14 Aralık 2009 Pazartesi

Kıtasal Bolivarcı Hareket’in Manifestosu


CCB’den MCB’ye Geçiş
Kıtasal Bolivarcı Koordinasyon’dan Kıtasal Bolivarcı Hareket’e Geçiş

Bizim halklarımızın birliği yalnızca bireylerin bir arzusu değil, aksine kaderin değişmez bir hükmüdür. SIMÓN BOLÍVAR

Haber: CANAN ATEŞ

Bizim Amerikamız’da ve Abya Ayala’da tüm evrenin umutlarını yeşerten ve kendi krizinin batağından çırpınan ve artık iyice korkak hale gelmiş emperyalist güçlere korku saçan bir hayalet dolaşıyor... Bu hayalet, Bolivar’ın ruhu, kılıcı, onun tüm kıtada bayraklaşan sosyal ve politik projesidir. Bu hayalet, bütün kahramanlarımızdan ve bağımsızlığımızın mimarları olan önderlerimizden oluşan büyük bir ordunun önünde yer alıyor. Ve bir halk ordusu, onlardan aldığı güçle özgürlüğünü elde etmeye azmediyor, çünkü artık tarihi adaletsizliklere son vermenin, Bolivar’ın da rüyası olan ve bu yarımkürede bizlerin kaderinin koruyucu kalkanı olacak bir Büyük Ulusu yaratmanın zamanı gelmiştir.

Kanımızı son damlasına kadar emen krallıklar ve imparatorluk tarafından 500 yıldan fazla bir süre yağmalandık ve yoksul bırakıldık. İşgalciler, tüm dünyaya hakim olmak ve kuzeyimizde felaket saçan bir güç merkezi yaratmak için Abya Ayala-Bizim Amerikamız’ın zenginliklerini, altınını, gümüşünü, petrolünü, kömürünü, doğalgazını, demirini, bakırını ve değerli taşlarını, onurlu geleceğimizin mirasını zorbaca çaldı ve çalmaya devam ediyor. Adaletsizle elde ettikleri tüm bu ihtişam, bizlerin yoksulluğu pahasınadır.

İlk işgalciler buraya tüfekleriyle, kılıçlarıyla, atlarıyla, barutlarıyla, köpekleriyle ve haçlarıyla dehşet saçarak baskının, sömürünün ve ölümün kolonilerini kurmak için geldiler. Katolik kilisesinin gizli kapılar ardında imzalanmış fermanlarının etkisi altında gözü dönmüş bir hırsla saldırmaya başladılar. Avrupalı taht sahiplerinin çılgınca hırsının girdabıyla kuşatılan 70 milyon yerli ve 140 milyon siyah, hizmetkarlığın ve köleliğin zincirlerinde hayatını kaybetti. Ruhunu şeytana satmış işgalciler, işledikleri korkunç insanlık suçlarını kurban ettikleri yerli ve siyahların ruhu olmadığını iddia ederek temize çıkarmaya çalıştılar. Potosi’nin zirvelerinden ahlaksızlık yuvası saraylarına uzanan ve altın ile gümüşten inşa ettikleri köprünün devasa ayakları Amerikan halkları kanı üzerinde yükseliyordu. Bir halka zulmetmek adına hiçbir hukukun hükmü kalmamıştı.

300 yıl sonra işgalciler, Ayacucho yükseklerinde kanlı bir anti-sömürgeci savaşta Amerikan halkları tarafından yenilgiye uğratıldılar. Tüfeklerin gürlediği, korkunç kılıç şakırtılarının ortasında atlarıyla ve mızraklarıyla savaşan halk ordusunun karşısında hezimete uğradılar. Böylece Amerika’yı terketmek zorunda kaldılar. Tiranlardan, mücadelenin ve onurun yolunu seçerek, zulme karşı direnişin kutsal ve vazgeçilmez olduğunu kanıtlayarak kurtulduk. Bağımsızlık yolunda mücadele veren halk ordusu Bolivar’ın ateşli sözleri karşısında titredi: ‘Askerler! Göklerin insanoğluna yüklediği görevlerin en büyüğünü, bütün dünyayı köleliğin zincirlerinden kurtarmak gibi bir işi yerine getireceksiniz. Askerler! Yenmekle yükümlü olduğunuz düşmanlar 14 yıldan beri galip oldukları için böbürleniyorlar. Fakat onlar ancak silahlarını sizlerin binlerce savaş görmüş silahlarıyla boy ölçüştürdüklerinde söz etmeye değer olacaklar. Askerler! Peru ve bütün Amerika sizden barış ve zafer bekliyor. Özgür Avrupa sizi hala hayranlıkla izliyor, çünkü Yeni Dünya’nın özgürlüğünü elde etmesi tüm evrenin umududur. Düşmanlarınızı hafife mi alacaksınız? Hayır! Hayır! Hayır! Sizler yenilmezsiniz... Ve bugün halkların mücadelesi, Bizim Amerikamız, evrenin yenilmez umudu olmaya devam ediyor.

ABD, özgürlük savaşçılarının silahlarının yenilmezliğine ikna oldu, bu nedenle Peru’daki Tupac Amarular’ın ve Nueva Granada’ki komünarların ayaklanmalarının gücünü gözleriyle gördüğü o andan itibaren arka planda şekillendirdiği stratejisi için pençelerini keskinleştirmeye başladı. ABD, kıtamız Amerika’daki ticari hakimiyet için İngiltere ile kapışmasına izin verecek bir güce ulaşıncaya dek bizim bağımsızlığımızı elde etmemizi geciktirmeye çalıştı. Yaptıkları aritmetik hesaplarıyla kendinden geçmiş bir halde sorunun çözümünü tarafsız olduklarını ilan etmekte buldular; bağımsızlık savaşçılarına silah satmayarak tarafsız kalacaklardı, ancak aynı zamanda İspanyol işgalcilere de ticari özgürlük vereceklerdi. Diğer taraftan da Güney Amerika’daki bağımsızlık mücadelesine silah sağlayan her ABD’li yurttaşa ise 10 bin dolar para cezası ile 10 yıl hapis cezası öngören bir yasayı çıkararak hainlik noktasına geldiler. ‘Düşman karşısında artık kollarımız, göğsümüz, atlarımız ve mızraklarımızdan başka da silahımız yoktu.’

Ancak bizim Amerika’daki ilk kölelik karşıtı ve özgür devletin başkanı büyük Petion’umuz vardı, Bolivar’a sadece silah ve mühimmat vermedi, kıtasal devrimin zafere ulaşması için gereken sosyal desteği de sağladı.

1823 yılında, ABD inanılası zor ve ihanetçi bir diplomasiyi uygulamaya koyarak kendilerini yarıkürenin sahibi ilan ettiler ve Bizim Amerikamız’ın şefkatli kalbine yağmacı Monroe doktrini çivilerini sapladılar: ‘Amerika, Amerikalılarındır.’ Bir uydurma yasa çıkararak Latin Amerika’nın kendilerine ait olduğunu, bizim kendilerinin ‘mutlak kaderi’ olduğumuzu ilan ettiler, oysaki bu iddia, gerçekte ‘Amerika’yı özgürlük adına yoksulluktan kurtarmak için işgal etmek’ yasası olmaktan başka da bir anlam taşımıyordu.

Entrika ve ihanet içerisinde gizlenerek yavaş yavaş içimize girdiler. Vatana ihanet edenlerin çekişmeleri olmasa bunların hiçbirini yapamazlardı. İhtilaf tohumları ektiler ve bağımsızlık ile özgürlüğün garantisini olan halk ordusunu parçaladılar. Daha sonra da Bolivar’ı katlettiler ve KOLOMBİYA’yı, halkların kardeşliğini ve birliğini öldürdüler.

Kurtarıcı Simon Bolivar ABD’nin Amerika’nın nüfusu en yüksek krallığı olarak kıtanın patronu rolüne soyunacağını daha o günlerde ifade etmişti. Bolivar, ABD’nin kısa bir zaman içerisinde tüm kıtanın efendisi olabileceğini, ancak bir avuç özgür insanın kudretli imparatorlukları yenilgiye uğrattığının da tarihte sıklıkla görüldüğünü de belirtmişti. Eğer bana inanmazsanız, bu dediklerimi bronzdan bir piramite kaydedin ki gelecek kuşaklar bu sözleri okusunlar ve bana hak versinler.

Kısa bir zaman sonra Meksika topraklarının yarısından fazlasını ele geçirdiler. Bayraklarına zorla sömürgeleştirdikleri Puerto Rico’nun yıldızını eklediler. Bağımsız cumhuriyetleri işgal ettiler, kendilerine boyun eğmeyen hükümetleri devirdiler, yerlerine diktatörleri ve kukla devlet başkanlarını geçirdiler, ancak açgözlülükle burunlarını soktukları her yerde erdemin direnişini karşılarında buldular. ABD, halen bu niyeti taşımaya devam etse de hiçbir zaman Küba’yı kolay lokma haline getirmeyi başaramadı. Yeni sömürgeci ilerleyişleri, her zaman Sandinistlerin ve Caamanistlerin, şu an sömürge haline getirilmiş Dominik halkının direnişini karşısında buldu. Bu halkın zincirlerini kıracağı günleri uzak değildir.

İşgalciler, uçak gemilerinden ve fırkateynlerden oluşan filoları, ‘business’ aldatmacaları ve neoliberalizmleriyle, Dünya Bankası ve özelleştirmelerle, IMF ve deniz kuvvetleriyle, dezenformasyon ve sömürgeci kültürün ideolojisi ile, Hava Kuvvetleri Komandoları (AMC) ve ileri seviyedeki operasyonel askeri güçleri konuşlandırarak kıtamıza gelmeye devam ediyorlar.

İşgalci güçler, C17 ve P3 Orion uçakları, stratejik hedefler için tasarlanmış bombardıman uçakları, 4. filo, CIA ve Mossad, ingiliz SAS komandoları, yüksek askeri teknolojiler, ALCA, Plan Kolombiya, Panama-Puebla ve Smart Power yani yeni neo-sömürgeci stratejilerinin akıllı gücü olduğu kisvesi altında planladıkları caydırıcı önlemler olmak üzere bütün güçlerini büyük kahraman Bolivar’ın yürüyüşünün ve diğer önderlerimizin özgürlük projesinin önüne geçmek, halklarımızın bağımsızlık mücadelesini boğmak için biraraya getirmiş durumdadırlar.

Honduras’ta yapılan askeri darbe, bu işgalci politikanın ikiyüzlü bir şekilde gizlenmesinden başka birşey değildir.

Bolivar’ın hayaleti, halklarımızın birliği için Büyük Cumhuriyet Ulusu’nun aciliyeti düşüncesinin bilinçlerde yeniden canlanması ve Kurtarıcı Simon Bolivar’ın da arzuladığı gibi bu yarıkürede tüm evrenin umuduna dönüşecek bir mücadele yürüten başka bir gücün ortaya çıkması gerçeği onları en çok korkutandır. Bu yürüyüş, onların tüm dünyayı kendi hakimiyetleri altında köleleştirme üzerine kurulu ve hiçbir temele dayanmayan saçma hayallerine karşılık ‘sevgili silah arkadaşlarımla birlikte tiranlar tarafından zulmedilen topraklarımın sınırlarına doğru yola çıkıyorum’ diyen ve adaleti önüne hedef koyan somut bir niyet taşınmaktadır.

ALBA’nın, Amerika Halklarının Bolivarcı Birliği’nin bütünleştirici kıvılcımını nasıl da söndürmek istemektedirler, çünkü bu kıvılcımın sömürgeleştirdikleri topraklarda bir yangına dönüşerek kıtamıza ‘mutlak kader’ diyen kibirli inançlarını kül etmesinden korkuyorlar. ALBA halkları tarafından kuşatılmalı ve onlarla birlik olmalıyız, Washington’un hakimiyetini sarsarak yerine tüm kıtamızı etkileyen vatan ve onur düşüncesini koyan kardeş Venezuela, Bolivya, Ekvator, Nikaragua ve Küba halklarının yeni bir toplum yolundaki mücadelesinde onlarla birlikte hareket etmeliyiz.

Bizim Amerikamız, neoliberal sistemin felaketine karşı dimdik mücadele vermekte, vahşi kapitalizmin hakimiyetine karşı direnen halklara öncülük etmektedir. Kıtada ve adada (Küba) önlenemez bir şekilde ilerleyen Bolivarcı değişim dalgası büyümektedir. Artık bu dalgayı önlemeye çalışan tüm girişimler boşa düşmektedir.

ABD’nin güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılan anlaşma uyarınca Kolombiya topraklarında kurulan çok sayıdaki askeri üs, Simon Bolivar’ın halen geçerli olan sosyal, ekonomik ve siyasi projesinin ilerlemesini durdurmak amacıyla gerçekleştirilmiş emperyalist mevzilenmedir. Bu üsler, emperyalizmin stratejistlerinin 4. Santafe’nin kirli sayfalarında ifade ettikleri düşüncelerinin hayata geçirilmesi anlamını taşımaktadır. Sosyal kaynamayı ezmenin, askeri baskıyı hakim kılmanın, Venezuela’nın petrol kuyularına, Amazon bölgesinin zenginlikleri ve doğal çeşitliliklerine saldırmak ve Güney Amerika’nın su kaynaklarını özelleştirmek için Kolombiya’yı bir saldırı üssüne dönüştürmenin yollarını aramaktadırlar. Bizim Amerikamız, ne Kuzey Amerikalılar’ındır ne de herhangi bir emperyalist gücün arka bahçesidir. Kıtamızın doğal zenginlikleri, bizim geleceğimizin, onurumuzun ve bağımsızlığımızın garantisidir. Bizler, çok daha zalim ve aynı zamanda çok daha güçlü de olsa tüm bu yönlü saldırılara karşı direneceğiz. ‘Politika, hiçbir zaman Kuzey Amerikalılar’ın bizle ilgili tasarladıklarından daha ahlaksız bir hale gelmemiştir.’

Halkların emperyalist tiranlara karşı verdiği insanlık mücadelesindeki en güçlü silahı birlikte mücadele etmektir.

Kimliğini ve bu projede yer alan tüm canlı güçlerin bağımsız duruşunu kaybetmeksizin, Koordinasyon’dan Kıtasal Bolivarcı Hareket’e doğru ve büyük bir devrimci kararlılık isteyen bu sıçrama Bizim Amerikamız’ın halklarının bağımsızlığı ve yeni bir gücün inşası yolundaki ilerleyişin garantisi olacaktır.

Kıtasal Bolivarcı Hareket olarak, halkların bütün mücadelelerini, yarıkürenin sosyal ve politik örgütlerini, dünyadaki tüm farklı ırkları, halk önderliklerini ve tüm devrimcileri, siyasi partileri ve hareketleri, yeni isyancı varoluşları, gençliğin canlı gücünü, mücadele içindeki tüm kadınları Kurtarıcı Simon Bolivar’ın, Miranda’nın, Artigas’ın, Che’nin, Morazan’ın, Lautaro’nun, Marti’nin, Amaru’nun, Katari’nin, Alfaro’nun, Sandino’nun, Farabundo’nun, Prestes’in, Betances’in, Caamaño’nun, Manuelita’nın, Marulanda’nın, Zapata’nın ve Villa’nın, Amerika kıtamızın özgürlüğü için mücadele eden tüm kahramanlarının bizi çağırdığı yerde, eylemin ve birliğin büyük stratejik alanında buluşmaya çağırıyoruz.

Büyük Anavatan’ın ve Sosyalizm’in, antiemperyalizm ile vatan ve insanlık uğruna mücadele etmeyi önüne koyan tüm Latin Amerika ve Karibik halklarının birliğinin bayrağını daha yukarılara çekeceğiz. ‘Yalnızca halkların sevgisi temeli üzerinde onurlu ve kardeşçe bir yaşam mümkündür.’

Kapitalizm iflas etmiştir. İnsanlık dışıdır. Bütün gözeneklerinden kanlar saçarak doğmuştur. Egoizm, adaletsizliktir. Gezegenimizde bir milyar 20 milyon insan açlıkla karşı karşıyadır ve her yıl 40 milyondan fazla kişi açlıktan dolayı ölmektedir. 3 milyar insan yoksuldur ve yetersiz beslenmektedir. Yaklaşık bir milyar kişi işsizdir ve bu kontrolsüzlük yaşadığımız gezegene sürekli zarar vermektedir. Daha iyi bir dünyada yaşamak için mücadele vermek kaçınılmazdır. Antikapitalist alternatif, sosyalizmdir. Sosyalizm, tarihin halkların mücadelesi ile tamamlanacak değişmez bir durağıdır.

Latin Amerika sosyalizmi kahramanlık ile yaratılacak bir eserdir. Latin Amerika sosyalizminin temeli, bizim kendi değerlerimizdir. Bizim Amerikamız-Abya Ayala, tarihine sahip çıkan halk demektir. Bizim kaderimizin stratejistleri, düşünürlerimiz aynı zamada bizim kurtarıcılarımızdılar. Bağımsızlık ve özgürlüğü hiçbir zaman sosyal devrimden ayrı tutarak tasarlamadılar, çünkü bağımsızlık ve özgürlüğün gerçekleşmesi, birlikte durmanın engellenemez gücü olmadan mümkün değildir. Evrendeki eşitlik temeli üzerine inşa edilen bir özgür insanlar topluluğu, birliğin bir ürünüdür. ‘Birlik, yenilenme sürecimizin değerlerini yaratmada en çok ihtiyaci duyacağımız noktadır. Bu birlik, bize mucizelerden gelmeyecektir, aksine hedefi iyi belirlenmiş çabalar ve etkili bir duyarlılık sayesinde gerçekleşecektir. Bütün Amerikalı halkların tek bir vatanı vardır. Bu vatanı her ne pahasına olursa olsun kuracağız. Bu şekilde birliğini sağlamış bir Amerika, bütün ulusların ve cumhuriyetlerin anası olarak adlandırılabilecektir.’ Bu, Kurtarıcımız’ın öğretisidir. Büyük Anavatan, bizlerin hedefidir.

Bağımsızlık Bildirgesi’nin ilanının 200. yılında tüm dostlarımızı çetin geçmekte olan 21. yy.’ın Ayacucho Muharebesi’ne gönülden katılmaya davet ediyoruz. Kahramanlarımız, yürümemiz gereken yolu o günlerden çizdiler. Ayacucho bozkırlarında elde edilen zafer, Venezuellalılar, Arjantinliler, Ekvatorlular, Şilililer, Granadalılar, Perulular ve eski Avrupa’nın savaşçılarından oluşan enternasyonalist bir ordunun İspanyol zulmününe son vermek ve sömürgecileri en son kalelerine değin Bizim Amerikamız’dan söküp atmak uğrunda elde edildi. ‘Artık zaman, Amerika halklarının biraraya gelme zamanıdır.’

Hepimiz, Bolivar’da buluşuyoruz. Kıtasal Bolivarcı Hareket ile onun sosyal ve politik önderlikleri, halkların kıtasal devrimin zaferi yolundaki yürüyüşüne öncülük edecek yönetim mekanizmasını oluşturmakla görevlidir.

Yeni sömürgeci düzenin adaletsizliğine karşı mücadelemizde, Mareşal Sucre’nin 9 Aralık’taki tarihi muharebenin hemen öncesinde askerlerine yönelik hitabında dile getirdiği sözlerinin coşkusunu taşıyacağız: ‘Askerler! Amerika’nın kaderi bugün sizin ellerinizdedir. Bizler, özgürlük tutkumuzla evrenin umudu olmalıyız. Ya zafer ya ölüm!’ . ‘Şu an hayati bir noktada bulunuyoruz. Kılıçlarımız adına söz veriyoruz, kılıçlarımızsa sözümüzdür. Adalet ve eşitiği bir araya getirerek insanlığın özgürleşmesi için büyük mücadeleyi başlatacağız.’

Bolivar’ın ve diğer ulusal kahramanlarımızın düşünü gerçekleştirmek yolunda başlattığımız yürüyüşümüze hız katmak için, Büyük Anavatan ve Sosyalizm’in tesisindeki aciliyet noktasında hareket eden yeni hükümetlerin inşası için kardeşlik ve bilinç temelinde yükselen alternatif politikaları yaratmalı ve halklar için yeni bir dönem başlatmalıyız.

Bolivar ve tüm önderlerimiz bizimle birliktedir.

Kutimunqan kutikapamunqan chaymantas, pispochakuna takichkan: Onlar bize geri döndüler, bu yüzden kuşlar şarkı söylüyor.

Bizler tarihiz; birlikte zafere ulaşacağız.

Kıtasal Bolivarcı Hareket Kuruluş Kongresi

Caracas, 7-8-9 Aralık 2009

Hiç yorum yok: