9 Nisan 2010 Cuma

LENİN (6)

Trotsky - Lenin - Kamanev


Yener Orkunoğlu
y.orkunoglu@googlemail.com

Lenin 6.Bölüm

5. OPORTUNİZME KARŞI TÜZÜK ARACILIĞIYLA MÜCADELE
Iskra’yı çıkaranların II. Kongre’de Bolşevikler ve Menşevikler olarak bölünme olgusu çok az kavranabilen olaylardan biridir. 20.Yüzyılın başında Rusya’da işçi sınıfı partisi kurulduğu dönemde Lenin’i meşgul eden sorunsal anlaşılmadan, Lenin’in parti anlayışını kavramak zordur. Hele II. Kongre’de program konusunda değil de, esas olarak Tüzüğün 1. Maddesi konusunda bir anlaşmazlığın ve bundan kaynaklanan ayrılığın gerçek özü anlaşılamaz. Lenin’in 1900’lerin başındaki sorunsalı şu idi: Rus Marksistleri arasında Ekonomizm eğiliminin yaygın olduğu bir dönemde, ekonomizmin gücü kırılmadan, gerçek Marksist bir parti kurulamazdı. Dolayısıyla Lenin, güçlü olan ekonomizm eğilimine karşı kararlı mücadele yürütülmesinden yanaydı. Eğer parti kapısını herkese açarsa, bu durum, ekonomizm eğiliminin kitlesel olarak partiye hücum etmesi anlamına gelirdi. Partinin kendini bu hücumdan koruması gerekirdi. Bu nedenle de ekonomizme karşı, sadece ideolojik mücadele yeterli olamazdı; aynı zamanda örgütsel araçların ve tüzüğün yardımıyla da ekonomizme karşı mücadele yürütülmeliydi. Yani Lenin’in örgüt konusunda tezleri esas olarak ekonomistlere yönelikti. İşin garip yanı odur ki, Lenin’in örgütsel konulardaki tezleri Iskra Gazetesi’ni çıkaranlar arasında bir ayrılığa yol açar.

Lenin, partinin birliği ve sürekliği için örgütsel konularda da anlayış birliğinin gerekli olduğunu savunuyordu. Lenin’in bu kararlı tutumu yeni kurulan örgütlenmeyi bölünmenin eşiğine getirir. Öyle ki Lenin, 1904 yılında bile Merkez Komite’deki kendi yoldaşlarıyla anlaşmazlığa varır. Çünkü bu yolladaşları, Menşeviklerden kopmayı kabul etmiyorlardı. Lenin, daha sonraları II. Kongre’deki haşin ve kızgın tutumundan dolayı yaşayan kırgınlıklardan dolayı kendi kabahatini kabul eder. Ama ilkeler konusunda haklı olduğunu savunur. Lenin için o dönemdeki esas sorun şuydu: Marksizmin ilkeleri etrafında yeni tipte bir parti kurmaktı. Ama bu parti Marksist ilkelerin saflığını korumalıydı. Çünkü derin kökleri olan ‘ekonomizm’ Marksist ilkelerin saflığını tehdit ediyordu. Buna karşı araçlar bulmak gerekiyordu.

Bu araçlar nelerdi?

Birincisi, program. Oportunizme karşı mücadele için Marksizmin ilkelerine dayalı bir program gereklidir. Program gereklidir, ama yeterli değildir. Örneğin bir parti üyesi programı kabul edebilir ve partiye girebilir. Ama programa uygun bir çalışma yürütmezse ne olacak? Onu kim denetleyecek. Üyeler denetlenemezlerse Marksist ilkelerin saflığı korunamaz. O zaman oportunist unsurların partiye girmesi mümkün olur ve Marksist program ilkeleri çarpıtılmaya maruz kalır. Oportunizme karşı mücadelede program önemli bir araçtır, ama bu aracın önemli bir araçla bütünleştirilmesi gerekir.

‘Program ve taktik sorunlar üzerinde birlik –diyor Lenin- esastır, ama parti birliği ve parti çalışmasının merkezileşmesi için hiç de gerekli koşul değildir.(...) Parti çalışması ayrıca bir örgüt birliğini gerektirir. Bir parti çalışması içinde (...), resmi bir tüzük olmaksızın, azınlık çoğunluğa, parça bütüne bağlanmaksızın mümkün olamaz.’

. Oportunizme karşı mücadelede ikinci araç tüzüktür. Lenin’e göre Marksist ilkeler üzerinde ideolojik birliği sağlamak için, partinin örgütsel tedbire, yani tüzüğe ihtiyacı vardır. Lenin şöyle diyordu: ‘Tüzüğün yardımıyla oportunizme karşı az çok daha keskin silahlar yaratılmalıdır.’

Lenin’i örgütsel konularda Troçki ve Rosa Luksemburg’dan ayıran bu noktaydı. Bu ikisi ekonomizme, oportunizme karşı ideolojik mücadelenin yeterli olacağını düşünüyorlardı, örgütsel araçlara gerek olmadığını ileri sürüyorlardı. Lenin, örgütsel gevşekliğin ve oportunizmin gücünün, sadece ideolojik mücadele ile ortadan kaldırılamayacağı görüşündeydi.

Troçki, 1905 öncesi Lenin’in örgüt anlayışına karşı durur. II. Kongre’de determinist bir yaklaşıma sahip olan Troçki şöyle diyordu: ‘Burjuva toplumundaki gelişim, kendiliğinden bir şekilde, proletaryayı, politik bir biçimlenmeye zorlar, bu sürecin objektif eğilimleri kendi ifadelerini en açık bir şekilde Marksist sosyalizmde bulur.’(http://www.lrp-cofi.org/KOVI_BRD/Dokument/Partei.html ) Yıllar sonra Troçki, örgütlenme konusunda kendi anlayışının yanlış olduğunu itiraf ederek, Lenin’in örgüt anlayışını kabul etti.

Bilindiği gibi Rosa Luksemburg da Lenin’in parti anlayışına karşı çıkmıştı. 1905 öncesinde . Lenin'in ve Bolşeviklerin örgütsel anlayışına karşı durur. Ona göre Lenin‘in örgütsel anlayışı aşırı merkeziyetçi ve otoriterdir. Lenin’in parti anlayışını aşırı merkezci ve otoriter bulan Luksemburg , işçi sınıfının kendiliğindenci mücadelesini gereğinden fazla abartıyordu. Gerçi Rosa Luksemburg da oportunizme karşı mücadelenin gerekli olduğunu vurguluyordu. Ama doğru bir teorik-mücadeleyle ve işçi sıfının kendiliğindenci mücadelesinin gelişmesiyle oportunizmin geriletilebileceğini düşünüyordu. Oportunizme karşı tüzük aracılığıyla da mücadele edilmesinin önemini henüz kavrayamamıştı.

Rosa Luksemburg ın örgütlenme konusunda hatalı anlayışı esas olarak şu iki düşünceden kaynaklanıyordu: 1-) Luksemburg, parti-sınıf ilişkisi yeterince net değildi. İşçi sınıfının kendiliğindenciliğini abartırken, partinin bilinçli müdahalesini küçümsüyordu; 2-) Luksemburg, Oportunizmin, işçi sınıfı partisi içindeki yıkıcı rolünü, dolayısıyla oportunizme karşı örgütsel araçlar ( partiden uzaklaştırma vb.) yoluyla mücadelenin gerekliliğini kabul etmiyordu.

Gerorg Lukacs, parti konusunda Lenin ve Luksemburg arasındaki farkı şöyle dile getiriyor:

‘Lenin ve Luksemburg , oportunizme karşı, politik ve teorik mücadele yürütmenin gerekliliği konusunda birbirleriyle uyum içindeydiler. Aralarındaki çatışkı şu soruya verilecek cevapta yatıyordu: Oportunizme karşı mücadele parti içinde yalnızca entelektüel bir mücadele olarak mı yürütülmeli, yoksa bu sorun örgütsel alanda mı çözülmeli? Luksemburg bu son düşünceye karşı durur.‘

Bolşevikler Rusya’da devrime önderlik ederek iktidar gelmişlerdi. Politik deneyimler Rosa Luksemburg’un örgüt anlayışını değiştirecekti. Luksemburg’da 1. Dünya savaşı sonrası Spartaküsler adlı örgüt kurarak Lenin’ist parti anlayışına yaklaştı.

II. Kongre’de Plehanov da, Lenin’in örgüt anlayışına destek verir ve oportunizme karşı örgütsel ve tüzüksel araçların yardımıyla mücadele edilmesi gerekir şeklindeki Lenin’in görüşünü destekledi. Ne var ki, II. Kongreden sonra Menşevikler Plehanov’un yardımıyla partinin bazı organlarını – Merkez Organı Yazı Kurulu ve Parti Meclisi) ellerine geçirdiler. Bu durum elbette hoşnutsuzluk yarattı. Dolayısıyla partide gizli süren bir mücadele başladı. Bu hoşnutsuzluğa son vermek için III. Kongre (1905) toplandı. Ne var ki, Menşevikler bu kongreye katılmayı reddettiler. Dolayısıyla Londra’da toplanan III. Kongre’de yalnızca Bolşevikler bir araya geldi. III. Kongre, politik taktikler, silahlı ayaklanma gibi konuları tartıştı. Aynı zamanda azınlığın ve çoğunlukla birlikte aynı parti içinde çalışmasını sağlamak için her önlemi aldı; demokratik merkeziyetçilik ilkesine göre örgütlenen Lenin’in parti anlayışı, azınlığın haklarını güvence altına aldı.

Kısacası, ekonomizm ve oportunizmin işçi sınıfı partisi içinde yıkıcılığına karşı Lenin, oportunizme karşı örgütsel araçları gündeme getirir. Tüzüğün 1. Maddesi konusundaki tartışma ancak bu perspektiften bakılınca anlaşılabilir. Lenin, sınıf ve parti ilişkisine, diyalektik bir şekilde yaklaşır. Sınıf ve partinin karşılıklı olarak birbiri üzerindeki etkisini dikkate alır. Lenin’in parti anlayışı, önemli felsefi bir sorun olan özne-nesne ilişkisini verili koşullar altında politik alana yansıtmaktan kaynaklanır. Parti ve sınıf ilişkisinde partinin rolüne hak ettiği değeri verir.

Lenin’in parti ve devrim anlayışında Tkatschew gibi köylü önderlerinin etkisi olmuştur. Tkatschew şöyle diyordu: ‘Halkın, sadece kendi gücüyle sosyal devrim yapabileceği (..) yanılsamasına kapılmayalım. Elbette sosyal devrim için halk zorunludur, ama yalnızca devrimci bir azınlığın halk önderliğini üstlendiği koşullar altında’

6. 1905 SOVYET DEVRİMİ VE LENİN’İN PARTİ ANLAYIŞINDA DEĞİŞİKLİK
Lenin’in en önemli özelliklerinden biri, Marksizmin temel ilkelerine bağlı kalırken, dogmatizmden uzak olmasıdır. Lenin, sürekli olarak değişen nesnel ve öznel koşulları dikkate almıştır. Zaten bir çok Marksistten farklı olara Lenin, Partiyi, bir amaç olarak görmedi, fetiş bir hale getirmedi. Lenin için parti, belirli amaca hizmet eden bir araçtır. Çeşitli dönemlere göre bu aracın rolü farklıdır. Devrim öncesi bir dönemde parti, işçi sınıfının öncü unsurlarının bilincini artıran, eylem ve yeteneğini geliştiren bir araçtır.

Partinin kurulduğu ilk yıllarda, hem güçlü ekonomizm eğilimi, hem de gizlilik koşulları nedeniyle partinin yukarıdan aşağıya örgütlenmesi gerektiğini savunuyordu. Komiteleri oluşturma yetkisi Merkez Komitesine verilmişti. Eğer komiteleri örgütleme yetkisi merkez komitesine verilmeseydi, ilkelerde sürekliliği sağlayacak komiteler oluşamazdı. Seçim sistemi, ‘ekonomist’ eğilimdeki unsurların parti komitelerinde egemen olmasını sağlayabilirdi.Yani örgütlenme yukarı aşağı bir örgütlenme şemasına göre yapılıyordu.

Ne var ki 1905 Devrimi, Lenin’in örgüt anlayışında değişikliklere neden olur. Daha önceleri partinin yukarıdan aşağıya merkeziyetçi bir bakış açısıyla örgütlenmeyi savunan Lenin, 1905 Devrimi sonrası değişen koşullar nedeniyle örgütlenme konusundaki tutumunu değiştirir. Çünkü hem bazı eski koşullar değişmiştir, hem de bazı yeni koşullar ortaya çıkmıştır.

Eski koşullar değişmişti: 1-) Toplantı, örgütlenme ve basın özgürlüğü kazanılmıştır; 2-) Devrimci Marksizmin ilkeleri yaygınlık kazanmıştır. Ekonomizm eğilimi yenilgiye uğratılmıştır. Dolayısıyla seçim sisteminin uygulanması, artık parti ilkelerinin sağlamlığı ve istikrarı için bir tehlike oluşturmazdı.

Öte yandan yeni koşullar ortaya çıkmıştır: İşçilerin oluşturduğu yeni tip bir örgütlenme, yani Sovyet tipi örgütlenme gündeme gelmiştir. Sovyet tipi örgütlenmenin ortaya çıkışı şu olguyu gözler önüne serer: İşçi sınıfının kendiliğindenciliği hem politik bir bilinç, hem de politik bir örgütlenme yaratabilecek bir durumdadır.

1905 devriminden sonra, hem eski koşulların değişmesi, hem de yeni koşulların ortaya çıkması nedeniyle Lenin, partinin kapısının geniş işçi yığınlarına açılmasını ve komite üyelerinin seçim seçilmesini yoluyla seçilmesini savunur. ‘Doğrudan seçim ilkesinin uygulanmasına geçmek’ gerektiğini ileri sürer. Bir başka deyişle yeni Lenin, eski Lenin’e karşı durur. 1905 sonrası Parti’de seçim sistemini savunan Lenin’e karşı itirazlar yükselir. Hatta bir parti toplantısında parti komiteleri için seçim sistemini savunduğu için bizzat kendi yandaşı bazı Bolşevikler tarafından yuhalanır.

Parti komitelerinin seçim sistemiyle demokratik bir şekilde seçilmesine yapılan bir itiraz şöyleydi: Parti komitelerinin seçim sistemiyle seçilmesi sonucu, Marksizmin ilkeleri korunamaz. Yani Lenin’in 1905 devrimi öncesi savunduğu düşüncesi, bizzat Lenin’in karşısına çıkarılır.

Partinin Yeniden Örgütlenmesi adlı makalesinde Lenin yapılan itirazları değerlendirmeye çalışır. ‘Seçim sisteminin gerçekleşmesiyle, Marksizmin ilkeleri tehlikeye düşebilir mi?’ diye sorduktan sonra şöyle yazar: ‘Tehlikenin, çok sayıda Marksist olmayan unsurun partiye ani akını halinde ortaya çıkacağı söylenebilir. Bu durumda parti, kitle içinde eriyecek, işçi sınıfının bilinçli öncüsü olmaktan çıkıp, artçı durumuna düşecektir. Gerçekten işler acısı bir dönem başlayacaktır. Eğer demagojiye bir eğilimimiz olsaydı, eğer partinin temelleri (program, taktik konular, örgütlenme konusunda deney) sağlam olmasaydı, ya da zayıf ve karasız olsaydı, bu tehlike şüphesiz en ağır tehlikelerden biri olabilirdi. Ancak bu ‘eğer’ mevcut değildir. Biz Bolşevikler (...) yeni üyelerimizin bilinçli olmasını gerekli gördük, partinin gelişmesinde sürekliliğin muazzam önemi üzerinde ısrar ettik, disiplini örgütledik. Ve her parti üyesinin şu veya bu parti örgütü içinde eğitilmesini istedik.’

Partinin işçi sınıfına açılmasını savunan Lenin şunları yazar: ‘Ne işçi sınıfı hareketinde bilincin rolünü küçümsemeksizin, ne de hatta Marksist teorinin muazzam önemini asla azlatmaksızın şunu söyleyebilirim: Gerek Kongrede gerekse konferansta biz parti parti birliğinin ‘donuk teorisini’ (abç. Y.O) yarattık. İşçi yoldaşlar bu donuk teoriyi yaşayan gerçeğe dönüştürmek için bize yardım edin.’ (Lenin, Partinin Yeniden Örgütlenmesi, Partileşme Süreci adlı derleme kitabın içinde, s. 177)

Lenin’in parti anlayışı demokratik merkeziyetçilik ilkesi üzerine kurulmuş bir partidir. Parti hem demokratiktir, hem de merkeziyetçidir. Demokratik merkeziyetçilik de koşullara göre değişir. Lenin, ekonomizm eğiliminin partiye egemen olmasın engellemek için, ilk dönem komite üyelerinin Merkez Komitesi tarafından onaylanması gerektiğini savunuyordu. Bu tedbir ekonomist unsurların partiyi ele geçirmesine karşı bir tedbirdi. Parti, kongre düzeyinde çok demokratik bir işleyişe sahipti. Çünkü çok geniş bir tartışma özgürlüğü vardı. Ama ilk dönemde komite üyelerinin seçimle iş başına gelmesi henüz mümkün değildi. Ama 1905 devrimi sonrası dönemde durum değişir. Çünkü 1-) ekonomizmin ideolojik-örgütsel gücü kırılmıştı; 2-) Toplantı ve basın özgürlüğü kazanılmıştı. Değişen koşulları dikkate alan Lenin, şöyle diyordu: ‘Seçim işlerinin Parti örgütlerinde, sözde değil fiiliyatta, hoş edalı ama boş bir söz olarak değil partinin bağlarını yenilemeye, genişletmeye, güçlendirmeye gerçekten yeterli, gerçekten yeni ilke olarak uygulanabileceği zaman gelmiştir; veya her halükarda gelmektedir.’

Kısaca, Lenin, parti anlayışında değişiklikler bir çok görüşünde değişiklikler yapmak zorunda olmuştur. Lenin’in parti anlayışını, donuk, tek yanlı, içinde yaşanılan koşullardan bağımsız olarak ele almak, dogmatik yaklaşımın ürünüdür. Bir parti, verili koşullarda belirlenen amaca hizmet eden araçtır. ‘Leninist parti anlayışı’nı eleştirenlerin çoğunluğu, Lenin’in parti anlayışını, tek yanlı ele alanlar, Lenin’in örgüt anlayışında çeşitli dönemleredeki değişiklikleri görememeyenlerdir.

-devam edecek-

Hiç yorum yok: