1 Ağustos 2011 Pazartesi

ŞEREFLİ (ŞAM)PİYONLAR-(İ)KİN(CİLİK)LER(!)

Bülent Tekin
bulenttekin47@gmail.com

Şike operasyonunun en iyi kadrosu ve en iyi oynayan Fenerbahçe ile başlaması manidardır. Ancak bu ülkede futbol endüstrisi (futboldan fahiş para kazanma yolları) nedeniyle şike vardır. Geçmişte de oldu, bugün de var. Fener’in bu sene diğer takımlara göre çok iyi olduğu yadsınamaz. Fener bu sene şampiyonluğu hak etti. Alex dahi tek başına bir şampiyondur! Ama AB kriterlerine göre bir futbol istiyorsak, bu operasyonu bekleyeceğiz. Mafya tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de futboldan payını alıyor. Oyuncu transferinde dönen %20 (belki de daha fazladır?) komisyon ücretleri ya da yüz bin TL’ye alınan bir futbolcuyu beş milyon dolar olarak gösterip, oyuncuya kısmen bir miktar (sus payı) verilmesi gibi.

Bir Metin Oktay ya da Lefter Küçükandonyadis o gariban halleriyle ölümüne futbol oynadılar. Onların Jaguar’ları olmadı! Futbol ahlakından bahsediyorum. Ancak operasyon, AKP’nin FB’yi Ergenekon yerine koyan bir operasyon olmamalıdır. Şikeyse, bunu Türkiye’de yapmayan takım kalmamıştır. Adlarını yazmak istemem. Kısacası tümü şike yaptı. UEFA ve FİFA’nın derhal savcılık aşamasında devreye girip operasyonu izlemesi gerekir. Ben TFF’ye güvenmiyorum. Başbakan’ın arkadaşlarından TFF’ler olmaz. Bunlar özerk ve bağımsız kurullar olmalılar.

Geçen yıl Bursa’nın şampiyonluğunu kimse sorgulamadı. Anadolu takımları(!) bilerek, isteyerek Bursa’ya yenildiler. Üstelik bir kısım-azınlık ta olsa-taraftarı “IRKÇI ve KÜRT DÜŞMANLIĞI” tavrıyla Diyarbakırspor’u Süper lig’den düşürttü. Kimse tık demedi. Geçen yıl Beşiktaş son maçta Bursa’dan puan alsaydı FB şampiyon olurdu. Maç ayarlanmıştı ve barış(ma) adına maç verildi. Trabzon da son maçta FB’ten bir gol yeseydi yine (FB) şampiyon olurdu. Trabzon’u kimse sorgulamadı. Bursa şampiyon oldu. Bu operasyonun İslami, dinci, Yeşil Ergenekonvari bir operasyon düşüncesiyle yapılmış olmasını istemem. Ancak Mafya’nın eli futboldan çekilmelidir. Bu ülkede yeni bir sayfa açılacaksa futbolda da temiz sayfa açılsın. Bunu destekliyorum. Ama derin devletin (artık derin AKP devleti diyebiliriz) bir operasyonu olacaksa kabul etmiyorum. Gelin o halde 18 takımı da düşürelim. Hatta 1., 2., 3.liglerdekileri de! Hatta mevcut futbolcuların-gelin!-hepsinin lisansını iptal edelim. Tüm kulüp yönetimlerini lağvedelim. Var mısınız?

Eğer GS, BJK, FB, Trabzonspor, Bursaspor vs. kulüpler başkanlarına (yöneticilerine) illegal iş yapma kamuflâjı sağlıyorsa engelleyelim. Yasalarla bunlar engellenir. Futbol endüstrisini kumarhaneye, bahis’e, şikeye açan aslında Vahşi kapitalizmin ta kendisidir. Her kulübün başına geçen adam çok kısa sürede milyoner oluyor. Diyarbakır gibi takımlarda oldu, her gelen takımı borçlandırdı. Oysa gelenlerin meteliği yoktu. Giderken milyonları oldu. Bazı takımların başlarına geçenler maçları sattılar. KKTC’de oynanan (Türkiye’de illegal kabul edilen) “bahis” oynadılar. Beş milyon dolar yatırdılar tek maça. Kendi takımlarına mağlup ol dediler. Karşılığında bir haftada (yani bir maçta) on milyon kazandılar. Tabii başkalarının adına kolonları yatırdılar. Bunları SAVCI sorgulayacak mı? Kendi takımını kullanarak milyar dolarları olan gizli zenginlerimiz oldu. Hem de taşrada (Anadolu’da)! Yoksa Aziz Yıldırım’la mı yetinilecek? Ya da bir iki kurbanla mı?

Bu ülkede 1990-2000 yılları arasında GS defalarca şampiyon oldu. Nerdeyse tüm Diyarbakırlı çocuklar Galatasaraylı oldu. Çünkü Abdullah Öcalan, “Galatasaraylıyım!” demişti. Gençlerin siyasetle uğraşmaması ve dağ’a çıkmalarını önünü almak için devletin kendisi GS’yi defalarca şampiyon yaptı. BJK’nin derin adamı ve başkanı Süleyman Seba o dönemler “ŞEREFLİ İKİNCİLİKLER”den söz etti. Yani Devlet’in Bekası adına(!) Diyarbakırlılar yeter ki terörist olmasınlar ama GS’li olsunlar: Sarı-Kırmızı ve Yeşil Saha? Size neyi hatırlatıyor?

OHAL dönemlerinde Diyarbakır-bilerek!-1. Lig’e çıkartıldı. Çünkü gençler PKK’li olmasın, futbolcu olsun! Derin devlet ya da en doğrusu DEVLET bunu böyle istemişti. Sonra ne oldu? Bursa’ya, Diyar’ı düşürün! denildi. Ve Kürtler saha dışı kaldı! Helal olsun böyle devlete! Şimdi soruyorum: GS’yi üst üste şampiyon yapan Fatih Terim miydi, DEVLET miydi? BJK’yi ŞEREFLİ İKİNCİLİK’lerde tutan kimdi? MİT mi(ydi)? Birisi bana açıklasın. Ve SAVCI mutlaka bunları sorgulamalıdır. Artık YÜZLEŞELİM! Geçmiş’i bugüne kadar araştıralım? 1965’ten önceye kadar? Hatta 1907’leri istiyorsanız? Gelin araştıralım! Öyle “Türkiye Kupası” iade etmelerle ya da Çarşı’vari kahramanlık bildirileri ile olmaz!

14 Temmuz’da (Diyarbakır) Silvan İlçesi kırsalında 13 askerimizin şehit edilmesine üzüldüm. Allah rahmet etsin ama çeşitli iddialar var. Açığa çıkarılmalıdır. Deniliyor ki (TSK diyor): “El bombasının çıkardığı yangında öldüler.” Zaten ölen PKK’liler de yanmış. Tuhaf bir durum değil mi? Bir el bombasıyla orman tutuşur ve bunlar hemen alevin içinde yanarlar mı? Denir ki (Köylüler ve Korucular diyor): Uçaklarımızdan ve helikopterlerimizden ormana bomba atılmış. Böyle iddialar var. Yangını kim çıkardı, acaba “barış”ı istemeyenler kimlerdir? Uçakların ya da helikopterlerin attığı lav tipi bombalarsa herkes yanar! Maalesef doğrular bize anlatılmıyor ve bize sadece dram kısmı anlatılıyor. Gerçek nedir acaba? Bölgemizde her gün-operasyonlardan dolayı-çatışmalar devam etmekte olup karşılıklı ölü sayısı anbean artmaktadır. Neden bir taraftan Öcalan’la müzakere edip “Barış Komisyonu”nu kuruyorsunuz, sonra da operasyon yapıyorsunuz? Garibanların çocukları ölmüyor mu? İnsan kendi topraklarını bombalar mı? Türk Ordusu’nun yaptığı doğru mu? Nasıl Silvan Dağları’nı bombalar? Tunceli (Dersim) Dağları bombalanmıyor mu? Ayıp değil mi? Düşman toprakları mı buralar? Türk Ordusu kendi topraklarını bombalayamaz: Uluslararası suçtur! Kendi askerini mayınla havaya uçurup PKK’nin üzerine atan Türk Ordusu değil miydi? Bir sorun varsa çözün! Başbakan Erdoğan’ın yeni İçişleri Bakanı’na bir bakın! 13 şehit eylemiyle ilgili şu söylediklerine bakın: “Herkesin aklını başına alması gerekiyor. Bu ülke özgürlüklerin alabildiğince var olduğu ve doya doya yaşandığı bir ülke!” Böylesine bir şahsı nasıl Bakan yaparsınız? Özgürlüğün tanımını bilmeyen bir şahsı ne hakla Bakan yaparsınız? Bu ülkede onlarca gazeteciniz hapislerde olduğunu bu Bakan bilmiyor mu? Bu devletin polisinin hâlâ işkence yaptığından haberi yok mudur? Bu ülkede şimdilerde dahi faili meçhullerin yaşandığından bihaber midir? 17 bin faili meçhulün(!) dosya kapağı henüz açılmadı bile? Bakan bunlardan habersiz görünüyor. Yeni kabine bu tip insanlarla doluysa çok mutlu(!) olacağız demektir. AB’ye girmeye ne gerek var efendim, zaten doya doya özgürlükleri yaşamıyor muyuz(?!) AYIPTIR BE(!)

Bu şehit edilme olayını ERGENEKONVARİ bir eylem sonucu yapıldığını düşünüyorum. Biri insanları bombayla yakıyor. Ve insanlar kaçamıyor! El bombası en fazla (askerler çatışmada yan yana durmayacaklarından) 2-3 kişi öldürür. El bombası 13 askeri yakar mı? Genelkurmay’ı “sivil savcılık” mutlaka dinlemelidir, bunu sorgulamalıdır. Diğer taraftan DTK tek başına Demokratik Özerklik ilan edebiliyor. Bu doğru tavır değildir! DTK böyle bir kararı tek başına vermemeli. Daha “Demokratik Özerklik” nedir, bilinmiyor. Eğer Kürtlere bir “statü” verilecekse TC devletiyle birlikte olmalıdır bu. TC ile anlaşmadan öyle kendi başına karar almak ve istediğin gibi yürürlüğe koymak hatalı davranışlardır. Bu saatten sonra kimse tek başına karar veremez, ne devlet ne DTK! Bir uzlaşma, bir aklıselim yol(u) bulunmalıdır. İstemler ete kemiğe bürünmeden neler ilan ediliyor? Nasıl geçerli olacak? Türk halkını nasıl ikna edeceksiniz? Birlikte ve isteyerek her şey olmalıdır. Öyle bir yol izlenmeli ki, MHP dahi ikna olmalıdır? Bunun yolu bulunmalıdır. Sözde “eylemsizlik” var. Ya eylemlilik hali olsa ne olurdu? Bu savaşın böyle sürmesini kimse isteyemez. Artık “gizli(!)” oyunlara da son vermek gerekir. Hatip Dicle’nin yerine hırsızlamasına atadığınız vekili İnsan Hakları Komisyonu’na getiriyorsunuz? Oya Eronat hırsızlamasına vekil tayin edilmiştir. Başbakan’ın onu derhal istifa ettirmesi gerekir. Bu, “Barış” için iyi bir başlangıç olabilir. Muhatap olarak Kürtlerin (DTK, BDP, PKK ve Öcalan’ın) istemleri de ete kemiğe bürünmelidir. Ve verilecek statü karşılıklı rıza ile olur. Karşılıklı rıza olmadan barış doğmaz. Hak, hukuk, adalet, eşitlik ve özgürlük gözetilerek evrensel değerleri kabullenmek gerekir.

Hiç yorum yok: