20 Ocak 2011 Perşembe

UCUBE İNSAN(LIK)



Başbakan Kars’taki İnsanlık Anıtı’na “ucube” dedi. İlk bakışta daha çok Ermeni düşmanlığı veya-bastırılmış bir duygu olarak-din düşmanlığı gibi geldi bana. Ancak bu heykel özgün Kars mimarisi veya Kale’siyle uyum göstermiyorsa, bunu eleştirebilir ya da kaldırılması için görüş belirtebilirdi. Ama öyle bir söyledi ki, sanki heykel’e karşı düşmanca bir tavrı vardı. Ya da bana öyle geldi. Eğer bu böyleyse binlerce yıllık insanlık tarihinden bize çok sayıda heykel ulaşmıştır. Biz bu tip heykeller, mabetler ya da tabletler vasıtasıyla binlerce yıl önceki olanları (ilk insanlığı) öğreniyoruz. Ne yapalım yani, Talibanvari bir anlayışla bunları yok mu edelim? Ne yalan söyleyeyim, bana ilk bakışta öyle geldi.

Ben de otantik yapıların yanında uyumlu olmayan bir yapının yapılmasını istemem. Mardin antik kentinin içinde taş yapıların yanına kondurulmuş betonarme ve gecekonduvari yapıların ucube gibi durduğunu biliyorum. Bu antik (tarihi) kenti bozan bu yapılar yıkılmalı, şehrin antik yapısının manzarası ortaya çıkarılmalıdır. Yıpranmış sokaklar, merdivenler, abbaralar (tüneller) aslına uygun olarak onarılmalıdır. Benim bu dediğim başka bir şeydir.

1890’lı yıllarda bir Kürt ağası olan Hacı Musa Bey (nahiye müdürlüğü de yapmıştır) Ermeni kızlarını ve kadınlarını kaçırıp ırzlarına geçiyordu. En ünlü olayı ise (şikâyet konusu olmuştu) Musa Bey’in kendi köyü olan Hartz’da 1889 yılı Mart ayında Miro’nun babası Agop’un öldürülmesi, karısının kolunun kırılması, kardeşinin on dört yaşındaki kızı Gülizar’ın zorla kaçırılması, üç bin lira para ve eşyanın gasp edilmesidir. Gülizar’ın kaçırılması, tecavüze uğraması, kızın direnirken bir gözünün kör olması, Müslüman olmaya zorlanması Kürtler tarafından da tasvip edilmemiş(ti). Bu olayı anlatan Kürt dengbej’lerinin (şarkıcı) bir versiyonunda (Türkçe olarak yazıyorum) şöyle denir: “Hacı Musa sen Kürt, ben Ermeni./Dinime aşığım ben./Beni öldürme acı bana./Başımı usturayla kazsan da/Etlerimi kerpetenle koparsan da,/Ben Müslüman’ın yastığına baş koymam…” Bu çok eski bir Kürt şarkısıdır, utancı anlatır, insanlıktan çıkışı, kabul etmemeyi, isyanı anlatır. Bin yüz kadar silahlı ve piyade gücü olan Kürt ağası (Muşlu) Hacı Musa Bey’in insanlık dışı bu davranışı Kürtler tarafından bile kabul görmemiş ve bugün de Muş tarafında söylenen bir şarkıda ölümsüzleşmiştir. Sultan Abdülhamit’in Ermeni ulusalcığına karşı Kürt beylerini destekleme politikası bu tür insanlık dışı eylemlere neden olmuştu. İşte bu şarkı kendi ırkı tarafından bile lanetlenen bir eyleme karşı söylenen bir “insanlık” şarkısıydı. Ne yani, karşı tarafta Ermeni var diye bu şarkıyı atalım mı?

Biz Vedat Somay’ın yaptığı İnsanlık Anıtı’nın Kars Kalesi’ne mimari görünüm olarak çok yakıştığını söylemiyoruz. Belki de sit alanı olması nedeniyle (Mardin’de de bazı yerler böyledir) bir yapı yasağı da olabilir. Eğer sit sorunu yoksa-belki-Kars Kalesi’ne ve evlerine uyumlu bir taştan daha uyumlu bir insanlık anıtı dikilebilirdi. Ne bileyim, belki de Kars’ın sit alanı olmayan, Ermenistan’a bakan başka bir yerinde bir insanlık anıtı olabilirdi. Bakarsınız Vedat Somay’ın yaptığı (henüz bitmemiş) anıt da uygun olabilir. Tüm bunlar bir uluslar arası bilirkişi heyetine inceletilebilir ve çıkan karara uyulabilir(di).

Bizim tuhaf karşıladığımız-yer ve zaman olarak-Başbakan’ın içinde “ucube” dediği konuşmasını fevri, şahsına ait, bilimsel olmayan bir çıkış olarak yapmasıdır. Zaten bundan dolayıdır ki bu tavır bazılarınca ırkçı, dinci, sanat karşıtlığı, Taliban zihniyeti şeklinde değerlendirildi.[Sarıkamış Felaketi’ni anma töreninde Turanist bakış açısıyla söylenen birkaç söz şehit olan doksan bin askerin tek bir mermi atmadıklarını biliyor olanlara aitti. Bu doksan bin insan(yüz on bin olduğunu hesaplayanlar da var) kışa, kara, soğuğa yenik düşüp şehit olmuşlardı. Düşman komutanları donmuş bu insanlara rastladıklarında, Allah bizden önce ruhlarını almış, diyeceklerdi.]Başbakan’ın “ucube”li açıklamasından sonra Kültür ve Turizm Bakanı işe başka bir renk vermeye çalıştı ama tutmadı. Yeraltından çıkan ya da yerüstünde olan, tarihten gelen her tarihi eser bizim uygarlığımızdır. Tarihi eserlere, uygarlıklara, yarın belki tarih olacaklara yıkın, kırın, dökün,(Hasankeyf örneğinde olduğu gibi) suyun içine atın demek olmaz. Bakın Türkiye geneline yeni bir içki yasağı geliyor. Bu, kendi yaşam biçimini herkese dayatmak demektir. Her türlü Vandalizm’e karşı çıkmak gerekir.

Hiç yorum yok: