8 Ekim 2011 Cumartesi

SAVAŞ AHLAKINDA ÖRSELENMELER



BÜLENT TEKİN
bulenttekin47@gmail.com

Ankara Kızılay’daki (Kumrular Caddesi) üç kişinin ölümünün ve çok sayıda yaralının olduğu patlama ve Siirt’te 4 genç kızın bir araçta öldürülmeleri kabul edilir eylemler değildir. İnsan hafızası bunu kabul etmiyor. İsyan ettirici ektikleri çok! Nasıl olur da yüzlerce insanın geçtiği bir caddede serseri bir bomba patlatılır? Ve nasıl olur da gençliklerini o mütevazı Siirt’te yaşayan 4 güzel kıza kıyabiliyorlardı? Bu iki eylemi yapanlar nasıl bir zihniyet taşıyorlardı, bunlar bir dava insanı olabilirler miydi? Kumrulu Caddesi’ndeki eylemi PKK reddetti. Ancak devletin açıklamaları eylemi PKK’nin yaptığı yönündedir. BDP her iki eylemin soruşturulmasını istedi(ikisini de PKK’nin yapmadığını bildiğinden olmalı saldırıları kınadı). Gerçekten bu iki eylemi PKK mi yaptı yada yine kötü eller imalatı mı? Bu sorunun yanıtının çok ta önemi yok. Ergenekon, derin devlet ya da PKK’nin derini (TAK) yapsa da, PKK veya devlet bu konuda masum da olsalar, savaş ahlakının ve hukukunun kabul etmediği bir durum var.(20 Eylül’de Ankara Kızılay’da yapılan eylemi bir ajansa gönderdiği e-posta ile TAK üstlendi. Daha önceki Ankara-Eskişehir Yolu ve Antalya’daki patlamaları da!)

Kürtleri yok etmek veya Türk devletine boyun eğdirmek için böyle ahlaksız ve hain planlar yapılmaz. Yoldan geçen (hepimizin oğlu, kızı, kardeşi olabilen) masum insanlara, araçlarıyla güle oynaya eve dönmekte olan gençlere ölümü tatırtıyorsunuz. Bu iki vahşi eylemi, savunamayacağından PKK üstlenmemiş olabilir. Savaş isteyen malum devlet organları da belki böylesi vahşi bir eylemi yapmış olabilirler. Birbirinin üstüne yıkılmaya müsait çirkin eylemlerdir. Geçmişte bu tür eylemler oldu, kimse üstlenmese de, devlet bazı failler buldu. Ancak hiçbir şekilde bu tür eylemleri ne PKK ne de derin devlet üstlendi? Ancak bugün TAK diye bir örgüt, eskiden de devlet adına eylem yapan TİT gibi Ankara’daki eylemi üstlendi. AKP’nin ve Erdoğan’ın açtığı savaş nedeniyle artık sivillere karşı olan hassasiyetlerinin(!) bittiğini açıkladılar! Her yer eylem sahası, her yer hedeftir! Ne diyeyim!

Denir ki-polis aracı sanarak-Siirt’teki saldırıyı yapan PKK’dir. Ve tuhaftır ki(!) ölen kızların aileleri BDP eğilimli bilinmektedir. Eğer bu böyleyse PKK’nin büyük bir hata veya yanlış yaptığı ortadadır, eylemin vahşetliğinden “biz yapmadık” demektedir. Diyelim ki araçta polisler olsaydı, bu eylem haklı ve kabul görür müydü? Ve PKK eylemin örtbas edilemeyeceğini bilmiş olmalı ki 21 Eylül’de 4 genç kızın öldürülmesiyle ilgili eylemi, polis aracı sanılarak “yanlışlık yapıldı” şeklinde üstlendi ve ailelerden özür diledi. Tunceli’de de halı sahada top oynayan bir polis ve onu seyretmekte olan eşi öldürülmüştü. Benim bildiğim, yılan dahi su içmekte olan bir insanı sokmaz! Top oynayan silahsız polislere, ya da görevini yapan asker ve polise, sırf üniformasından dolayı saldırmak, pusu kurmak berbat ve anlatılamaz eylemlerdir. Bunları savaş kurallarıyla anlatamazsınız. Herkesin bir ailesi ve seveni vardır. Herkesin bir canı ve yaşama hakkı vardır.

Bu tip kirli eylemleri yaptığı için PKK’nin ve devletin de sicilleri bozuktur. Mesela 11 Eylül 2011’de Hakkari-Şemdinli İlçesinde PKK’li militanların saldırısı sonrasında dört sivilin öldürülmesini devlet yapmıştı. Askerlerin öldürdüğü dört kişiyle ilgili eylemi devlet PKK’nin üstüne yıkmaya çalışmıştı. Devlet te, PKK de bu tür şaibeli olaylara sık sık bulaştı. Bu belirlemeyi yapmazsak doğruları ortaya çıkaramayız. Ankara’daki ya da Siirt’teki eylemi üstlense de üstlenmese de halkın bu eylemleri kimin yapıp yapmadığını bildiğini söylersek kâhin olmayız. Yine aynı şekilde devlet ister kabul etsin/etmesin toplu mezarlardaki katliam sonucu gömülmüş Kürtlerin ya da (11 Eylül)Hakkari-Şemdinli’deki dört sivil yurttaşımızın kimler tarafından öldürüldüğünü halkımız bilmektedir.

İşkenceci generaller veya polis şefleri dünyanın her tarafında suikasta uğrarlar. Bu başka bir şeydir! Çünkü bu tip sona biraz da kendileri neden olmuştur! Fakat devriye gezen bir polis aracına, nöbet tutan bir polise/askere ateş edip öldürmek, caddelerde yürüyen insanları havaya uçurmak izah edilemez. [Yazımı yazdığım bu günde (22 Eylül) Diyarbakır’da Yunus tabir edilen polis ekibine motosikletlerini tamir ettirirken ateş edildi, bir polis şehit oldu, biri polis olmak üzere üç kişi de yaralandı. Yaralı polis te daha sonra şehit oldu.] Bu vahşeti-savaşı kışkırtmak ve barış ortamını yok etmek amacıyla-her kim yapıyorsa-PKK ya da devletin malum organları-Türk ırkçıları ile Kürt ırkçılarını kışkırtmaktan başka bir şey yapmıyorlardır. Oynanan senaryo ile Türk ırkçıları hiddetlenecek, Kürtlerden nefret etme artırılacak ve devletin Kürt sorununu çözmek için atacağı demokratik adımlar engellenecektir. PKK-MİT görüşmelerinin ifşa olmasından, Öcalan-Devlet (hükümet) müzakerelerinin yapılmasından (her iki taraf ta bu görüşmelerin yapıldığını kabul etti) devletin Kürt sorununda tatmin edici kararlar alacağını öğreniyoruz. Dilerim bu karanlık ve vahşi eylemler savaşı esas alan politikalar yaratmaz, Kürtler ve Türkler her türlü kirliliği reddederler!

Hiç yorum yok: