3 Nisan 2008 Perşembe

BiR ADIM iLERi, iKi ADIM GERi






Abdulkadir Ulumaskan / ulumaskan@hotmail.de


İki adım ileri atmak için, bir adım geri atma taktiği, Türkiye’de bir çok şeyde olduğu gibi tersine işliyor.T.C’ye mahsustur, demokraside bir adım ileri, iki adım geri gitmek!

Bir zamanlar darbeci general de: „ Demokrasi bir numara fazla geldı.“ diyerek iki adım geri atırmışlardı. Bu mirasi devralan sonraki generaller de tanklarla „Demokrasinin palet ayarlarını“ yaptıklarını söylemişlerdi. Ve yaptılar da.

1980 Kenan Evren cuntasındanki iki adım geriden sonra ise artık darbeler biçim değiştirdi:
Postmodern darbelerin ardındanda, elektronik E-darbeler geldi.

Şimdilerde ise e-darbelere hukuki olmayan hukuksal darbeler eşlik ediyor.


Bu askeri, ya da sivil olsun, darbelere yardım ve yataklıktır. Yargılanması gerekenkerin yargıladığı bir yerde, hukuk değil, hukuki felaket var demektir. İşte Türkiye bu felaketlerden hiç kurtulamadı. Daha doğrusu bu felaketlerden kurtulma fırsatı hiç verilmedi. En ufak bir gelişmede darbeler ve darbe korkulukları devreye sokuldu.

Türkiye’de her ne zamanki demokratik bir eğilim belirince ya da olacağı sanılınca hemen demoklesın kılıcı darbe ve darbe söylentileri ortalığı kaplıyor.

Darbe bazen sahici, bazen de bostan korkuluğu veya öcü gibidir.

Sahici durumda, eğer halkta geçek bir demokratik gelişim emaresini hissederse o zanan cidden devreye girebilir.

Öbür yandan halkı kuşa çeviren darbeci mantık, ve bu zihniyetin ürünü egemenler bostan korkuluğu olup halkı ürkütmek istiyor. Üçüncü yötem darbeci tip ise, sadece darbe korkusu salıp halkın olası gelişme eğilimlerinin önünü kesmek içindir.

Darbe hikayesını kısaca böyle belirtikten sonra, son günlerde olup bitenleri biraz değerlendirmeye çalışmak istiyorum .

Şimdi sözde tehlikede olan Laikliğin imdadına, darbe tehdidinin yanısıra yargı da koşturuluyor. Tabiki bunun bir anlamı ve verdiği bazı mesajları vardır:

Önce AKP ve Tayip Erdoğan’a denilmek isteniyorki: “ Eğer imana gelmeseniz, partinizi kapatiriz !” % 47 lik oyu olan bir partinin kapatılamayacağını söyleyenler, herhalde buranın Türkiye olduğunu unutuyorlar.

Tabanına da : “ Bakın eğer ileri giderseniz darbe yaparız haberiniz olsun.”

Peki Erdoğan imana gelecek mi ? Doğrusu çıkmışmı ki gelsin, ya da varmı ki imanı, bilemiyorum ?

Ancak nedir bu adına sivil toplum örgütleri denilenlerin:” Herkes bir adım geri atsın.” dedikleri.

Ve Erdoğanı da : “Geri adım atmam.” diye horozlanması.
Erdoğan ileri bir adım mı atmış ki geri atsın ? Erdoğan, olmayan adımın, geri alınmayacağıyla öğüne dursun, bu geri adım sözlerinin altında ne olduğuna bakmak gerekir.

AKP nın çoğunluk ve devletbaşkanlığını; ve belkide yargının bir kısmını da ele geçirdiği doğrudur; ama sistemi ve laikliği tehlikeye soktuğu, sokacağı ise yalandır. Sadece Kemalist kesim laikliğin tehlikede olduğuna inandığından değil, Cumhurbaşkanlığı ve Türban konusunda prestij kayıbından dolayı AKP ye karşı atağa geçti. AKP’ nin ne böyle bir niyeti, ne gücü ve ne de cesareti vardır. Değil arkasında % 47 lik bir çoğunluk, % 147 lık bir çoğunluk ta olsa böyle bir amaç ve cesareti yoktur, olamaz da. Tek amacı münafıkça tabanını kandırarak iktidarsız iktidarda kalabilmektir.

Bakmayın Erdoğanın Kasımpaşalığının arada bir tutuğuna, eğer gerçekten karşısında darbe babalarını görürse, aslan karşısındaki kediye döner ve nitekim defalarca da dönmüştür.
Partilerine kapatma davası açılmasına karşı, milletvekilerine: “ Merak etmeyin bu oylarımızı artırır.” demesi, onun toplumsal bir kaygısından çok, mağduriyet edebiyatı üzerinde oy avcılığı peşinde olduğunu gösteriyor.

Yine Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ile ilgili kamuoyu ve basın karşında: “Ben başka bir yerden talimat alacak kadar alçak değilim.” diye dikleşmesi ise çok ilginçtir. Sanırım aklı başında gelişmeleri izleyen herkes: “Bu başbakan neden kendi kendisine küfür ediyor.” demiştir. Çünkü hükümetin Güney Kürdistana, PKK’ ye karşı operasyon iznini Amerika’dan aldığını bilmeyen yoktur. Diğer nedenlerleri olsa da yine de ABD talimatiyla çıktığını da herkes biliyor. Ama herkesin bilmesine rağmen, Erdoğan niye kendine hakaret ediyor ?

Neyse biz esas bu “geri adım” konusuna dönelim. Ortada sivil anayasa tartışmaları, 301. maddenin kaldırılması, Avrupa Birliği ve Kürt sorunu konusundaki siyasi çözüm beklentisi gündemde iken bu kapatma davasının açılmış olması tesadüf değil, iki adım geri atılmasının bir gereği olarak ortaya çıkmıştır.

Sivil ve askeri kemalistler de oluşan bir kanı ve kaygı vardı. O da, Türkiyenin operasyon iznine karşılık, Amerika’ya, Kürt sorunu konusunda bazı siyasi çözüm sözleri verdiği kaygısıydı. Bunun doğru olup olmaması ayrı bir konu. Bence bu doğrudur. İşte bu kaygıdır, darbecilerin imdadına sivil darbeci yargıyı koşturan.

AKP ile Erdoğan’dan geri atılması istenen varsa bu niyetin geri alınmasıdır.

Burası Türkiye Cumhuriyeti, kişilerin yaptıklarından çok, niyetleri de yargılanır.

Yoksa ortada atılmış bir adım falan yoktur. Olsa olsa, olası böyle bir adım niyetinin yargılanması vardır.

Yagıtay cumhuriyet Başsavcısının bu AKP’yi kapatma davasından hukukçu eşinin haberinin olmadığını söylemesi, doğru olabilir. Fakat eşinin haberi olmaması, genelkurmayin haberinin olmadığı anlamına gelmez. Kesin haberi vardır. Çünkü onun için genelkurmay eşi ve hukuktan çok daha önemli ve üstündür. Bu onun ne kadar prensipli hukuka bağlı olduğunu değil, genelkurmaya ne kadar bağlı olduğunu gösterir. Yok eğer onların da haberi yok diye yemin eder ve biz yeminine inanırsak, o zaman bende yemin ederim ki bu savcı ruhu ve zihniyetiyle, gönüllü olarak darbe hizmetine ahtetmiş, hukuk cübesi giymiş, Urfa’lı sivil bir generaldır.

Bu savcının, soyunu ve sopunu araştırmak gerekir. Devşirme bir Kürt de olabilir.
Çünkü Türkiye’de iğdiş edilmiş devşirmeler ancak bu kadar darbe mantıklı olabiliyorlar. Yoksa her hukukçunun harcı değildir, Erdoğan’ın her aileye, 3 aç çocuk temenisinden anti-laiklik anlam ve delilini çıkarmak.

Ortada sihir gibi dolaşan ya da dolaştırılan ve Erdoğanın da anlamakta zorlandığı ya da öyle görünmek istediği bu: “Herkes bir geri adım atsın.” Sloganıdır.

Geri adım atılsın diyenler de, bu adımın ne olduğunu söyleyemiyorlar.

Ancak hiç kimse yardımcı olup, bunun anlamını söyleyemiyor.

O zaman yardımcı olup söylemek lazım: Tam da bir adım ileri, iki geri meselesidir bu.

Bir adım geri, iki ileri hesabına göre olursa sonuçta bir adım ileri gidiliyor.

Ama TC’ ninki başka bir hesap. Bir ileri, iki geri yapıyor ve sonuçta bir adımlık geri, kârı oluyor.

Neticede, olması istenen budur ve bu istenince de yapılıyor zaten. 01.04.2008

Hiç yorum yok: