11 Kasım 2010 Perşembe

BOMBALAR PATLARKEN


Bülent Tekin
bulenttekin47@gmail.com

Kurnaz ve avcı bir tilki vardı. İşi gücü hile, yalan, dolan(dı)! Çöplükte gayet mutlu çöplenmekte olan horozu gözüne kestirdi. Zavallı horoz işin farkına vardı ve şans eseri karşıdaki sahneye şahit oldu: Dev gibi, kürk giymiş bir avcı ve yanında canavarı andıran(!) bir tazı. “Bunlar mutlaka tilkinin peşindeler. Baksanıza gayeleri çapul ve yağmaya benziyor!” dedi içinden. Bu korku içinde minare biçiminde bir ağaca uçup kondu ve ötmeye başladı. Hiçbir şeyden habersiz tilki bir iki denedi, olmadı, ağaca çıkmasının imkânı yoktu. Mecburi seslendi: “Hey müezzin hoca! Ne bağırıp duruyorsun? Nerdeyse namaz vakti geçecek. İn, aşağıda imamlık yapayım, beraber namazı kılalım!” Çapulcu tilkinin niyetini fark eden horoz, düşmemek için bir taraftan kanat çırparak bir aşağı bir yukarıya (tam karşıya) baktı. Avcı tilki bu hareketin korkudan kaynaklandığını anladı. “Hey müezzin efendi! Uzaklara bakarak zaman tüketme. Zamanında kılınan namaz sevaptır, in aşağı artık!” Bizimkinin her tarafını korku sardı ama nasıl olduysa da kurnazlığı tuttu: “Şu karşıdan birkaç kişi belirdi, biraz sabredersek onlarla iyi bir cemaat oluruz. Bilirsin, cemaatle namaz kılmak oldukça sünnettir!” Kurnaz tilki evhamlandı: “Şu gördüğün cemaati biraz tarif etsene?” “Kimi kürklü, kimi kepenekli, kimi börklü. Ellerinde yaylar, mızraklar, kılıçlar var! Yanlarında hançer dişli, çengel tırnaklı, ateş gözlü, kaplanları andıran canavarlar yürüyor!” Bizim kurnaz tilki hemen zavallılaştı, gelenleri padişah av alayı olarak düşündü ve aniden tabanları yağladı. Bizim horoz ardından öttü: “Hey imam efendi! Namaz kılmadan nereye böyle?”(Ne dersiniz artık bizim kurnaz tilkiye “zavallı” diyelim, değil mi ya?)Zavallı tilki kaçarken yanıt verdi: “Benim abdestim daraldı, yenilemeye gidiyorum. Siz namazı kıladurun, yetişirsem gelirim. Yetişemezsem artık kaza ederim!”

Oligarşik devlet (Osmanlı’dan beri) kurnaz tilki misali tebaaya (yurttaşa) yenilecek av gözüyle baktı. Kurulan siyasi partiler-büyük ölçüde-ilerleme ve demokrasiye katkı yapmaktan çok kâr amacı güden “şirket” görevi yaptılar.(Gerçekten de bugün büyük partiler holdinglere taş çıkartacak düzeydedir.)İktidar partileri devlet oldu. Muhalefet partileri de danışıklı dövüşlü davranan-Yok aslında birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlı Bankasıyız! şeklinde ifade edilecek-aynı tip partilerdi. CHP’de Yargıtay’ca da malum bir Tüzük Bombası patladı. Tüzük bombası partiyi ele geçirme savaşı olarak cereyan etti. Oysa bu tüzüğün Avrupa tipi bir sosyal demokrat parti olabilmenin önünü açmasını bekleriz. Ülkedeki sağ müteahhit düzenin yanında CHP, solun esamesinin okunduğu bir parti olmaya çalışmalıdır. Mevcut haliyle ( ırkçı, Türkçü, devletçi parti yapısıyla) nasıl bir çağdışı görünümünde olduğunu görmesi gerekir. Bizden söylemesi!

Yurttaş hak ve özgürlükleri, din ve vicdan özgürlüğü, insan hakları, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük içerikleri-demokrasi maskeli-otoriter ve totaliter devleti yöneten komprador burjuvazi, askeri ve sivil bürokrasinin menfaatleri ölçüsünde belirlendi. Kürt sorunu, feodal toprak ve aşiret ağalarına devlet tarafından toprak, para, ticaret, menfaat sunularak devlet yanlısı yurttaş(!) taktikleriyle çözüldü. Böylece Kürtlüğü yok edilmiş ve menfaat (çıkar) bağlılığını hiçbir zaman bırakmayacak bir “devlet yanlılığı” oluşturuldu. İşte oligarşik devletin stratejisi, ayrımız gayrımız yok, bir bütünüz, milli birlik ve beraberlik dediği böyle bir bağlılıktır(ilişkidir).
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kosova yolculuğu öncesi (PKK’nin seçim sonrasına kadar eylemsizliği uzatma kararıyla ilgili) yaptığı açıklamada-nihayet!-Abdullah Öcalan’la müzakere edildiğini-Öcalan, bunu müzakereye geçiş aşaması olarak niteledi ya, neyse!-kabul etti: “Geçmişten bu yana yapılmıştır, bugün de yapılır. Bunu artık müzakere veya konuşmak kanımca yanlış olur.(…)Devlet herkes ile görüşür. Niye? Netice alabilmek için. Tabii ki yapacak.(…)” Otuz yıllık savaşın tarafı (lideri) olarak Abdullah Öcalan’la görüşmenin ve kanı durdurmanın neticesini almanın doğru bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Muhalefetin-özellikle MHP’nin-ülke bölünüyor paranoyası ya da AKP’nin-salt söylem düzeyinde kalan-samimi olmayan tavrı bu sorunu çözmede engeller oluşturduğunu düşünüyorum. Hepimiz konuya insan hakları ve daha ileri bir demokrasi görüşüyle bakmalıyız. Sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik-ve en nihayet insani-bakımdan (mümkün olan) en güzel bir yaşamı hedeflememiz gerekir. Samimi ve kişisel çıkarlardan uzak bir yönetimin böylesi bir Türkiye’yi kurma şansı vardır! Yalan dolanla, samimi olmayan en demokrat söylemlerle devamlı iktidarda kalıp, özel mülkiyetlerini artırma düşüncesinde olan yöneticiler sadece emperyalistlerin çıkarlarını gözettikleri ölçüde iktidarda kalırlar. Bizim öykümüzdeki kurnaz tilki (kurnaz adam) avını yemek için imam kılığına bile girmiştir. Çünkü onun işi gücü hile, desisedir. Tebaanın da artık av olmamak için bizim horoz kadar yenileceğini kavraması gerekir. Demokratik yurttaş, özgürlükleri talep eden ve mücadele eden yurttaştır.

Taksim’deki-32 kişinin yaralandığı-(canlı bomba) intihar saldırısı, Hakkari-Geçitli Köyünde 9 kişinin havaya uçurulması ve eylemsizlik anında PKK’li 9 militanın öldürülme olaylarının-öncelikle-açığa çıkarılması gerekmektedir. Taksim’deki canlı bomba ve Geçitli Köyü eylemlerini PKK üstlenmemiştir. Mantıklı gerekçeler öne sürebilmektedir.[Taksim eylemini PKK’ye bağlı TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) üstlendi.(Çok ilginçtir ki KCK, TAK’ı kınadı.)Ölen bombacının (Vedat Acar’ın) eylemi kendi inisiyatifi ile yaptığını bildirdi. Demek ki bu, ortalıkta kontrol edilemeyen güçler var demektir. Bana “kendi inisiyatifiyle eylem yapma iradesi” çok ürkütücü geldi. Önlenmesi oldukça zor bir durum ama önlenmesi de mutlaka gereken bir durum.]Devletin bu üç olayı mutlaka aydınlatması gerekir TBMM mutlaka Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurup gerçekleri ortaya çıkarmalı ve sonuçları kamuoyuna açıklamalıdır. Kanın arkasında kim varsa-JİTEM, ERGENEKON, derin devlet, PKK-açıklanmalıdır. Unutulmasın ki “kurnaz tilki (kurnaz adam)” politikalarıyla ancak av ve avcı eylemleri sürdürülebilir, başkası değil!

Hiç yorum yok: