5 Haziran 2008 Perşembe

Birlik ve Beraberlik






Abdulkadir Ulumaskan

Tüm Kürtler ulusal birliğin gereğinden bahseder, ancak, maalesef hiç biriside bunun gereklerini yerine getirmez. Birliğin bir gereklilikten öte, zorunluluk olduğu hâlâ anlaşılmamış gibi bir hal vardır, biz Kürtlerde.

Her siyasi oluşum, kendisinin birliğe gelmeyen yanlarını gözden geçirme yerine, başkalarını suçlayarak birliğin sorumluluğundan kurtulmaya çalışır. Ancak bu kendi kendini kandırmaktan başka bir şey olamaz ve hiç kimseyi sorumluluktan da kurtarmaz.
Hem „birlik “ demek ve hem de birlik için tek bir adım atmamak çok büyük bir çelişkidir. Bunu hemen hemen istisnasız bütün Kürt hareketleri için söylemek mümkündür.
Oysa ezilen bir halkın, ulusun sorumluluğunu omuzlarında hissedenler bu kadar kaygısız ve kendini dayatıcı olmaya hakları yoktur diye.
Eğer Kürtler bu hakkı kendilerinde görebiliyorlarsa elbette bu büyük bir talihsizlik olur.

Ulusal birliğin önündeki engelleri; katı ideolojik yaklaşımlar, dar gurupsal ve sınıfsal çıkarlar ile çelişkiler, kariyerizm vs. olarak sıralayabiliriz. Ancak bunların hiç birisinin ulusallıkla bağdaşır bir yanı yoktur. Ulusal bağımsızlığı olmayan bir halkın ve öncülerinin ulusal çıkarlardan daha üstün bir çıkarı olamaz. Olanlar varsa bunların ulusal bir kaygılarının olduğundan bahs edilemez.
Belki uzun bir süre boyunduruk altında kalmış bir halkın egemenler tarafından aralarında yaratılmış çelişkilerden kaynaklanan birliğin zorluğu bir yere kadar anlaşılırdır. Ama yarım asırdır öncülük iddasında olanların bunu aşmıyor olması, anlaşılır bir durum değildir.

Elbette ulusal birliğe ulusal bir yöntem ve uslupla gidilir. Ulusal birliği engelleyici, zedeleyici sekter bir uslup, bu birlik anlayışına hizmet edemez. Bu gerçeği gözardı etmemekle birlikte, bunun ardına sığınarak birlikten kaçmak ve doğru tespitleri bunun adına yapmaktan çekinmekte bir o kadar anlamlı değildir. Yani ulusal birliğe karşı davranan, buna zarar verenleri eleştirmemek te fazla gerçekçi olamaz.

Son dönemlerde biz Kürtlerde böyle bir moda gelişti: ulusal birliğin özünden kaçarak sadece işin biçimsel yaniyla ilgilenir olduk. „işte şu söz, bu uslup birliğe zararlıdır.“ diyerek... Tamam iyi de, ama sadece uslupla bu işler yürümüyorki. Birlik için, fedakarlık ; kendi bireysel, örgütsel çıkarlarından ödünler vermek ve kişisel çıkarları ulusal çıkarlara feda edebilmek gerekir. Yoksa bu birlik her kesin kendi çıkarlarında ısrar etmesiyle gerçekleşebilecek bir şey değildir.
Eğer birileri ulusal birliğe gelmiyor ve buna zarar veriyorsa elbete bunu eleştirmekte ulusal bir görevdir. Birisi birliği engelliyor ve bozuyorsa ona bunun hesabını sormak her Kürdün üzerine düşer. Bunun kişi ya da kurum olmasına bakılmadan bu yapılmalıdır.

Aslında Kürt halkı içinde ulusal birliğe engel olan hiç bir neden ve engel yoktur.
Birliği güçleştiren, birliği sağlamaktan sorumlu, halkın öncüsü olan güçlerdir.
Maalesef bu acı bir gerçek olarak önümüzde duruyor ve önümüzü tıkıyor.

Türkiye’deki, sağından solundan, Erdoğan’ından Baykal’ına kadar herkes ulusal çıkarlar ve Kürtlerin katliamı sözkonusu olduğunda, bütün çelişkilerini bir kenara bırakıp birbirlerine kenetleniyorlarsa, biz ezilen, haklı bir halk olarak neden birleşemiyoruz ?
Birleşmemek Erdoğan, Baykal, Bahçeli ve ordunun elini güçlendirmektir.
Zalimler beraber oluyorsa mazlumların birleşmeleri bir zorunluluk ve görev olur.
Eğer Kürtler birleşemiyorlarsa, en azından beraber olmaları gerekir.

Sonuç olarak, artık eğer Kürt parti ve örgütleri ulusal birliği sağlamıyorlarsa, Kürt halkının bizzat insiyatifi eline alarak partilere rağmen, birliği sağlamalı ve partileri kendi eylemleriyle buna zorlamalı ve buna gelmeyenleri de teşhir ve tecrit etmelidirler.
Buna kendini bağımlı, bağımsız diyen tüm aydınların öncülük etmesi gerekir.
Artık Kürter’de kangrenleşen ulusal birliğe, ancak bu yolla gidilebilinir.

Hiç yorum yok: