14 Ağustos 2008 Perşembe

ELLERİMİZ KIRILSAYDI DA…


Turgut Koçak

turgut.kocak@hotmail.com


Bizim kültürümüzde yakınmak önemli bir yer tutar. Zarar gördüğümüz kötü bir şey mi yaptık hemen dövünmeye başlarız. “Ah benim eşşek kafam”, “İki elim kırılsaydı da …” vb. diye. Sonra da yakındığımız şeyleri döne döne bir daha yapar bir türlü de akıllanmayız.

22 Temmuz 2007 Genel Seçimleri’nde AKP’ye oy veren % 46,7’lik oy diliminin neredeyse yarısından çoğu AKP’ye verdikleri oy nedeniyle yakınıyorlar: “Ellerimiz kırılsaydı da AKP’ye oy vermeseydik” diye. Bunları duyduğunuzda sanıyorsunuz ki, halkın aklı başına gelmiş, hanyayı konyayı görmüş, yapılan zamların acısının ayırdına varmışlar, satan savan, özelleştirmeler adı altında emperyalist güçlere ülkeyi pazarlayan iktidarı oylarıyla cezalandıracaklar. İşçilere, köylülere, memurlara dar gelirli esnafa yaşamı zindan edenlerden, özgürlükleri rafa kaldırıp baskı uygulayanlardan hesap soracaklar.

Halkın bilinçlendiğini düşünerek seviniyorsunuz.

Ne yazık ki, yakınanların bir seçim olsa oylarını yine AKP’ye vereceklerinden adınız gibi emin olduğunuz için sevinciniz içinizde kalıyor. Bunlara sorsanız; “hani ellerimiz kırılsaydı da oyumuzu AKP’ye vermeseydik diye yakınıyordunuz, ne oldu ne değişti de oyunuzu AKP’ye verdiniz?”

Yanıtları hazır.

“Kime verseydik, oy verecek başka parti mi var ki?”

Bu yazımızda halkımızın yakınma kültürünü ele almak düşüncesinde değiliz. Bu konuya değinmemizin nedeni; AKP’nin kapatılmama kararıyla ilgili verilen karara atıfta bulunmaktır. Bilindiği gibi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, AKP’nin laikliğe karşı suç odağına dönüştüğü gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nde açtığı kapatma davasını Anayasa Mahkemesi sonuçlandırmış, AKP 10 oya karşı 1 oyla suçlu bulunmasına karşın kapatılmamış, bunun yerine yarı oranında AKP’ye verilen yardımın kesilmesi yoluna gidilmiştir.

Kapatılmama yönünde oy kullanan kişi Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’tır. Haşim Kılıç’ın tutumunu beğenir ya da beğenmeyiz, ancak kendi içinde en tutarlı davranışın da Haşim Kılıç’tan geldiğini asla aklımızdan çıkarmamalıyız. AKP’nin kapatılmasını engelleyen şey; kapatılması yönünde kullanılan 6 oya karşılık, suçlu buldukları halde kapatılmaması gerektiği yönünde kullanılan yani nitelikli oy çokluğunu engelleyen 4 oydur.

Biz bu kararın çelişkilerini tartışmaktan çok kendileriyle çelişen mahkeme üyelerinin durumlarına ve AKP’nin bundan sonra alacağı tutuma işaret edeceğiz.

AKP’nin yönetim erkini elinde bulundurduğu sürece bugüne kadar izlediği politikanın dışına çıkacağını ya da laiklik konusunda duyarlı bir politika izleyeceğini kimse düşünmemelidir. Tersine AKP çok daha kararlı bir şekilde şeriat doğrultusunda yürüyüşünü sürdüreceği gibi iç ve dış politika ve ekonomik uygulamalar konusunda milim değişikliğe gitmeden yoluna devam edecektir. Kimilerinin AKP’den ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan değişmelerini beklemeleri ise tam anlamıyla hayaldir. Bu durumda AKP’nin kapatılmasını gerektiren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın gerekçeleri ortadan hiçbir şekilde kalkmış olmayacaktır. Yani; bundan sonra da AKP’nin kapatılma gerekçesi daha da ağırlaşarak sürecektir.

Sonuç olarak AKP’ye oy verenlerin “ellerimiz kırılsaydı da AKP’ye oy vermeseydik” diye yakınmalarına benzer Anayasa Mahkemesi’nin 4 üyesinin bu andan başlayarak tıpkı vatandaş gibi yakınacaklarını duyar gibi oluyoruz. Ancak bu yakınmaların bir işe yaramayacağını da çok iyi biliyoruz. Bir yanda feodal kültürün gereği yakınmak bir yanda ise hepimizi aydınlığa çıkaracak olan bilim.

Ya; “ellerimiz kırılsaydı da …” diyerek yakınır, “Durmak yok, yola devam” diyen AKP’nin ekmeğine yağ sürersiniz ya da bilimden yana davranır ülkenin ve halkımızın geleceğini karartan sirk cambazlarından hesap sorarsınız.

Buyurun, seçim sizin.

Hiç yorum yok: