5 Aralık 2009 Cumartesi

BÜYÜKLER SOKAKTA DANS ETMEYE UTANIYOR


Çocuk Öykü’den politik tutsaklara yeni mektup:

Mapus teyzelerim ve amcalarım,

Çok çok zaman oldu size mektup yazmayalı. Yaz bitti, okulum başladı. Sonra ben hasta oldum. ‘Domuz gribi’, dedi doktor. Ben bu doktoru çok seviyorum. Bana iğne yapmıyor. ‘Ağzını aç’ diyor, ağzıma fenerle bakıyor. Sonra ‘öksür’ diyor sırtımı dinliyor. Meğer bizim ciğerlerimiz de konuşurmuş. Onu dinliyormuş. Eve gelince ben de annemle babamın sırtını dinledim durdum. Ama hiçbir şey duyamadım. Tam on gün hasta yattım. Çok öksürdüm. Sonra ne yesem kustum. Hep ateşim çıktı. Ama annemle babam hep başımdaydı. Ne istediysem yaptılar. Şimdi iyileştim yapmıyorlar. Bir de söyleniyorlar. Neymiş ben hasta olunca çok şımarmışım, huyum değişmiş.

***
Bu gün güneşli güzel bir hava vardı. Babam beni parka götürdü. Parkta bir meydan var. Bazen konser yapıyorlar. Ben de o meydanda dans ettim. Babama ‘gel beraber dans edelim’ dedim. Gelmedi. Utandı sanki. Geçen gün de annem yanımdayken sokakta müzik duymuş dans etmiştim. Annemle de dans etmek istemiştim, o da ‘olmaz kızım, insanlar tuhaf tuhaf bakarlar’ demişti. Ama hem annem hem babam evde benimle dans ediyorlar. Sokakta niye etmiyorlar. Babam anneme, ‘şimdi bu çocuğa nasıl anlatacağız toplumu, insanların büyüyünce maske takmaya zorlandığını, ayıbın kökenini’ dedi. Ama ben gece uyurken babamın yüzünü çimdikledim, maske yoktu. O da uyandı. ‘Kızım deli misin, nesin’ dedi. Beni itti. Geri yattı. Sahi size anlatmadım değil mi? Benim ayrı odam var. Yalnız yatıyorum. Ama gece uyanırsam anneme babama duyurmadan, sessizce yatağımdan iniyorum. Onların odasına giriyorum. Aralarına yatıyorum. Kızar gibi sesler çıkarıyorlar ama ben hiç duymazdan geliyorum.

***
Biliyor musunuz bizim eve hırsız girmiş. Yok evin içine değil bahçeye. Bahçede kont var, köpeğimiz. Biliyorsunuz ya daha önce anlatmıştım. Kontun su tenceresini çalmak istemişler. Kont da hırsızın elini ısırmış. Komşular anlattı. Kont çok havlamış. Koşuşturma, gürültü olmuş. Balkondan bakmışlar. Hırsız yaralı elini tutarak bahçe demirlerinden atlayıp kaçmış. Babam bunu duyunca çok üzüldü. Yok yok yanlış anlamayın tencereye ya da konta değil, hırsıza üzüldü. ‘O büyük ihtimale çöp toplayan çocuklardandır’, dedi. ‘Büyük tencereyi görünce dayanamamış, köpeği de görmemiş bahçeye girmiş’, dedi. Çünkü hırsızlar tencereyi dış kapının önüne atmışlardı. Babama ‘deli misin, şaka mı yapıyorsun’ dedi komşular. ‘Hırsız için insan üzülür mü?’ Babam da ‘o çocukları hırsız yapanlar utansın’ dedi. ‘Kim onlar’ dedim babama. Babam yine ‘kapitalist sistem’ dedi. ‘Yine mi bu sistem amca’ dedim. Sonra hemen düzelttim, sadece sistem dedim. Babam ‘kötü adamlara amca denmez’ demişti. ‘Bu sistemi bir görsem kulağını çekeceğim’ dedim. Babam güldü. Doğrusu yine tam anlayamadım. Babam bir daha hırsızlar yaralanmasın diye bahçe duvarına ‘Dikkat köpek var’ tabelası astı. Annem de babama çok güldü. ‘Limonları bahçe duvarına yakın ektin, gelen, geçenler, çocuklar aşırsın diyerek, peki içeri giren hırsızlara ne ikram edeceksin dedi.’ Babam da, ‘o kadar da değil’ dedi. Hiç de gülmedi. Ama annemle ben çok güldük babama. Sonra kontun elini ısırdığı hırsıza ben de üzüldüm.

***
Biliyor musunuz ben buzdolabını açıp karıştırınca annem babam kızıyorlar. Ama onlar görmeden ben yine açıyorum. Geçen gün yine açtım buzdolabını, su şişesini çıkarıp başıma diktim. Böyle içmek çok hoşuma gidiyor. Ama şişe tam doluydu, ağırdı elimden düştü, kırıldı. Babamla annem telaşla geldiler. Kızdılar ama benim için de korktular. Kırık cam parçalarını topladılar. Ben de çöpe atacaklar sandım. Ama babam üç dört gazete arasına özenle sardı. Niye böyle yaptığını anlamadım. Annem anlattı. Çöp toplayan çocukları her gün görüyorlarmış. Büyük çöp bidonlarını elleriyle karıştırıyorlarmış. Eldivenleri yokmuş. Beş on lira kazanabilmek için çocuklar, gençler bu pis işi yapıyorlarmış. Bari bir de cam parçalarından elleri yaralanmasın diye, kırıkları gazeteye sarıyorlarmış. Ama bu çöp toplayan çocuklar böyle kurtulmazmış, sistemi değiştirmek lazımmış. Yine mi sistem dedim. Annem, ‘kızım baban sabırsız, sistem kapitalizm deyip çıkıyor işin içinden, ben sana anlatırım’ dedi. Bekliyorum daha anlatmadı. Babam da, ‘Marks amcanın sistemi anlatan bir kitabı çizgi roman olarak yayınlanmış, ona bir göz atalım’ dedi. Ama daha satın almadı. Parası olunca alacakmış. En iyisi siz gelin bana anlatın. Siz daha iyi bilirmişsiniz sistemi.
***
Geçen gün annemle babam televizyonda haber dinliyorlardı. Annem, ‘açılım açılım diyorlar ama cezaevlerinin kapısı açılmıyor’, dedi. Babam da ‘önce bir umutlandık, cezaevindeki insanlar da umutlandı’, sonra arkası gelmedi dedi. Sanırım sizi kastetti. Bu açılım sahteymiş, bir türlü kapıları açmıyormuş. Onun içinde siz beni görmeye gelemiyormuşsunuz. Ama ben bekliyorum. Eğer siz gelmezseniz ben geleceğim, o sisteme gününü göstereceğim. Annem de ‘bir milyon insan çocuklarıyla sokaklara dökülse bak nasıl açılır kapılar’, dedi. Ben de ‘tamam’ dedim. ‘Biz de çıkalım sokaklara mapus amcalarım, teyzelerim için’ dedim. ‘Hem arkadaşlarım da gelirler. Karya gelir, İlya gelir.’ Şimdi bekliyorum, annemle babama sorup da duruyorum, ‘mapus amcalarım, teyzelerim için ne zaman yürüyüş yapacağız’ diyorum.

Babam yoruldu. Bu kadar yeter kızım dedi. Aramızda kalsın babama söylemeyin ama bu mektubu üç günde yazdırabildim. Babam hemen yoruluyor. Halbuki annemle ben, babama ‘Süpermen’ diyoruz. Demek Süpermenler de yoruluyormuş.

Sizi çok çok öpüyorum… Öykü Okay



Hiç yorum yok: