26 Şubat 2011 Cumartesi

USTA ER’DEN ZOMBİ HALK’A





AKP, Ergenekon, Balyoz falan filan diyerek anti militarist olduğunu(!) ima ediyor. Bu arada başka bir kurnazlıkla muhalefet partilerini de eleştirerek kendisinin demokrat olduğunu iddia ediyor. (AKP’nin)Yaptıklarına baktığımda bu duaya âmin diyemiyorum. Çağdışı bir parlamento, siyasallaşmış bir yargı ve amigo tipi bir yazarçizer takımı. Ülkede (resmen) içki yasağı var. Bütün valilerin (hele Başbakanla birlikte) cumaya gitmeleri mecburi(dir). Ergenekon dışında çok sayıda sol görüşlü gazeteci içerde. Tek taraflı bir (borazan) medya. Tarafsız davranmaya çalışan tek tük (bir iki) basın kuruluşu. Alternatifsiz bir 12 Eylül Anayasası. İhale alabilmek için ya da bürokrat olabilmek için eşinin-yalandan da olsa-başörtü takması. Dinin siyasete azami müdahalesi. Böylesi bir hükümet yine de ülkede tek parti rejimini (otokrasi) resmen kurmuş durumda. Çünkü halk taraflı eğitim, öğretim, propaganda ve yönlendirmelerle ruhsuz bırakılmış. Ortada halkın sadece bedeni kalmış, o da kendisini yönlendiren (yürüyen tanrısının) efendisinin talimatına uygun davranıyor. AKP zombi bir halk yaratmış!

Muhalefet (CHP-MHP) zaten ırkçı ve aşırı sağcı! Demokrasi ve özgürlük talep edeceğine Ergenekon’un mağduriyeti ve hatta üyeliği peşinde. BDP ise-Abdullah Öcalan sayesinde-legal ortamda Kürt Sorunu’nu tekeline almış ve Ufuk Uras, Akın Birdal gibi solcu(?!) geçinen kimi insanlarla Türkiyelilik yapmaya çalışıyor. Oysa kârlı çıkan Uras ve Birdal’dır. Kürt oylarıyla milletvekili makamlarına oturmaktadırlar. BDP’nin Türkiyelilik yapacak bir strateji ve politikası yoktur.

AKP sekiz yıldır (büyük çoğunlukla) iktidarda olduğu halde ülkeyi Avrupa tipi yasa ve anayasaya kavuşturamadı. “Tek başıma gücüm yetmiyor. Güçsüzüm. Demokratik bir anayasa ve ülke yapabilmem için beni bir kez daha seçin!” diyor. Oysa 12 Eylül Anayasa Referandumu (%58 Evet) gösterdi ki AKP’nin tek başına bir anayasa yapma gücü var(dı). Çünkü bu ülkenin insanı, lâiki, dindarı, kadını, genci, Demokratik Cumhuriyet istiyor. Çünkü daha iyi yaşamak istiyor. İnsanca bir yaşam istiyor. Adalet ve eşitlik istiyor. Bunu istemeyense AKP’nin kendisi ve düzenin bekçiliğini yapan diğer siyasi partilerdir. AKP’ye sorarsanız, “Rejimi demokrasiye evriltecek gücüm yok. Şöyle bir 20-30 sene daha iktidarda kalayım, güçleneyim, sonra bir şeyler düşünürüm!” diyor. Aklıma bizim buralarda olmuş bir askerlik hikâyesi geldi. Adam askerden gelen oğluna sormuş: “Eee, söyle bakalım askerlik nasıldı?” “Ne diyorsun baba?” demiş oğlan. “Tam tezkeremi almaya gidiyordum ki bir usta erle karşılaştım. Bana öyle bir şamar patlattı ki yıldızları saydım!” “Vah eşek oğlum!” demiş adam. “Tezkere almış biri olarak senden daha usta er var mıydı ki? Sen bir boka yaramıyorsundur ki bu olmuştur. Senden daha kıdemsiz bir erden tokat yemişsin! Sen öyle korkak biriysen eğer, bırak usta eri, seni acemi er bile döver(miş)! Sende iş yokmuş oğlum. Sorun askerlikte değil!”

Şimdi yeniden AKP’ye dönmek istiyorum. Asker’i, CHP’yi, MHP’yi, halkı filan bahane ederek gücü yetmediğini-sekiz yıldır!-söylüyor. Bizim Usta Er gibidir AKP. Kendisi bir şey etmediğinden demokratikleşme konusunda bir adım atamıyor. Korkusu kendi partisi(nden)dir ve iktidar nimetlerini (parasal olarak) kaybetmedir. Oysa AKP’den daha usta er mi var? Parlamentonun nerdeyse tüm sandalyelerini almış durumdadır. Yine de demokrasi ve insan hakları konusunda tek adım atmıyor. Kürt Sorunu’nu çözme konusunu Genelkurmay’a devretmiş. Yalandan bir sahiplenme durumu var! Tek uğraştığı şey ucube heykel, tv dizisi, içki yasağı, dekolte elbise, başörtü! Halkı kandırmaya yönelik KURNAZ ADAM taktikleri. Ve ben AKP’nin Ergenekon’a, Balyoz’a, Jitem’e, Hizbulkontra’ya karşı olduğunu da düşünmüyorum. Erdoğan-Büyükanıt gizli zirvesinden sonra Dolmabahçe Sarayı’nda benzer bir zirve daha yapıldı: Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı bu gizli zirvede yeni uzlaşmalar sağlandığını düşünüyorum. Milli savunma Bakanı Vecdi Gönül Balyoz’da tutuklanan generallerin ve subayların açığa alınmayacağını söyledi. Bu yasal olmayan bir durumdur! Hükümet’in TSK’yle anlaştığını gösterir. Pavyona giden bir memuru bile açığa alan bu devlet, darbe’den yargılananları açığa almıyor. Mevcut oligarşik düzende olamayacak bu durum normalmiş gibi açıklanmaya çalışılıyor. Açığa alma tedbirmiş filan(!) Ah, ne kadar da demokratik bir ülkeymişiz, gözlerim yaşardı(!)

Benim anladığım, Başbakan ve AKP, Ergenekon ve Balyoz’un ortaya çıkarıldığına bile pişman(Ah ABD ah!)! Ya bir ikisi mahkûm edilsin de gerisi bırakılsın düşüncesinde: Yani TSK beraat etsin! Genelkurmay’ı bile Milli savunma Bakanlığı’na bağlayamayan bir hükümet bu! Din, iman, Kur’an, vatan, millet, Sakarya, Diyarbakır, rakı, heykel, Şivan Perwer edebiyatıyla eline geçirdiği kurnazlık fırsatını fütursuzca kullanıyor!

Hiç yorum yok: