toplumsal temelleri de var elbette. Lenin, Rusya’da kapitalizmin kırı parçalamasının ve köylülüğü farklılaştırmasının Narodnik hareket üzerindeki etkisini şöyle ifade ediyor:
“Kır gerçekten de parçalanıyor. Üstelik kır çoktandır tamamen parçalanmış bulunuyor. Ve eski Rus köylü sosyalizmi de, bir yandan işçi sosyalizminin yolunu açarak, öte yandan da kaba küçük-burjuva radikalizmi halinde yozlaşarak onunla birlikte parçalanmıştır. Bu değişiklik, yozlaşmadan başka bir şey olarak tanımlanamaz. Köylü yaşamının özel bir toplumsal düzen olduğu ve ülkemizin istisnai bir gelişme yolu tuttuğu öğretisinden, meta ekonomisinin ekonomik gelişmemizin temeli haline geldiğini ve kapitalizme dönüştüğünü artık yadsıyamayan, ama bütün üretim ilişkilerinin burjuva niteliğini görmeyi reddeden, bu sistem altında sınıf savaşımının zorunluluğunu görmeyi reddeden bir tür sulandırılmış seçmecilik doğmuştur. Eski ve yeni Narodnizm arasındaki farkı Lenin şöyle izah ediyor: ‘Köylülüğü sosyalist devrim için modern toplumun temellerine karşı harekete geçirmek üzere hesaplanmış olan bir politik programdan, modern toplumun temelleri korunurken köylülüğün durumunu "iyileştirmek", düzeltmek üzere hesaplanmış olan bir program doğmuştur.’(Lenin, Halkın Dostları Kimler’dir. S. 159 İtalikler Lenin’in)
Yeni Narodnizm, yozlaştıklarını gizlemek için, eski-Narodniklerin, ‘babalarının ideallerinden’ bahsederler. ‘Rusya'da Herzen ve Çernişevski'nin teori ve öğretilerini yarattığı günlere ait gelenekleri, kendilerinin, yalnız kendilerinin koruduğunu iddia ediyorlar.’ (Lenin, age. S. 157) Lenin, yeni türeme Narodniklerin bu iddialarının yanlış olduğunu gösterir. Çünkü Marx, diğer Marksistler bu eski Narodnikler’in yanılgılarına dikkat çekerken, onların Çarlığa karşı fedakarca savaşımlarını büyük saygıyla anmışlardır. Lenin, ilk Rus sosyalistleri hakkında Kautsky’nin sözlerini aktarır: ‘Her sosyalistin bir ozan ve her ozanın bir sosyalist olduğu zaman’. Lenin, yeni Narodnizmi eleştirirken, eski Narodniklere karşı saygısını korur. Yozlaşan ve reformistleşen yeni-Narodnikler Markist teoriye karşı cephe almaya başlar. İşte Lenin’in ilk sorunsalı burada başlıyor. Narodnik saldırılara karşı Marksist teoriyi savunur.
-devam edecek-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder