18 Ağustos 2008 Pazartesi

KÜLTÜR DÜŞMANLIĞI ve GÜDÜMLÜ OKUR



Yener ORKUNOĞLU

Tüm gerici rejimlerin ortak bir yanı vardır: Kültür düşmanlığı. Kültür düşmanlığının hangi kılıklar büründüğünü bilmek, kültür düşmanlığına karşı durmak açısından önemli bir avantajdır.

Bu biçimlerden biri, öğretmenlerin saygınlığına gereken önemi vermemektir. Öğretmenlerin eski saygınlığının kalmadığı ortadaır. Ve bir çok öğretmen bunu dile getirmektedir. Öğretmenlerin içinde bulundukları bugünkü durum acı vermektedir. Çoğu öğretmen geçimini sağlayabilmek için ikinci bir iş yapmak zorunda kalmaktadır. Toplumu aydınlatmayı bir görev bilen, idealleri olan o eski öğretmenler mazide kalmış gibi.Öğretmene değer vermedikçe kültürel gelişim sınırlı kalacaktır.

Yazar ve sanatçıların devletin baskısına maruz kalması de kültür düşmanlığının bir ifadesiydi.

Kültür düşmanlığının diğer bir biçim ise, okur çevresini sürekli daraltmaktır. Türkiye'de 12 Eylül sonrası kitap okuyanların sayısında müthiş bir düşüş yaşanmıştır. Okur sayısının azalması cahil bir toplum yaratmanın en etkin yoludur. Okuru olmayan bir toplumda kültürün ve edebiyatın önem ve etkisi de sınırlı olur. Çünkü sanat bilinç isteyen bir kültür olayıdır. Okurun sayısı azaldıkça, edebiyatın alanı da daralmaktadır. Edebiyatın alanının daralması demek, toplumun cahilleşmesi demektir. Cahilleşme ise, toplumun gerilemesi ve çökmesi demektir.

Çeşitli moda edebiyat akımları da edebiyatın alanını daraltmakta önemli roller üstlenmişlerdir. Genel toplumsal ve bireysel sorunlardan uzak konuları konu eden kitaplar, geniş kesimlere değil sınırlı bır çevreye hitap etmektedir Geniş halk yığınlarını edebiyat alanının dışında bırakmak için kullanılan yöntemlerden bazıları şunlardır: Yalnızca uzmanların anlıyacağı karmaşık dili kullanmak (post-modern edebiyatta buna çok rastlanmaktadır); sözcük oyunları vb.

***

Bugünün okuru, 1960 ve 70'li yılların okuru değil. Geçmişteki okurun iki önemli özelliği vardı:


Birincisi, geçmişte Türk Solu, iktidara oynuyordu. Solun iktidara oynadığı böylesi bir dönemde okur kendini her alanda geliştiriyordu. Toplumsal dönüşüm koşulları ona kültürel birikim sağlamasını dayatıyordu. Harıl harıl okuyan bir nesil vardı.Bugünkü ortamda ayakta kalabilenlerin çoğu da bu kültürel birikimi sağlamış nesildi.


İkincisi, geçmişte ki nesil, okuyacağı kitabı kendisi seçerdi. Bugünkü okur gibi medya tekelleri tarafından yönlendirilmiyordu.

12 Eylül sonrasında sonrası kararlı ve bilinçli okurun sayısı azaldı. Eski okurların yerine 'yeni tip bir okur', yani pop kültür ve magazin ile beslenen köşe dönücüler doğdu. Bu nesil okur bile değil. Bir kere bu neslin devrim ve toplumsal sorunlar diye bir derdi yok.. Bugünün ''en çok satanlar' listesiyle beslenen bu Ebu Cehil okur tipi, okuyacağı kitabı kendi seçemiyor. Medyanın oltasına takılıyor, medya neyi sunuyorsa onu okuyor. Filan yazarın kitabı mı çıkmış 'hurra kitaba hucüm' ediyor.

Bu 'Ebü Cehil' okur tipi, Yakup Kadri'yi, Ahmet Hamdi Tanpınar'ı okumamış. Dostoyevski'yi sorsan, 'O da kim' diyor. Ebu cehile okurlar, okumayı da bilmiyor. Yazın ya da kışın hangi kitap okunur, bilmiyor. Sabah ya da akşam hangi kitapların okunacağının farkında bile değil. En kötüsü, Ebu cehil okurun kendisini kültürlü zannetmesidir. Cahilliğinin farkında bile değil. Bunlar, bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olmayi beceren ilginç 'okumuş' cahillerdir.

Egemen cevreler şunu iyi biliyorlar: Yoksul halk tabakalarının kültürel düzeyleri ne kadar geriyse, sisteme ve iktidara karşı başkaldırı güdüleri de o ölçüde zayıf olur. Ne kadar çok Ebu Cehil olursa, sistem o kadar kendini emniyette hissediyor.

Egemen çevrelerin 'aktif kültür düşmanlığı' anlaşılır şeydir. Ama anlaşılır olmayan şey, solcu ve devrimci çevrelerin 'pasif kültür düşmanlığıdır.' Pasif kültür düşmanlığı diyorum, çünkü bu çevreler de artık okumuyorlar. Çoğunluk, 'iyi bir yaşam' için koştururken, cahillik koktuklarının farkından bile değiller. Bunlarda Ebu cehil sınıfından. Ebu cehiller artıyor.

Hiç yorum yok: