11 Haziran 2008 Çarşamba

KASTELLİ CANINA KIYDI... SIRA AKP'DE










Turgut KOÇAK / turgut.kocak@hotmail.com

Daha önceki yazılarımızda Turgut Özal'ı kapsamlı bir şekilde eleştirmiş Recep Tayip Erdoğan'la ikisini kıyaslayarak, ha Özal, ha Erdoğan sonucuna varmıştık. Emperyalist dünya Türkiye'ye acı ilaç içirmek için Türkiye'nin önüne 24 Ocak Kararları olarak bilinen acı reçeteyi koymuş uygulanması istemişti. 24 Ocak Kararları Süleyman Demirel Hükümeti tarafından toplumsal muhalefet nedeniyle uygulanamadığından ancak 12 Eylül 1980 faşist darbesi sonrasında uygulanmış, uygulamanın mimarı ise Turgut Özal olmuştu. 24 Ocak Kararları ile birlikte de işçinin, emekçinin ocağına incir ağacı dikilmiş, zam üstüne zam yapılarak halkımızın cebinde ne var ne yoksa hortumlanıp alınmıştı. Dönem vurgun ve talan dönemiydi. Ekonomi dümeninin başına geçirilen Turgut Özal'sa sınır tanımaz ilklere imza atarak hemen herkesin ağzını bir karış açık bırakmış, uluslararası sermaye ve işbirlikçi sermaye güçleri tarafından kendisine sıfat üstüne sıfat yakıştırılarak onurlandırılmıştı.

At binenin, kılıç kuşananındı artık. Yani dönem vurgun ve talan dönemiydi. Sermaye güçleri; yastıkaltı para olarak değerlendirdiği paraları nasıl kaparım diye düşündüğü için hemen kolları sıvadı. Faizler yüksekti. Ancak faizlerin yükseltilmesi sözü edilen paraları hortumlamaya yetmediği için bankaların dışında yeni bir sisteme gerek duyuldu ve böylece bankerlik olayı gündeme geldi. Sonrası; sonrası belliydi artık. Her sokak başı pıtrak gibi bankerlerle doldu.

O dönemin en hızlı bankerleri arasındaysa Banker Kastelli olarak ünlenen Abidin Cevher Özden
başı çekiyordu. Banker Kastelli öylesine ünlendi öylesine ünlendi ki, sokaktaki her insanın dilindeydi artık. Parası olanlar akın akın bankerlerin yolunu tutuyor, parası olmayanlarsa evlerini barklarını satıp tıkır paraya çevirerek kendi elleriyle neleri var neleri yoksa bankerlere veriyorlardı. Öyle ki, Banker Kastelli olarak bilinen bu bankerlik kuruluşunun önünde paralarını yatırmak için sabahlayanların sayısı belirsizdi. Böylece; zaten zoru zoruna geçinen insanların rakama vurulamayacak kadar çok parası Banker Kastelli'ye aktı. Bankerler durumdan memnundu, paralarını yatıranlar ise çok daha memnunlardı. Tıkır tıkır paralarının faizini alıyorlar eksiklerini gediklerini kapatarak mutluluk içinde başkalarını da bu işe teşvik ederek bankerlerin gönüllü reklamını yapıyorlardı.

Sonra bir sabah bankerlerin kapıları duvar oluverdi. Paralarının faizini almak için gelenler kapıda görevlilerin yerine kapıcıları buluverdiler. Artık paralarını kaptıranlar korku içindeydi. Bankerlerin kapısına yığılan kalabalık yüzünden sokaklardan bile geçmenin olanağı yoktu. Ortalığın toz duman görüntüsü uzun sürmedi. Olan olmuş, bankerler paraları kapıp ortalıktan sıvışıvermişlerdi. Her şey bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmıştı. Özetle sayısız insan dolandırılmış, paraları iç edilmişti. O dönem bankerlerin en irisi olan Banker Kastelli'den o kadar çok söz edilmişti o kadar çok söz edilmişti ki, ülkede Abidin Cevher Özden'i neredeyse tanımayan kalmamıştı.

Bankerler hırsız ve dolandırıcı olarak belleklere kazındı. Paralarını kaptıranlar banker kovalamaktan dilleri dışarıda yazgılarına boyun eğmek zorunda kaldılar. Ne var ki, asıl dolandırıcıların başı konumunda olan 12 Eylül yöneticileri ve onların ekonomiden sorumlu bakanı Turgut Özal'ı ise kimse sorumlu tutmadı nedense. Sonra da, her zaman olduğu gibi ülkemizde konu unutulup gitti.

Soyguna devamı kendilerine yol edinmiş olanlar, yeni bir soygun tezgahını işlerliğe koymak için pusularından birer ikişer çıkarak bu kez de bankalar kurdular. Bir dönem paraları hortumlayan bankerlerin yerini bankalar aldı. Bankaların kuruluş yasası faize para yatıranlar için daha garanti gibi gözüküyordu. Çünkü; arkasında sözüm ona devlet garantisi vardı.

Sonuç değişmedi. Bankalar da bankerler gibi birer ikişer batıp ortalıktan tüyüverdiler. Yükler devletin sırtına kaldı. Devlet de, ya paralarını kaptıranların alacaklarını kuşa çevirerek geri ödedi ya da bankazedeleri yazgılarıyla baş başa bıraktı.

Uyanıkların uyanığı Abidin Cevher Özden elinde kalan paraları tıpkı kendisine getirenler gibi en çok faiz veren bankaya götürüp yatırdı. Banka battı. Abidin Cevher Özden'in paraları da battı. Ancak Abidin Cevher Özden yılmadı, aynı yolu pek çok kez denedi elinde kalan son 3 trilyon parayı da böylece batırarak ortalıkta tı teber kalıverdi. Sonra; sonrası ağzına namluyu soktu ve tetiğe basıverdi. Geriye de basının belirttiğine göre dört mü desek, altı mı desek mektup bıraktı.
Yani Abidin Cevher Özden sizlere ömür bu dünyadan pılısını pırtısını toplamadan çekip gitti.

Şimdi gelelim AKP'ye...

AKP yönetime geldiğinden bu yana Türkiye'nin emperyalist sermaye güçlerine faiz ödemekten anası ağladı. Ülkemizin en yaşamsal kurum ve kuruluşları özelleştirme adı altında yabancılara peşkeş çekildi. Yokluk, yoksulluk üst seviyelere tırmandı. İşsizlerin sayısı 20 milyonu geçti. Zam üstüne zam yapıldı. Yetmedi, zamlar otomatiğe bağlandı. Tarım öldürüldü. Kentler yağmaya açılarak Arap şeyhlerine altın tepsi içinde sunuldu. Bakan çocukları deve dişi gibi işadamı oluverdiler. İhaleler yandaşlara verildi. Üretim durdu. Dış politika emperyalist güçlerin istediği çizgiden milim sapmaksızın uygulandı. Gericilik hız kazandı, kafalar şeriat tütsüsü ile tütsülendi. Demokrasi şampiyonluğu yapılarak tüm Türkiye ileride suç işleyebilir savıyla dinleme altına alındı.

Ve Türkiye, uçurumun kıyısına AKP ve sermaye güçleri eliyle getirildi.

Sonuç mu?

Bize sorarsanız sonuç belli:

KASTELLİ CANINA KIYDI

SIRA AKP'DE

Bankerlerle ve AKP'yle ilgili öyküyü dinlediniz. Peki; size göre bu AKP'nin durumu ne olur, Abidin Cevher Özden gibi canına kıyar mı kıymaz mı? Sizin de bizim gibi bir önkestiriniz var mı yok mu?
--------------------------------
Kaynak: http://www.tsip1974.com/

Hiç yorum yok: