29 Ocak 2011 Cumartesi

DKÖ’LERİN GÜCÜ


Mustafa Elveren (Em. Öğrt.)
mustafaelveren@gmail.com


Demokratik Kitle Örgütleri (DTK) demokrasi ve hukuk alanında verilen mücadelede azımsanmayacak kadar bir öneme sahiptirler. Siyasal, sınıfsal, sosyal, kültürel, sanatsal ve benzeri amaçlarla kurulan birçok dernek, sendika ve siyasi partilerin demokrasi mücadelesindeki rolleri inkâr edilemez bir gerçektir.

Yıllardır Demokratik Kitle Örgütleri (DKÖ) içinde emek-barış-özgürlük çerçevesinde evrensel demokrasinin tesisi için “karınca kararınca” mücadele vermeye çalışıyorum. Tabiî ki, bu mücadele yasal ve meşru alanlarda yapılmaktadır.

TKP-TİP savunuculuğu, Tüm-Der, Eğit-Sen, Eğitimsen, bazı Alevi-Bektaşi dernekleri, Emekli Sen, SHP-DEHAP gibi birçok demokratik kitle örgütleri içinde bulundum. Bu kapsamda birçok DKÖ’nün üyesiydim. Bazılarında hala üyeliğim devam etmektedir.

DKÖ’ler çoğaldıkça sanki daha az kitselleşiyor. Yıllarca Basın toplantılarına katıldım. Benim gözlemlediğim kadarıyla, basın toplantısı yapılmadan önce konunun önemine göre o yerleşim birimindeki tüm DKÖ örgütleri temsilcileriyle bir ön görüşme yapılır. Bu görüşmede konuya göre ortak metin hazırlanır, ortak sloganlar tespit edilir. Tüm örgütler arasında mutabakat sağlandıktan sonra, bu örgütlerin tek tek isimleri bildirinin altına yazılır ve imzalanır. Bu bildiride bazen 40-50 örgütün ismi yazılıdır. Bu durumda insanın “bu basın toplantısı çok kitlesel olacaktır” gibi bir düşünceye kapılması doğaldır değil mi?

Ancak, basın toplantısının yapıldığı yerde örgüt temsilcilerinden daha fazla polis bekliyor. Yani polislerin sayısı meydandaki kitleden birkaç kat daha fazladır. O şartlarda okunan basın bildirisinin sonundaki isimler de açıklanır. Açıklanan o isimlerden bazen yarısından fazla temsilcinin orada olmadığını fark ediyorsun. Yani ön görüşmeler sırasında hararetle kendi düşüncelerini metne koymaya çalışan ve büyük bir kitlesi olduğunu sandığınız temsilciyi basın bildirisinin okunduğu yerde göremeyince ister istemez çok defa hayal kırıklığına uğramışımdır. Dolayısıyla son iki yıldır bu tür basın toplantılarına pek fazla katılmıyorum.

Zaten teknolojinin çok hızlı olarak gelişmesiyle birlikte insanlar daha farklı mücadele yöntemleriyle ve başka alanlara yöneliyorlar. Örneğin, internet üzerinde insanlar kendi alanlarında çok daha yaygın bir şekilde örgütlenebiliyorlar. Bu alandaki örgütlemeleri göz ardı etmek mümkün değildir.

Örneğin; Gazeteci kılığındaki ırkçı sözde yazarın “Güneydoğu’da Çanak Anten Terörü” (27.01.2011 / Posta) başlıklı yazısından dolayı bu kişinin kınanması için internet üzerinden çok hızlı bir şekilde kamuoyu oluşturulabilmektedir. Ancak, bu durum meydanlara çok zayıf bir biçimde yansımaktadır. Halbuki sanal ortamdaki örgütlemenin meydana gerçek bir şekilde yansımasıyla DKÖ’ler için ancak etkili anlam ifade edebilir.

Artık sanal alandaki örgütlemelerin gücü de her zaman hesaba katılmalıdır. O nedenle DKÖ’lerin internet alanında etkin olarak yerlerini almaları bence çok önemlidir.

DKÖ’ler her iki alanda da örgütlenmesi daha çok anlamlı olacaktır. DKÖ’leri daha çok güçlendirmek için yeni projeler üretebiliriz. Bunun için öncelikle ortak paydalarda konfederatif bir çatı altında toplanmaları bence mümkündür. Böyle bir yapıyı her zaman yaratabiliriz, yaratmalıyız da.

28/01/2011

NOT: Bazı okuyucular “Evrensel Demokrasi de ne demek? Yeni bir demokrasi kavramını mı icat ediyorsun?” şeklinde sorular sormaktadırlar. Bu konuyu önümüzdeki zaman diliminde ayrıca başka bir makale ile açıklamaya çalışacağım.



Hiç yorum yok: