30 Ağustos 2008 Cumartesi

ELE ALINMASI GECİKEN SORUN: HATAY SORUNU(*)


ELE ALININMASI GECIKEN SORUN: HATAY SORUNU
-Eski DYP Milletvekili M.Murat Sökmenoğlu’nun Soru Önergesi, Yalanlar ve Gerçekler-

Fadıl ÖLMEZ

Çok uluslu Türkiye’de ezen ulusun devrimcilerinin ”ulusal sorun, azınlık ve ilhaklar” konularında başarılı bir sınav vermedikleri herkesin malumudur. Daha dünlere kadar Türkiye’de bir ”Kürt Sorunu” olduğunu bilmeyen (!) Türk Solu, her şeye karşın, 1984’lerden sonra içine düşmüş oldukları ”kemalist şovenizm” girdabından çıkmış gibi görünmektedir. Zira artık Türkiye’de yasal olarak yayınlanan bir çok dergide ”Kürt Sorunu” na ilişkin olumlu-olumsuz görüş belitilmeğe başlanmış; hatta bazıları da bu konuda ”kraldan daha fazla kralcı” kesilerek, bir numaralı enternasyonalist kesiliverdiler. Niyetler ne olursa olsun, dünlere kadar gündemimize girmeyen ve tabu olarak duran bu soruna eğilmek tırnak içerisinde de olsa ”ilericiliktir”.

Peki, ya diğer sorunlar ne olacak? Onları da ele almanın zamanı gelmedi mi?

Acaba Türkiye’de Kürt Sorunundan sonra gelen bir başka önemli sorun da HATAY SORUNU değil mi?

Diğer sorunlar bir yana, bugün Türkiye’nin güneyinde bulunan – büyük çoğunluğu Arapların yaşadığı ve arapçanın konuşulduğu – bir ”Hatay Sorunu” duruyor.

Fakat ne yazık ki, bu sorunla ilgili olarak Türkiye Solu, kayıtsız kalmış, böylesi bir sorun yokmuş gibi, büyük bir kesim bu konuda sus-pus olmuştur. Tabii, sosyalistler bu ve buna benzer sorunları zamanında ele almazsa, bu alanda boşluklar yaratılırsa, hem o topraklarda arap milliyetçiliğinin, arap fanatik ve faşist teşkilatların doğmasına zemin yaratılmış olur; hem de var olan boşluğu başkaları doldurmaya çalışır. Biliniyor, siyasal yaşam pek boşluk tanımaz. Tanımıyor.

Eylülist rejim öncesinde Hatay da şeriatçı, faşist v.b arap örgütlerinin çıktığını hatırlamıyor değiliz.

Yine, eylülist rejim öncesinde ve sonrasında Hatay’ın bir ”Arap şehri” değil, bir ”Türk şehri” olduğunu iddia eden Kemalist tarihçiler yanında, bazı ”Türkleşmiş Araplar” ın da bulunduğunu bilmiyor değiliz.

Örnekler çok.Bir tanesini vermek yetiyor. Eski DYP Hatay Milletvekili “Türkleşmiş Arap” bay Murat Sökmenoğlu.

9 Nisan 1988 tarihli Cumhuriyet gazetesinde ”Hatay Sorunu için önerge” başlığı altında şöyle bir haber vardı:

”DYP Hatay Milletvekili Murat Sökmenoğlu, Dışişleri Bakanlığı Mesut Yılmaz’a ”Cumhurbaşkanımızın ziyareti arifesinde tekrar ortaya çıkan Hatay’ın, Kuveyt ders kitaplarında Suriye içinde gösterilmesine nasıl göz yumulmaktadır?” sorusunu yöneltti.”

Yine haberin devamında Sökmenoğlu:

”Göz bebeğimiz Hatay’ın Suriye sırları içinde gösterilmesine, önleyici dünyada, özellikle Orta-doğu’da alınmış ne gibi tedbir vardır. Hatay’ın Türk olduğunu kabullenmeyen ülkelerle münasabetimizin nasıl olması gerektiğine dair takip edilen T.C politikası nedir?” sorusuna da önergesinde yer verdi.

Gerçekten hayret! Sıkılma da yok, utanmada!

Bugün yalnız Türkiye’de değil, Ortadoğu’da ve tüm dünyada azıcık tarih bilgisine sahip olanlar dahi, Hatay’ın Türkiye ve Türklükle bir ilgisi olmadığını gayet iyi biliyor; gayet iyi biliyor ki, eski gerçek adıyla Antiochos, yeni adıyla ”Hatay”, Suriye’nin Kuzey .batısında yer alan ve yaklaşık M.Ö. 300 yıllarında I.Seleukos tarafından kurulan bir kenttir. Antakya adı da Seleukos’un babasından, Antiochos’tan geliyor. Mekadonyalılar ile Greklerin de yaşadığı bu şehirde, M.Ö. 64 yıllarına kadar Suriye’nin başkenti olarak kalıyor.

Romalıların Suriye’yi fethetmelerinden sonra Antakya, Orta-doğu’nun çok önemli bir merkezi haline geliyor.

Grek ve Romalıların yönetimlerinden sonra Antakya’yı MS 527’de Persler fethediyor. Bunu takiben Antakya’ı; 638 Araplar, 969’da Bizanslar, 1084 Selçuk Türkleri, 1098’de Haçlılar, 1137’de tekrar Bizans, 1268 Mısırlılar ve nihayet 1515’te Antakya I. Dunya Savaşı sonrasına kadar Osmanlı Türklerinin yönetimi altına giriyor.

1920’de Antakya Fransızların yetkisine geçiyor.

1938, II. Dünya Savaşında Fransa, Türkiye’nin Almanya yer almaması için Antakya’yı Türkiye’ye ”veriyor”. Aynı yıllarda yapılan bir ”sahte referandum” ile Antakya, Türkiye’ye ilhakı adım adım gerçekleşiyor.
Önce, 30 temmuz 1939 Hatay devlet, Antakya bunun başkenti yapılıyor. Daha sonra Fransa’nın da onayı ile Hatay Türkiye’nin 31. vilayeti yapılıyor… Antakya’nın kısaca tarihçesi budur.

Peki tüm bu gerçekler ortadayken ”Türkleşmiş Arap” bay Murat Sökmenoğlu hangi ahlak ve cüretle Antakya’nın ”Türk” olduğunu söyleyebiliyor?..

Bay Sökmenoğlu, T.C sınırları dışında satılan herhangi bir ülkeden bir atlas satın alıp baksın, Hatay’ın hangi sınırlar içinde yer aldığını, Türk mü, Arap mı olduğunu öğrenebilir. (Kimbilir, belki de bu atlasları da Türkiye’den kaçan bir avuç bölücü çizmiş veya çizdirtmiştir!)

Anlaşılan ”Türkleşmiş Arap” bay Sökmenoğlu, gerçeklerin gözlerden saklanamayacağını hiç hesap etmemiş. Öğrenmeli ki; ”biz gerçekte var olanı değiştiremeyiz ve rededemeyiz; var olan şey kendini bizlere zorla kabnul ettirir.”

Kürt Sorununda gördük. Antakya Sorunun da da göreceğiz, ”var olan şey kendini bize zorla kabul ettirecektir!”

İstendiği kadar gerçek tarih tersyüz edilmeğe çalışılsın, gerçek gerçek olarak herzaman kalacaktır. Gerçeği değiştirmeğe ne kemalist tarih yazıcıları, ne de ”Türkleşmiş arap bay M.Sökmenoğlu’nun gücü yeter. Biline.


(*) Kaynak: Fadıl Ölmez

Toplumsal Kurtulus Notları, sayfa 81.

Aralık 1991, İstanbul.

Dönem Yayınları.

Hiç yorum yok: