8 Ekim 2010 Cuma

HALİÇ’TE YAŞAYAN SİMONLAR


Bülent Tekin
bulenttekin47@gmail.com


Türkiye’nin en ünlü işkencecisi ve (ortam ve telefon) dinlemenin mucidi (kralı) Hanefi Avcı’nın başına gelecekleri (kitabında belirtiyor) önceden bilmesi onun haklılığını göstermez. Bir illegal örgüt üyesinin-ayrılma ya da başka bir nedenle-başına gelecekleri bilmesi gibidir. Hanefi avcı aynı yöntemlerle (anlayış ve felsefeyle) görev yaptığı arkadaşlarından farklı değildir. Zaten kitabında yazdıklarıyla pek de günah çıkarmışa benzemiyor. Biz o zamanlar öyle düşünüyorduk diyor. Yoksulluktan gelen (ve hâlâ yoksul sayılan) bir memurun, indirim yapılmış olsa dahi çocuklarını özel kolejlerde (Samanyolu Koleji) okutabilmesinin formülünü anlamış değilim. Bunun kitabında sık sık vurguladığı rüşvet, irtikâp, namusluluk, kaçakçılık, vurgunculuk, vatan, millet, din, kitap gibi kavramlarla nasıl bağdaştırılabileceğini de çözemedim.

İşkencecinin ve (telefon) dinleme yapmış insanın da-tabii ki-adalete ihtiyacı var. Biz herkese istediğimiz gibi, işkenceciye, cellâda, faşiste, sapığa, tecavüzcüye de adalet isteyeceğiz. Pişman olmuş, nedamet getirmiş, doğru yola dönmüş olanlara da bireylerin, toplumun ve Allah’ın affını dileyeceğiz. Tabii ki bu dileklerimiz kötülükleri samimiyetle bırakmış olanlar içindir. Yıllarca Fethullah Gülen cemaati içinde bulunmuş ve onlara hizmet etmiş bir polis şefinin, yazdıklarıyla Gülen Cemaati’ni âdeta modern Hizbulkontra taktikleri uygulayanlar şeklinde betimlemesi oldukça ilginçtir. Öte yandan şahsı olarak Gülen’e (eğitim’de yaptığı katkılar ve cemaatin kötü uygulamalarına el koyabilecek biri olarak) hâlâ çok güvenmektedir. Ülkenin nerdeyse her şeyiyle bittiğini iddia eden Hanefi Avcı’nın bundaki rolünü (yaptığı illegal dinlemeler, sorgulamalar, işkence, kötü muamele, sol düşmanlığı) vicdanen sorguladığını düşünmek isterim.

Hâlâ dindar, muhafazakâr olduğunu söyleyen avcı için (bir polis eşi olmakla övünen yasal eşi varken) sevgilisi olduğunu iddia eden bir kadın televizyona çıkabilmektedir. Üstelik kadın Avcı’yla henüz boşanmadan (kocası varken) ilişkisi olduğunu söyleyebilmektedir. Böylesi bir durum, dindar, muhafazakâr, mangalda kül bırakmayan kimi ahlak abidelerinin özel yaşantılarının söylediklerinden çok farklı olabileceğini göstermesi açısından anlamlıdır. (“Dinin, imanın kimde olacağı bilinmez!” sözünü insanlarımız boşuna kullanmıyorlardır.)

Hanefi Avcı’nın, Devrimci Karargâh adlı bir sol örgütle ilişkilendirilip cezaevine atılmasını tuhaf buldum. (Yoksa “Ava giden avlanır” mı?) Cem Ersever gibi JİTEM’ci katili (yaptıkları açısından belki değil ama) idealleri ve vatan (görevi) anlayışı açısından olumlayan Avcı’nın nasıl oluyor da işkencecilikten ve sol düşmanlığından bir günde komünistliğe terfisini anlamış değilim. Kendine devrimciyim diyen örgütlerin-(günümüzde) İşçi Partisi ya da (eski) MDD’cilerin (Milli Demokratik Devrim) dışında-hâlâ orduyu kullanarak cuntavari yöntemlerle devrim yapmalarını düşünmeleri düşünülemez. Bir devrimci örgütün karargâh marargâh tipi militaristvari isimler kullanmasını açıklayamıyorum. -Devlet bunu mutlaka biliyordur!-Gerçekten “Devrimci Karargâh” diye bir örgüt var mıdır? Hanefi Avcı’nın yazdıkları Haliç ve “Simon” kod adlı itirafçı (eski) bir PKK’li gibi pis kokuyor. Başına gelecekleri önceden bildiğine göre yazdıkları daha da önem kazanıyor. Bu ülke bu saatten sonra JİTEM, TİT (Türk İntikam Tugayı), ERGENEKON, Cemaat tipi kontrgerilla taktikleri kullanmamalıdır. Eğer-bu ülke-demokratikleşme ve demokratik açılım gibi şatafatlı sözlerine rağmen bunu yapıyorsa, bu saatten sonra da “demokrasi” lafını ağzına almamalıdır!

Hiç yorum yok: