”Kaldı ki, yeryüzünde tüm insanlar Türk ve Müslüman olsa ne işe yarar? O halde önce insan olmak gerekir. Sonra herkes kendini nasıl hissedecekse, o şekilde ırkını belirlesin…”
Mustafa Elveren-(Em.öğrt.)
mustafaelveren@gmail.com
Bir kaç kez yazdım. “Sözde Kemalistler ile sözde İslamcıların birbirlerinden farkı yoktur... Al birini vur ötekisine…” Bu kanaatimi hâlâ koruyorum. CHP, MHP ve benzeri partilerin tosun genel başkanları ile yetkili milletvekilleri hâlâ kan ve şiddet üzerinden politika yapmaya devam ediyorlar. Ak Parti ise, bu durumdan yararlanarak siyasi rant peşindedir.
Dikkat edilirse, toplumsal kavganın temel sebeplerinden biri olan yüzde on seçim barajıyla ilgili yasanın demokratikleştirilmesi yönünde hükümet ve ana muhalefet partisi bu güne kadar hiç bir girişimde bulunmadıkları gibi, tam tersine girişimde bulunanları da engellemişlerdir. Antidemokratik bu yasanın demokratikleştirilmesi için herhangi ciddi bir kamuoyu baskısı da oluşamıyor. Dolayısıyla, bir devlet projesi olduğu söylenen “Demokratik Açılım” ya da “Milli Birlik Projesi”nin güvenirliği tartışılır duruma gelmiştir.
Aslında, yüzde on seçim barajını değiştirmek istemeyen ve bu antidemokratik baraj sistemi üzerinden siyaset yapan bir iktidarın demokratik olması mümkün değildir. Ak Parti Hükümeti’nin kapasitesi de cesareti de bu konuda yeterli olduğuna kani değilim. Anladığım kadarıyla, Ak Parti hükümeti sadece demokratik bir izlenim veriyor. Yani yalnız kendine demokrattır. Buna rağmen, Ak Parti hükümeti tarafından demokrasi yolunda atılacak olumlu her türlü adımın yine de desteklenmesinden yanayım.
Ana muhalefet partisinin sözde Kemalist solcu genel başkan yardımcısı O. Öymen’in ırkçı söylemi ile Ak Parti’nin destekçisi konumunda bulunan ve dini bir cemaatin lideri olan F. Gülen’in islami söylemi arasında hiçbir fark yoktur. Sadece biri Türkçülüğe, diğeri de İslamcılığa dayanıyor. “ulusalcı solcu” partinin genel başkan yardımcısının, büyük çoğunluğu Alevi olan Dersim halkı için sarf ettiği sözlerini basından hep birlikte ibretle izledik. Aynı şekilde Ak Parti yandaşı dini cemaatın lideri de Dersim halkının inançlarıyla ilgili olarak söylediği sözlerini çeşitli internet sitelerinde yayınlanan görüntülerinden ibretle izledim. Bunlar Dersim halkının yarasını tazeleyerek Dersimlileri yeniden yaralamışlardır. Zaten militarist Kemalist politika ile politik islamın karakteri birbiriyle uyuştuğu anlaşılmaktadır.
Bunların öyle bir zihniyeti var ki, abuk-sabuk araştırmalarıyla tüm Alevileri Türkleştirmeye ve Müslümanlaştırmaya çalışıyorlar. O kadar ileri gidiyorlar ki, hiç yüzleri kızarmadan Arap Ali’nin ve Muhammed’in bile Türk olduğunu söylüyorlar. Sanki Alevilik bir ırkmış gibi sunmaya çalışıyorlar. Oysa, Alevilik diğer dinler gibi bir inanç biçimi olup, bir çok ırktan insanlar ve topluluklar alevi inancına sahip bulunmaktadırlar. Böyle basit bir tespiti yapmak için derin araştırmalara ve uzman olamaya bile gerek yoktur.
Kaldı ki, yeryüzünde tüm insanlar Türk ve Müslüman olsa ne işe yarar? O halde önce insan olmak gerekir. Sonra herkes kendini nasıl hissedecekse, o şekilde ırkını belirlesin. Diğer taraftan; eğer bu ülkede Türkler eziliyorsa Türklerin yanında yer almalıyız. Şayet Kürtler ya da başka bir ulus eziliyorsa o zaman da onların yanında yer almak durumundayız. İnsanlık bunu gerektirir. Aksi halde, Türkleştirilmiş Alevi Kürtlerin de, özünden koparılarak devşirilmiş Alevi Türklerin de hiç kimseye faydası olmaz. Hatta kendilerine bile faydaları olmaz. Çünki, tarih böyle devşirme olayları ile doludur.
Ben; önce insanım, sonra kürdüm, kızılbaşım, komünistim…
Her insan kendini nasıl hissedebiliyorsa, o şeklide tanımlasın. Yani insanlar ırkını, inancını, kişiliğini kendisi belirleyebilmelidirler. Çünki; İnsan, haklarıyla insandır.
23.11.2009
-------------------
WEB : http://www.gomanweb.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder