Mustafa Elveren (Em.Öğrt)
mustafaelveren@gmail.com
mustafaelveren@gmail.com
İlk bakışta bu başlık insana çok komik geliyor değil mi? Yani tam Aziz Nesinlik türü bir mizah gibi. Ne yazık ki mizah değil, gerçektir. Ferhat Tunç’u ve Ahmet Kaya’yı övmek Tunceli Cumhuriyet Savcılığı tarafından suç sayıldı. Olayı bizzat ben yaşamaktayım.
2010 yılının ikinci yarısını soruşturma, ifade ve mahkemelere savunmalar vermekle geçtiğini düşünürken, yılın bitmesine tam bir gün kala yine bağlı bulunduğum karakola ifade vermeye davet edildim. Meğer 22 Kasım 2010 tarihli Tunceli Emek Gazetesi’nde yayınlanan “AHMET KAYA VE FERHAT TUNÇ” başlıklı yazımdan dolayı Tunceli Cumhuriyet Savcılığı hakkımda yeni bir soruşturma daha başlatmış.
O yazının bir paragrafında şunları yazmıştım; “Bu mahkemelerde; Pirim Seyit Rıza’ya ve ilkokul arkadaşım sevgili Muzlum Doğan’a layık olmaya, sevgili Ahmet Kaya ve Ferhat Tunç gibi de dik duracağıma inanıyorum. Ayrıca her mahkeme sonucundaki gelişmeleri de sizlerle paylaşmaya çalışacağım.” (Bu yazım bazı yerel gazetelerle birlikte ayrıca başta http://www.tunceliemek.com.tr/ ve http://www.ferhattunc.net/ siteleri olmak üzere bir çok internet sitelerinde de yayınlanmıştır. Merak edenler yazıyı bu sitelerde bulup okuyabilirler.)
Daha bir hafta önce Mahkemeye gönderdiğim 16 sayfalık ders notları niteliğindeki savunmamı sizlerle paylaşmıştım. Bu defa yılın bitmesine bir gün kala Tunceli Cumhuriyet Savcılığı’nın “AHMET KAYA VE FERHAT TUNÇ” başlıklı yazımdan dolayı açtığı soruşturma ve bu soruşturma ile ilgili Karakolda verdiğim ifadeyi de sizlerle paylaşmak istedim. Bu gün (30.12.2010) Karakolda özetle şu ifadeyi verdim:
“Adı geçen gazetede yayınlanan söz konusu yazı bana aittir. Yazmış olduğum yazılarımın arkasındayım. Ben suçu ve suçluyu övme diye bir suç kavramını kabul etmiyorum. Yazdıklarım tamamen düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum….” Yani daha önceki yazılarım için verdiğim ifadeyi aynen tekrar etmiş oldum. Sık sık karakola gitmemden dolayı ifade alan karakol polisiyle sanki yakın iki komşuymuşuz gibi kendimi hissetmeye başladım.
Ben de az inatçı değilim, yani! Bu savcı beyler soruşturmalar açtıkça Aşık İhsani’nin baltası gibi bileniyorum. Ya da kendimi öyle hissediyorum. İnat değil mi? Hem de Kürd inadı!
İnadına Pir Sultan!
İnadına Pirim Seyit Rıza!
İnadına Deniz, Yusuf, Hüseyin!
İnadına Mahir, Ulaş, Cevahir!
İnadına İbo!
İnadına Mazlum Doğan!
Şair Mehmet Çobanoğlu”nun “ACILARA İNAT” isimli şiiri sanki bana uyarlanmış da yazılmış. Değerli şairimizin bu güzel inadından birkaç mısrasını buraya aktarmak istiyorum;
“…..
Ben Yusuf’un kararlığı,
Ben Hüseynin bilgisi,
Ben Deniz’in o mükemmel direnişi…
Darağacına ilmek ilmek örülmüş
Yağlı urganında!
Ölüme giderlerken zafer, özgürlük…
Barış haykıranların kardeşiyim.
Savaşlara, inat.
Ben zindanlarda yükselen
Önder İbrahim’in sessi;
Akif’in, Mazlum’un cesaretti…
Sönmeyen dörtlerin ateşiyim!
Emeğe sevdalıyım yana yana yanarım,
Özgürlüğe, barışa, kardeşliğe âşık,
Eşitlik isteyen halkın çocuğuyum
Acılar sardıkça beni dayanır direnenim,
Yasak koyanlara emeği çalanlara bilsinler
Yıkılmayacağım!
Ellere kelepçe, ayaklara prangalar vuranlara inat
……..”
Evet, arkadaşım rahmetli şair Adnan Yücel’in deyimiyle, biz “ateşin ve güneşin çocuklarıyız. “Acıya kurşun işlemez”.
Daha sırada kaç yazımın adı geçen savcılık tarafından soruşturma konusu olduğunu bilmiyorum. Fakat, Tunceli Cumhuriyet Savcılığı yukarıdaki ifadelerden dolayı yeni bir soruşturmanın daha başlatacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Çünkü hemen hemen yazdığım yazıların çoğu adı geçen savcılık tarafından soruşturmalık olmaktadır. Soruşturmalık olmamak için yazı karakterleri yerine ıslık mı çalalım? Ama biz hileyle değil, insanlığımızla zalimin zulmüne karşı direnerek bu günlere geldik.
"Ben yalan ve hilelerinizle baş edemedim. Bu bana dert oldu. Ben de karşınızda diz çökmedim. Bu da size dert olsun" diyen bir bilgenin nesliyiz. Pirim Seyit Rıza’nın tarihe geçen bu sözleri bize ışık tutmaktadır.
http://www.gomanweb.net/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder