11 Temmuz 2011 Pazartesi

IRKLAR VE İNANÇLAR...



Mustafa Elveren (EM. ÖĞRT.)
mustafaelveren@gmail.com

İnsanların cins, renk, ırk ve inanç gibi farklı özellikler taşıması doğal bir gerçekliktir. Buna bağlı olarak farklı siyasi düşüncelerinin oluşması da demokrasi açısından önemli bir olgudur.

Ancak, egemen güçler ekonomik ve siyasal çıkarları uğruna insanların bu özelliklerinden hep yararlanmışlardır. Yönetici konumundaki egemenler kendi iktidarlarını devam ettirmek için insanların bu özelliklerini kullanarak halkları birbirine boğazlattıkları tarihte çok görülmüştür.

Dünya’da teknolojik gelişmelerin hızla geliştiği bu dönemde bile boğazlaşmanın önüne geçilememiştir. Ne yazık ki yaşamakta olduğumuz yirmi birinci yüzyılda bu durum hala devam etmektedir.

Mevcut siyasi sistemin yani “Türk-İslam Sentezi” ideolojisinin etkisinde kalarak henüz önyargılarımızı kıramamış, birbirimize karşı güvensizlik içinde olduğumuz birçok kişiyi de göz ardı edemeyiz. Bu konuda bana gönderilen bir e-posta mesajını sizlerle paylaşmak ve yanıtlamak istiyorum:

“Mustafa hocam, Türk halkını temsil edecek tüm milletvekili adaylarına başarılar diliyorum Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında faydalı çalışmalar yapacaklarına inanıyorum. Anlamadığım bir nokta ise Tunceli halkının alevi olduğu halde başına anlaşılmaz şekilde bir "KÜRT" ibaresinin getirilmesi neyin nesi oluyor. Aleviler ne zamandan beri Kürt'leri destekler oldu? Aleviler ne zamandan beri kendilerine KÜRT demeye başladı? Ben inanıyorum ki Kürt'ler sizin onları benimsediğiniz kadar "alevileri" benimsemiyorlardır. Kendinizi zorla Kürt ilan etmenizide anlamıyorum doğrusu. Bu ısrar niye sayın hocam? (H.G)

Yukarıdaki mesajı tanıdığım ve kendisi de Kürt (ya da kürt kökenli diyelim) olan emekli bir lise öğretmeni göndermiştir. Sanırım branşı da sosyal bilgilerdir. Asimilasyon belası işte böyledir. Kürt Hüseyin’i bile halis bir Türk yapabiliyor.

Alevilik bir inançtır, Kürt ise ırktır. Türk, Çerkez, Laz, Boşnak, Azeri, Arap ırklarından aleviler var olduğu gibi Kürt ırkından da aleviler vardır. Üstelik Türkiye’de azımsanamayacak sayıda Kürt aleviler mevcuttur. Keza; siyah derili, beyaz derili, Kızılderili gibi insanların inançları da, siyasi fikirleri de derileri gibi çok farklı olması doğa yasasının gereğidir.

İnsanlar dini inancını değiştirebilirler, hatta cinsiyetini de değiştirmek mümkündür. Ancak, ırkını değiştirme şansına sahip değildirler. “Şu kökenli” gibi sözcükler dahi bir anlam ifade etmemektedir. Çünkü ırk kan bağıyla ilgilidir.

Ben her türlü ırkçılığa karşı olmakla birlikte çok kimlikli ve kültürlülüğü önemsiyorum. Çünkü Irk, inanç, cins, renk ve benzeri özelliklerimizin olması, bizler için sosyal ve kültürel birer zenginlik kaynağı olduğunu düşünüyorum.

Mahallelerimizde yapılan (daha çok bahçede ya da sokakta) düğünleri dikkatlice izlersek, ufak-tefek istisnalar hariç halkların birbirleriyle bir sorunu olmadığını çok net olarak anlayabiliyorsunuz.

Örneğin; MHP-CHP veya benzeri siyasi düşüncelere yakın olan bir ailenin düğününü izlediğiniz zaman, “Genç Osman”, Hudayda”, “Türkiyem” vb. müziği çokça dinlersiniz. Diğer taraftan bir solcunun ya da sol düşünceye yakın olan birinin düğününü izlediğiniz zaman tam tersi olarak daha çok ezilmişlik-zindan-zulüm içerikli parçaları dinlemek mümkündür. Bir kürdün düğününde ise, yine ölüm-zalim-zindan içerikli ve Kürtçe ağırlıklı müzik dinlersiniz. Diğer taraftan bir Alevi’nin Cem’inde Kerbela Direnişi kahramanları ve Pir Sultan gibi başkaldırı önderler öne çıkmaktadır. Aynı şekilde bir Müslüman’ın mevlit toplantısında ise, Hz. Muhammed’e övgüler ve ilahilerin bolca okunması bilinen bir gerçektir. Bu gerçekleri yaparak- yaşayarak görmekteyiz.

Buna rağmen halklar arsında hiç bir zaman çok ciddi bir sorun çıkmamıştır. Ancak, iktidardakiler koltuklarını korumak için gücündeki devlet destekli provokasyonlar yapmışlardır. Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışması… gibi.

Bir zamanlar Kürtçe söylenen her türkü, her demeç için ne yazık ki C.Savcıları soruşturma açıyorlardı. Bunun bedelini Kürt halkı çok ağır ödedi ve fiili olarak da bu tür soruşturmaları aza indirdi.

Ancak, C.Savcıları demokrat ve ilerici kişiler hakkında “suçu ve suçluyu övmek… Yasadışı örgüt propagandası yapmak” gibi uyduruk gerekçelerle hala davalar açmaktadırlar. Hele bir de Ermenilerle ilgili olumlu bir bildiriye imza atmışsanız ya da bir konferansta konuşmuşsanız yandınız demektir…

“Yüce Türk Milleti” adına karar veren yüksek mahkemeler bile bu konuda en ufak bir hoşgörü göstermezler. Sevgili Baskın Oran hakkında verilen mahkeme kararları en belirgin örnektir. Aslında en tehlikeli olan da bu yanlış zihniyettir.

Siz tüm demokratik kanalları kapatırsanız, buna karşılık antidemokratik yolların açılmasına vesile oluyorsunuz. Tıpkı YSK’nın BDP destekli bağımsız milletvekili adayları hakkında verdiği kararlar gibi. Yani etki-tepki durumudur.

Yapmayınız!

Yazıktır, günahtır!

Bu ülkenin halkları bunları hak etmiyor.

Hiç yorum yok: