19 Kasım 2011 Cumartesi

ZORBALIĞIN BÖYLESİ...



TURGUT KOÇAK (TSİP GENEL BAŞKANI)

Bilindiği gibi AKP zorbalığın adresi haline geleli çok oldu. İçinden çıkamadığı hangi sorun olursa olsun yavuz hırsız ev sahibini bastırır örneğinde olduğu gibi saldırıya geçiyor ve iktidarlarını eleştirenleri ağır baskı altında tutarak seslerini kısmak istiyor. Deniz Feneri sanıklarının eldeki verilere dayanarak tutuklanmalarını sağlayan savcıları görevden aldıktan sonra yerlerine yönlendirebilmekte zorluk çekmeyecekleri savcıları atadılar. Arkasından da tutuklu sanıkların salıverilmesini sağlayarak eşi görülmemiş bir skandala imza attılar. Başlangıçta eleştirilerek üstüne gidilen AKP iktidarı ve onun başı Bay Tayyip, bir süre sonra ise bu konu ile ilgili olarak daha az eleştirilir oldu. Unutturmamak ve bu konuya kamuoyunun dikkatini çekmek için harekete geçen CHP Tunceli milletvekili Kamer Genç meclis kürsüsüne elinde deniz feneri ile çıktı. İşte bu andan başlayarak başta oturumu yöneten başkan vekili olmak üzere AKP’liler harekete geçtiler ve Kamer Genç’i konuşturmamak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Daha sonra başka bir zorba AKP milletvekili ve Eski Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, meclis idare amirliği sıfatını kullanarak Kamer Genç’i itip kakarak zorbalık kullandı. Bir başka deyişle AKP iktidarı, açıktan açığa kürsü dokunulmazlığını ihlal etti. Kürsü dokunulmazlığı ile ilgili olarak çok açık hüküm bulunmasına karşın, bunlar rahatlıkla bir milletvekiline karşı yapılabiliyorsa diğer sıradan yurttaşlara neler yapılabileceğini varın siz düşünün. Zaten AKP iktidarı döneminde yaşananlara baktığımız zaman bu durumu bütün çıplaklığı ile görmekteyiz. Tutuklu milletvekillerini mi dersiniz, askerleri mi, siyasi parti başkan ve yöneticilerini mi, gazetecileri mi birçok yurttaşımız şu an uzun tutukluluk dönemi yaşıyorlar.

Burada dikkat alınması gereken Salim Uslu’nun tutumudur. O, Salim Uslu ki, sendikacılıktan gelmiş bir kişidir ve sözde emekçilerin haklarını savunması gerekir. Bizler; Salim Uslu’nun sendikacılık döneminde işçilerin haklarını savunduğuna bir kez olsun tanık olmuş değiliz. Mecliste bulunduğu dönem içinde de işçilerin, emekçilerin yaşamını kolaylaştıracak hangi girişimin arkasında yer almıştır bilen varsa beri gelsin. AKP gibi uluslararası sermaye güçlerinin partisinde milletvekili olmak bile bütün bu dile getirdiklerimizi anlatmaya yeter de artar bile. Bu yüzden bu konunun peşini bırakmaması gereken kesinlikle Anamuhalefet partisi CHP’dir. CHP, meclise süreli olarak girmeyerek mi, daha başka yollar deneyerek mi bu konunun üstüne gider bilemeyiz ama mutlaka gitmelidir. Yoksa salt demeç verilerek konu ile ilgili etkili bir yol izlenmiş olamaz.

Van depremi bizi hazırlıksız mı yakaladı? İktidar çevrelerine sorarsanız evet. Oysa bu doğru değildir. Özellikle 17 Ağustos 1999 depreminden sonra bu ülkenin sorumluları çok şey öğrenmeliydi. Ama gördük ki. Bazıları için felaket bile rant olarak görülmekte bir türlü gerekli dersler çıkarılamamaktadır. Eğer çıkarılmış olsaydı AKP iktidarının dış güçlerin sözcüsü konumunda olan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, hiç kalkıp da deprem için toplanan paraları eğitim ve duble yollar için kullandık diyebilir miydi? Adamlara bu ülke insanı yüz verdikçe vermiş olmasalardı bunlar dönüp bu kez de astar istemezlerdi. Dar bir bölgede gerçekleşen deprem olayında bile eli ayağına dolaşan bir iktidar, 17 Ağustos 1999 depremi gibi bir deprem yaşansaydı ne yapardı kimbilir?

Van depremi, bizce acıları ile birlikte bir kez daha AKP’nin içyüzünün görülmesini sağlamıştır. Yetkililer gerek hasar tespitinde gerekse krizin yönetilmesinde denilebilir ki, sınıfta kalmışlardır. Doğru dürüst hasar tespiti bile yapılmasını sağlayamayan 5,6’lık bir depremle tekrar yıkılan Van’da bu kez 38 yurttaşımız daha can vermiştir. Bu duruma tepki gösteren halk sorumlu bakanlardan Deniz Feneri köstebeği Beşir Atalay’ı protesto ederek valinin istifasını istemişlerdir. Peki, sonuç ne oldu dersiniz? Güvenlik güçleri hemen harekete geçerek protestocuları copladı ve onları biber gazıyla dağıttı. Yani zorbalık kullandı. Bu gösterileri konuşmasına konu eden Başbakan Bay Tayyip ne yaptı? O da göstericileri depremzede değil, provokatör ve terörist ilan etti. Bu durumda gelin işin içinden siz çıkın. Bir iktidar ki, yaraları sarması gerekiyor, ama öyle yapmayıp bir yandan canları yananların üzerine polisi sürerek bir yandan da onları suçlu ilan ederek işin içinden çıkmaya çalışıyor.

AKP iktidarı ile birlikte zorbalık kol gezerken haksızlıklar ve vurgunlar başını almış gitmiştir. AKP iktidarını mercek altına aldığımızda görürüz ki, bu iktidarın uluslararası sermayenin güdümünde çivisi iyice çıkmıştır. Yürürlükte olan hukuk kuralları bile bu iktidarın elinde hiçe sayılmaktadır. Her konuda eşitlik rafa kaldırılmıştır. Bu iktidar bütün kamu kuruluşlarında keyfi bir kadrolaşmayı gözümüzün içine baka baka sürdürmektedir. Haksızlık olmasın diye konulan sınav sistemi bunların elinde kevgire çevrilmiştir. Son olarak kanun hükmünde kararname ile bu iktidar Milli Eğitimi de baştan aşağı yörüngesine sokmak istemiştir. Okul müdürlerine kadar indirilen meslekte yükselme sınavlarını sözlü hale getirerek denetimden kurtulmak istemiştir. Yani sözlü sınav yolu ile iktidar kadrolaşmasını bire bir gerçekleştirmek yolundadır. AKP’nin bu yöndeki tasarrufuna ise ne meslek örgütlerinden ne de diğer kurum ve kuruluşlardan etkili bir tepki gelmemiş olması da ayrıca düşündürücüdür.

Sonuç olarak artık zorba bir iktidarla karşı karşıyayız. Böyle bir iktidar karşısında demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanmak ve toplumun kılcal damarlarına kadar sirayet eden AKP’yi söküp atmak başat görevlerimiz arasına girmiştir.

Başka seçeneğimiz yoktur.

YA KATLANMAYACAĞIZ!

YA KATLANMAYACAĞIZ!

--------------

TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI:
http://www.tsip1974.com/yeni_sayfa_317.htm
TSİP WEB SİTESİhttp://www.tsip1974.com/

Hiç yorum yok: