2 Kasım 2010 Salı

CHP VE SEÇİM İTTİFAKLARI



MUSTAFA ELVEREN (EM. ÖĞRT.)
mustafaelveren@gmail.com


Son günlerde başörtüsü ya da türban meselesinin devletin en üst tepesine kadar uzanarak kamuoyunu çok yoğun bir biçimde meşgul etmiştir. Bir süre önce Türkiye’nin gündemini meşgul eden Referandumdaki evet-hayır kıskacının ruh halinden henüz kurtulmuşken bu defa Postal ile takunya arasında halk sıkışmış durumdadır.

Diğer taraftan KCK’nin “eylemsizlik kararı” biterken ve uzun süredir tutuklu bulunan BDP’li siyasetçilerin Diyarbakır’da, Silivri’de ise “Ergenekon” davası sanıklarının duruşmaları sürerken, dün meydana gelen bir bombalama olayıyla adeta Türkiye’nin gündemi terör konusuna endekslenerek değişmiş bulunmaktadır.

Bu bombalama olayının zamanlaması da yeri de çok dikkat çekicidir. Çünki, Demokratik kitle örgütlerinin sürekli toplandığı ve Türkiye barışının sağlanması için en çok barış sloganlarının atıldığı Taksim’de bu kanlı bombalama olayının meydana gelmesi düşündürücüdür.

Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi sistemi evrensel düzeyde demokratikleşmedikçe, ne yazık ki kanlı gündemlerden bir türlü kurtulamaz.

Bu kan gölü henüz ülkemizi boğmadan bir an önce hep birlikte resmi ideolojinin yarattığı AKParti ve onun dayandığı sisteme karşı yeni demokratik siyasi bir alan yaratmalıyız. Peki, nasıl ve kimlerle bu ittifak yapılmalıdır? Bu sorunun yanıtı bence zor değildir. Bunun tek başına mümkün olamayacağının bilinciyle hareket etmeliyiz.

Dünya’nın bu günkü ekonomik, sosyal ve politik konjonktürünü göz önüne alarak, alternatif demokratik yeni bir siyaset alanı yaratmalıyız. Öncelikle Kemalizm’i ve Cumhuriyet’i günün şartlarına göre yeniden yorumlayarak ön açıcı ortak bir yol bulunabilir. Bu çerçevede;

Demokratik kürt siyasi hareketleri başta olmak üzere, ön yargısız iyi niyetli Kemalistler, sosyal demokrat niteliğindeki siyasi oluşumlar, sosyalistler, devrimci ve demokratik sol örgütler bir araya gelerek seçim ittifakını yapabilmelidirler. BDP ile CHP’nin de bu ittifakın lokomotifleri olması gerekir. Hatta böylesi bir siyasi oluşumu “…ya hep birlikte, ya da hiç birimiz” sloganıyla bütünleştirmek mümkündür.

Ancak, İnönü’nün “Ortanın solu”, Ecevit’in, “Hakça eşit düzen” gibi göstermelik birkaç slogandan başka CHP’nin demokrasi konusunda sicili pek parlak değildir.

Eğer CHP halkla bütünleşmek istiyorsa öncelikle kendi amblemini değiştirmelidir. Resmi ideolojiyi temsil eden ancak günümüzde hiç bir anlamı kalmamış olan altı oku kaldırması gerekir. Bunun yerine demokrasiyi ve halkı simgeleyen anlamlı bir amblem yaratmalıdır. Diğer taraftan kendi içindeki statükocu kafaları da değiştirmesi çok önemlidir. Ayrıca, Kürt cephesindeki siyasi örgütlerle de ittifaklardan yana olmalıdır. Bunları sağlayabilirse, CHP tek başına iktidar olabilir.

CHP eski Genel Başkanlarından Sayın Altan Öymen döneminde bu denli bir çalışmanın yapıldığını biliyoruz. Görüşmeler tam sonuç vermek üzereyken, Baykal tarafından olağanüstü bir kurultayla alaşağı edildi. Bu defa Kemal Kılıçdaroğlu da aynı akıbete uğrayabilir.

Daha önce de biri Erdal İnönü’nün diğeri ise Murat Karayalçın’ın SHP’si ile dar çerçevede iki ittifak deneyimi yaşandı. Bu ittifakların kimisini desteklemiş, kimine karşı çıkmış ve kimisinden pişmanlık duymuş bir gözlemci olarak yine de ittifaklardan yanayım.

Bazıları şimdi “Ya sen hala CHP’den umut mu bekliyorsun?” diye sorabilirler. Hayır CHP’den umut değil, mantık yürütüyorum. Yani demokratik bir sisteme geçiş için gerekirse daha çok alternatif yaratabilmeliyiz.

Demem şu ki; “Pembe Panter Erdal”la, “Kara Murat”la ittifaklar yapıldığına göre, Kılıç Kemal ile neden yapılmasın?

“En sivri uçlar bile karşılıklı konuşsalar, birçok ortak nokta bulabilirler, birbirlerinin tahmin ettikleri kadar kötü olmadıklarını görürler.” (H. Avcı-26.09.2010 / Pazar Vatan)

Evet, bu tespite ben de katılıyorum. Yani önemli olan söyleyenin değil, içeriğidir. Örneğin, Kemalistler deseler ki; “-insanlar kapının eşiğinden geçerek içeriye girerler” Bu söylem doğru ise, tabiî ki onaylamamız gerekir. Yoksa sırf Kemalistler öyle söyledi diye “Hayır, insanlar kapıdan değil pencereden içeriye girmelidirler” gibi bazı tarikat mensuplarının durumuna düşmemeliyiz.

Beni tanıyanlar Kemalist olmadığımı bilirler. Ancak, Kemalizm’in düşmanı olmak değil, çağımıza uyarlayarak demokratikleştirilmesinden yanayım. Birlikte yaşamak için herkes kendinden fedakarlık yapmak zorundadır. Kemalistlerin, Türklerin, Kürtlerin, komünistlerin, dincilerin, dinsizlerin, diğer etnik ve inanç grupların da bu fedakarlığı yapması gerekir. Aksi halde yamalı bohça AKParti’nin altından kalkamayız.


WEB : http://www.gomanweb.net/ - http://www.gomanweb.com/

Hiç yorum yok: