9 Haziran 2011 Perşembe

Hakkı Devrim'e mecburi ve gerekli bir cevap hakkı




"...Eğer dürüst bir gazeteci ve yazar iseniz buyrun cevap hakkımı köşenizde yayınlayın!"


Abdulkadir Ulumaskan
ulumaskan@hotmail.com

Hakkı Devrim’in Radikal gazetesi de “Leyla Zana ile kavga etmeye de sohbet etmeye de hazırım.” Başlıklı yazısı ile ilgili bir e-mail yazıp kendisine göndermiştim. Hakkı Devrim 03.06.2011 tarihinde yine kendi köşesinde “Zana'yı savunan iki mektubun biri cevaba değer nitelikteydi.” başlığıyla bana hakaret eden bir yazı yazmış. Ben Hakki Devrime özetle şunu yazmıştım: “Leyla Zana andilini savunduğu için siz, asimilasyonist bir mantıkla onunla kavga etmeye hazır olduğunuzu yazmışsınız. Kürtler bir yüzyıldır bu inkarcı ve asimilasyonistt mantıkla kavga ediyor. Eğer bu mantık devam ederse bir yüzyil daha kavga edeceklerdir.”

Bunun üzerine O da benim için şöyle yazmış:”Abdulkadir Ulumaskan ciddî bir cevabı hak edecek seviyede değil. Beni asimilasyoncu olmakla suçluyor. Uzun ve terbiye özürlü mektubunun özeti bu. Zana’ya hayran olması da anlaşılır bir haldir, çünkü o da saldırgan tabiatlı birine benziyor.”

Ben de onun bu hakaretine karşı mecburi ve gerekli bir cevap yaziyorum
Sayin Hakkı Devrim, doğrusu siz yaşınıza başınza yakışmayan bir şekilde, bana ahlak, edep ve nezakete uymayan bir tarzda hakaret ediyorsunuz. Tabi siz, Kürtlere hakaret etmeyi kendinize bir hak bildiğiniz için ve bunun da yanınıza kâr kalacağını sanarken, aslında Kürtlerin de bunu, sizin gibi Kemalist asimilasyoncuların sayısıyla çarparak size iade edeceklerini hesaba hiç katmıyorsunuz. Siz Kürtlere basın yolluyla saldırarak hakaret ederseniz -onlarda şimdi benim yapacağım gibi- aynı yolla, misliyle, size cevap vereceklerdir. Çünkü artık sadece sizin değil, Kürtlerin de yazabilecekleri basın-yayın organları vardır. Onun için bundan sonra yaptıklarınız ile yapacaklarınız artık yanınıza kâr kalmıyacaktır.

Ama siz, etik erdem göstererek Kürtlerden özür dilemek yerine, kalkıp hakaret ediyorsunuz. Bu ahlaki değildir. Ben kamuyouna açık değil, size kişisel bir yazı yazıp göndermiştim. Ama siz kalkıp bunu kulanarak ve tahrif ederek hakaret ediyorsunuz. Ben de size bu cavabı yaziyorum ki, kimin terbiye özürlü yada terbiyeden yoksun olduğuna okuyanların kendileri karar versinler.

Benim size yazdığın yazının özü ve başlığına hiç değinmeden sadece size asimilasyoncu dediğim üzerinden, -şimdi size misliyle iade edeceğim- hakaretlerinizi üretiyorsunuz. Benim sizin asimilasyoncu olduğunuzu söylediğim ve öyle olduğunuz da doğrudur. Ama sizin esas yazı başlığınıza karşı: „Kürtler bu asimlasyonist mantıkla daha çok kavga eder!“ anafikiri üzerinden atlayarak kendinize göre çarpıtma ve hakaret malzemesi yapiyorsunuz. Öyle anlaşılıyor ki yılların yaşlılık tercübesi sizi bu konuda da bayağı uzmanlaştırmıştır. İşinize geleni alıp, esası gizleyerek bunun üzerinden insanlara saldırma marifetini iyi öğrenmişsiniz. Bu konuda basın ve yayn terbiyenizin de gözden geçmeye muhtaç olduğunu düşünüyorum.

Sizi eleştirmek neden „terbiye özrü“olsun? Siz, polis, savcı, hakimlikten sonra şimdi de terbiyeci mi oluyorsunuz? Bence siz, mazlumlara terbiye vermek yerine kendi terbiyenizi bir gözden geçirirseiz daha iyi edersiniz. Belki o zaman “özrün”nerede ve kimde olduğunu daha iyi görebilirsiniz. Bu Kemalizmin kendini beğenmişlik ve üstün görme terbiyesi midir nedir bilmiyorum? Ama doğrusu pek anlaşılır bir durum değildir.Yani anlaşılmıyor değil ama mantıksal ve vicdani bir anlaşılırlığı yoktur. Ancak bence en büyük terbiye ve ahlak özrü, bir halkın kendi doğal, insani ve demokratik hakkı olan anadilini savunmasına “ilkellik” demektir. Ben anadilimi savunuyorum ve bu terbiye özrü değildir. Ama bu işte illaki bir terbiye ariyorsanız, ben de size asimilasyonu savunmanın, terbiyeden, ahlaktan ve insanlıktan yoksunluk olduğunu hatırlatmakta bir mahsur görmem.

Sizin başbakanınız Almanya’da “Asimilasyon insanlık suçudur.” Diyor. Ve utanmadan kendi ülkesinde asimilasyonu savunup uyguluyor. Eminim ki siz de Almanya için bunu söyleceksiniz. Ama öbür yandan kalkıp 20 milyon Kürt kalkının anadilini savunmasına da “ilkellik”diyerek bu insanlık suçuna ortak oluyorsunuz.

Benim dilimi yasaklama hakkını kendinizde görürken, müsaade edin bende sizin asimilasyoncu olduğunuzu size söyleyim. Sanırım asimilasyonu eleştirmek asimilasyonu savunmaktan daha ağır insani bir suç değildir.

Sayın Leyla Zana’nın anadil ile ilgili söylediklerine “ilkellik” demek sadece asimilasyonist bir mantık değil, aynı zamanda bir insan hakları ve demokrasi ayıebıdır da. Ben sadece bu mantığınzı ortaya koymaya çalıştım, çalışıyorum. Ama terbiye ile ahlaki yanınızı pek sorgulamadım. Madem siz, terbiye ve ahlakı gündeme getirip hakarete başladınız, o zaman buyrun, bu terbiye ile ahlak meselesini incleyelim ki, terbiye ve ahlak özrünün ne olduğunu ve kime ait olduğu iyice anlaşılsın diye, size bu cevabı yazıyorum.

Benim asimilasyonu eleştirerek anadili savunan sözlerim bunca yaşınıza rağmen neden sizi yerinizden hoplatırıyor? Sayın Zana, Kürtlere “anadilnizi koruyun”derken neden çılgına dönüp kendisine saldırıyorsunuz? En doğal, insani haklara karşı böyle tehamülsüzlük ve saldırı ahlaki mıdır sizce? Ya da Kemalizm dışında, hangi ahlakta böyle bir terbiye vardır acaba?

Ciddi bir cevabı hak etmediğimi söylüyor ve arkasından da hakaretlerinizi savuruyorsunuz. Eğer cevaba değer bulmuyorsanız cevap vermez geçersiniz. Ancak hangi düşüncenin cevaba değer ya da değmez olduğu konusu herkesin düşünceye olan saygısı ya da saygısızlığı ilgili bir şeydir. Bunu izah etmenin de bir terbiyesi vardır ve cevap verirken terbiyeli bir şekilde verilmesi gerekir.

Benim de, Leyla Zana gibi saldırgan olmam ise iki kere yalandır. Çünkü ne ben ne de O, biz kimseye saldırmadık ve biz Kürt olarak hep saldırılan olduk. Yani sizin gibilerin saldırılarına maruz kaldık ve kalıyoruz. Şimdi de saldırılarınıza boyun eğmedik diye sözlü hakaret ve saldırılarınızla karşı karşyayız. Ben bugüne kadar Zana’nın kimseye saldırdığını duymadım. Ama sizin gibi asimilasyoncu düşünen savcının anadil konusunda Leyla Zana mahkemede savunmasını yaparken direkt ona saldırıp dövmek istedigini duydum. Tabi siz de ondan geri kalmayıp yazılı ve sözlü olarak saldırıyorsunuz.

Elbette size göre modernliğin ölçüsü Kemalizm ve asimilasyon ise, siz Leyla Zana ve onun gibi anadillerini savunanları ilkel görebilirsiniz. Sizin gibi modern asimilasyonist olmaktansa biz insani haklarımızı savunma ilkelliğini onur biliriz.

Ancak modern dünyadaki uluslararası bilimsel kurum ve kuruluşlar (UNESCO vb.) sizi yalanlıyor. Size göre ilkel olan bilim, bilim adamları ve pedagoglar, anadilin çocukların zihinsel, ruhsal ve sosyal gelişimleri için temel olduğunu söylüyorlar. Ama siz hala Donkişotvari misali buna karşı direniyorsunuz. Bu konuda onlarca bilimsel araştırmanın sonuçları var. İsterseniz ve haberiniz yoksa size gönderebilirim. Ancak eğer bunları bilmenize rağmen bunu savunuyorsanız, bu daha da vahimdir. Çünkü siz bana ve sayın Zana’ya pedagoji dersi verirken, bu bilimi de çarpıtmaya kalkıp asimilasyonist mantığınıza alet etmek istiyorsunuz. Bu ayiptır. Bilime ve insani etiğe sığmaz.

Padagoji dersini veren Hakkı Devrim’in bu bilimle ne kadar ilgisi var, diye merak edip hayat hikayenize bir baktım. Pedagoji bilim dalında hiç bir selahiyetinizin olmadığını görünce bir kez daha hayret ettim. Pedagoji bilimiyle ilgisi olmayan birinin kalkıp, bu bilim dalında ahkam kesilerek ona, buna bu bilimin dersini vermeye kalkışmasının ne kadar ahlaki olduğunu bilmiyorum?

Sonuç olarak; Hakki bey! Siz, beni babam yaşında olan kendinize teedeb (edebe gel / edepli ol!) demeye cebr ediyorsunuz. Bu da, benim almış olduğum terbiye gereği bana zulümdür. Ama sadece bana hakaret etmekle kalmayıp, benimle birlikte bir halka da hakaret ediyorsanız kusura bakmayın, cebrende olsa size haddininizi bildirmek zorundayım.

Eğer dürüst bir gazeteci ve yazar iseniz buyrun cevap hakkımı köşenizde yayınlayın.

05.06.2011

Hiç yorum yok: