17 Şubat 2011 Perşembe

METİN CAN VE HASAN KAYA ANISINA‏




Mustafa Elveren (Em. Öğrt.)
mustafaelveren@gmail.com

Elazığ İHD Şube Başkanı Av. Metin Can ve can dostu Dr. Hasan Kaya'nın bilinen güçler tarafından 21 Şubat 1993 yılında kaçırıldıktan 5 gün sonra Dersim’in merkez sınırları içerisinde bulunan Dinar köprüsü altında işkenceyle katlettiler. Bu insanlık dışı katliamı unutmak mümkün değildir.
27 Şubat 1993 yılında Elazığ’da yapılan cenaze töreninde Dersim ve Palu halkının çığlıkları hala kulaklarımda çınlanıyor. O tarihte Eğit-Sen (şimdiki EğitimSen) Elazığ şube yönetim kurulundaydım. Sevgili Av. Metin Can ve can dostu Dr. Hasan Kaya ile daha yeni tanışmıştım. O pırıl pırıl genç ve onurlu insanların yüzleri hep gözlerimin önündedir. Bu onurlu canlarımızı unutmak mümkün mü?
Her yıl olduğu gibi bu yıl da katledilişlerinin 18.yılında İHD Elazığ Şubesi tarafından 27 Şubat günü mezarı başında bir anma töreni yapılacağını Dernek Başkanı Sayın Nafiz Koç’tan öğrenmiş bulunmaktayım.
Devlet destekli bilinen güçler tarafından Sevgili Metin ve Hasan gibi binlerce onurlu insanlarımızı işkence tezgâhlarında katlettiler. Binlercesinin cenazeleri bile şu ana kadar kayıptır. İşte bu katliamlar ve kayıplar sonucunda; binlerce şehit ve kayıp anaları ile onların yakınları ve sevenleri bir araya gelerek seslerini Dünya'ya duyurmak için Cumartesi Anneleri ismiyle örgütlendiler. Uzun yıllardır onurluca direniyorlar ve sonuç alınıncaya kadar direnmeye devam edeceklerdir. İstanbul’un çok uzağında olduğum için ne yazık ki bu onurlu anaların eylemine katılamıyorum. Ancak, yüreğim hep onlarla birliktedir.
Elazığ Eğitim-Sen Şube Yönetim Kurulu’nda birlikte çalıştığım meslektaşım rahmetli Mehmet Artan’ın (Mehmet Hoca) bir tarafı Paluluydu. Sanırım bir tarafı da Bingöllüydü. O aynı zamanda kendini bir Dersimli olarak da görüyordu. Devletin ağır baskısı sonucunda öğretmenlik görevinden istifa etmiş ve Elazığ-Diyarbakır karayolu üzerinde bulunan bir tavuk çiftliğinde çalışmak zorunda kalmıştı. Merhum Mehmet Artan Hoca’yı tanıdığım sürece İHD, Eğit-Sen, Eğitimsen, HADEP gibi demokratik kitle örgütleri içerisinde hep ön saflarda yer aldı. Bölge insanımızın düzenledikleri düğün, mevlit, sünnet ve benzeri etkinliklere de sürekli katılırdı. Bu arkadaşımıza da “Suçu ve suçluyu övmek”, “Terör örgütünü övmek” gibi çağ dışı gerekçelerle cezalar verildi. Sevgili Mehmet Hoca geçen yıl tutsak olduğu Elazığ’daki zindanda kitap okuduğu bir sırada kalp krizinden hayatını kaybetti.
Bingöl İHD kurucusu ve eski başkanı rahmetli Rıdvan Kızgın’ı hiç görmedim. Ancak, O da Mehmet Artan Hoca gibi aynı gerekçelerle cezaevine konuldu ve zindan koşullarına dayanmaya çalıştı. Ne acıdır ki tahliyesinden çok kısa bir süre sonra daha ilk makalesini yazmaya çalışırken o da hayatını kaybetti.
Türkiye hukuk(suzluk) sistemi yakınlarını kaybedenleri korumadığı gibi maalesef failleri savundu. Bu hukuk(suzluk) sistemi “suçu ve suçluyu övmek”, “Terör örgütünü övmek” iddialarıyla Demokles’in kılıcı gibi hala boynumuzun üstünden bir türlü kaldırılmıyor, daha doğrusu kaldırılmak istenmiyor.
Mazlum Doğan’ı, Pirim Seyit Rıza’yı, İbrahim Kaypakkaya’yı, hatta Ahmet Kaya’yı övmek Türkiye hukuk(suzluk)u tarafından hala suç sayılmaktadır.
Devlet destekli bilinen güçlerce katledilen Sevgili avukat Metin Can’ı ve can dostu Sevgili Doktor Hasan Kaya’yı övdüğüm için Tunceli Cumhuriyet Savcılığı hakkımda “suçu ve suçluyu övme” gibi çağ dışı bir iddiayla 7. dava için yeni bir iddianame daha hazırlayabilir. Daha önce de sanatçılarımız Pınar Sağ’a, Ferhat Tunç’a ve Mehmet Özcan’a aynı savcılık tarafından davalar açılmış ve bu davalar maalesef cezalarla sonuçlanmıştır.
Devletin tüm bu hukuksuzluğuna rağmen demokrasi ve özgürlük mücadelemizde bir milim bile geri adım atılmamıştır. Tam tersine daha da bilenmişizdir.
İsimlerini bu makaleye sığdıramayacağım kadar onlarca İHD savunucusu ya devlet destekli kontralarca katledilmiş, ya da devletin verdiği cezalardan dolayı zindanlarda hayatını kaybetmişlerdir. Onları unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
“Cumartesi Anneleri”nin yıllardır sürdürdüğü direnişin sonucunda TBMM’de kurulacak olan “Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu”nu Sevgili Metin’in ve Hasan’ın cinayetini de aydınlatabilecek mi? Pek umutlu değilim. Yine de bu tür araştırma komisyonlarının kurulmasından yanayım.
Her yıl 21 Şubat günü anma etkinliğinin yapılması önemli ve anlamlı olup, ancak yeterli değildir. Yurt içinde ve dışında Dersim ismiyle kurulmuş olan onlarca dernek, vakıf ve benzeri kurumların da bu konuda girişimlerde bulunmaları gerekir. Hatta Paluların da mevcut kurulu dernek ve benzeri kurumları bu konuda duyarlılık göstermeleri gerekir. Ancak, ben bu güne kadar böyle bir etkinliğe rastlamadım.
Demokrasi ve özgürlük için can veren başta Sevgili Av. Metin Can ve can dostu Sevgili Dr. Hasan Kaya olmak üzere, bu uğurda hayatını kaybedenleri bir kez daha saygıyla anıyor, hatıraları önünde eğiliyorum.
Ayrıca, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde Av. Metin Can ve can dostu Dr. Hasan Kaya’dan sonra mücadele bayrağını bu güne kadar dalgalandıran başta Elazığ İHD şube yöneticileri olmak üzere tüm İHD yöneticileri ile üyelerini kutlar, başarılarının devamını dilerim.

Hiç yorum yok: