1 Ağustos 2011 Pazartesi

ÖLMEK VE ÖLDÜRMEK!



Mustafa Elveren – (Em.Öğrt.)
mustafaelveren@gmail.com


Aile içinde, çevremizde, sokakta insanların birbirleriyle yaptıkları tartışmalarda: “Vallahi öldürürüm seni!”, “Gebertirim lan!” Ya da sohbetlerinde; “ölümü gör”, “Senin için ölürem” gibi söylemlerine çokça rastladığımız bir olgudur.

Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihini yazanlar hep ölmek ve öldürmek konularına ağırlık vermişlerdir. Yani Osmanlı tarihi de, Türkiye Cumhuriyet tarihi de ölmek ve öldürmek üzerine kurgulanmış kanlı savaşlarla doludur.

Yine Dünya’da yaşanmış ve yaşanmakta olan dinlerin tarihleri de kanlı savaşlarla dolu olduğu bilinmektedir.

Böylesi bir tarihe ve dine sahip olan ülkelerin halkları bir arada barış içinde yaşama şartlarını her geçen gün olumsuz yönde etkilemektedir. Ne yazık ki, ölmek ve öldürmek kültürü çok yaygın bir biçimde ülkemizde devam ediyor.

Ölmek ve öldürmek, bu iki sözcüğü yazarken bile çok rahatsızlık duymaktayım. İnsan haklarıyla insandır. İnsanın en kutsal şeyi yaşam hakkıdır. Bu hakkın başka bir insan tarafından yok edilmesi kabul edilemez.

Ne yazık ki, hala ölmenin ve öldürmenin önüne geçemedik.

Dillerinde ölüm sözcüğünü eksik etmeyenler ülkesini de, halkını da insanı da sevemezler. Esas amacımız şehit olmak değil, yaşamak ve yaşatmak olmalıdır. Kendisine aydınım diyen her kesin bu gerçeği iyi kavraması gerekir.

Silvan’da Temmuz sıcağında kavrularak hayatını kaybeden 20 gencimizin ölümünü engelleyememenin çaresizliği ve üzüntüsü içinde olduğumuzu bir aydın olarak itiraf etmek durumundayım.

Öyle anlaşılıyor ki, takunyacılar ile postalcıların iktidar kavgası daha uzun süre devam edeceğine benziyor. Siyah postal baskısından kurtulmaya çalışırken, yeşil postalın altına girmek üzere olduğumuzu da belirtmeliyim. “Al birini vur ötekisine” mi? “Denize düşen yılana sarılır” mı?

Munzur Festivali ve Mazlum Doğan

Ölmek ve Öldürmek amacıyla Dersim’de askeri operasyonlar hızla devam etmektedir. Buna rağmen Mazlumların diyarı Dersim’de “11.Munzur Kültür Ve Doğa Festivali” İl ve İlçelerde oluşturulan festival komiteleri tarafından belirlenen proğramlar çerçevesinde start aldı. Bu satırları yazdığım sırada festivalin başarılı bir şekilde devam ettiğini öğrenmiş bulunaktayım.

Geçen yılki etkinlikle ilgili yazdığım makalede; “Köylüm ve arkadaşım Mazlum Doğan bu festivalde unutulmamalıdır. Pirim Seyit Rıza gibi Mazlum’un da heykeli Dersim’e dikilmelidir…” mealinde bir şeyler söylemiştim. Bu söylemimden dolayı Tunceli C. Savcılığı hakkımda soruşturma açmıştı. Akabinde dokuz soruşturma daha başlatmıştı. Bunların bir kısmı dava safhasına dönüşmüş durumdadır. Birkaç davaya savunma da gönderdim.

Bu yılki yani 2011 yılı festivalinin programını inceledim, ancak yine sevgili Mazlum Doğanla ilgili her hangi bir etkinliğe rastlamadım. Bu tür festivallerin programları çok geniş ve farklı siyasi görüşlerin ortak çabalarıyla hazırlandığını düşünüyorum. O nedenle Mazlum ile ilgili herhangi bir etkinliğin programda yer almamasını yadırgamıyorum.

Ancak, gün gelecek sevgili Mazlum’un heykeli hem Dersim’de Pirim Seyit Rızanın yanına ve hem de doğduğu Goman Köyü mezrası olan Seydan’a mutlaka dikilecektir. Bu arzum ve temennim gerçekleşmesi için çalışacağım.

Ölmek ve öldürmek yerine yaşamak ve yaşatmak, kin ve nefret yerine sevmek ve sevilmek, baskı ve zulüm yerine hak ve özgürlüklerin olduğu bir Dünya dileğiyle….

Hiç yorum yok: