15 Ağustos 2010 Pazar

ÖZEL ORDU MU?





Evrende bir adalet ilkesinin olduğuna (buna “ilahi adalet” de denebilir) inanmamız gerekir. Tüm oluşumlar zamanı ve yeri geldiğinde-belirli şartlar oluştuğunda-meydana gelir. Her oluşumun mutlaka belli şartları ve izahı vardır. Doğa veya toplumsal doğa gözlemlediğimizden daha adildir. Tüm toplumsal doğa (evren) insanoğlunun emrine amadedir. İnsanın oluşumu ve gelişimine hizmet sunar, bu kadar mertlik ve adil olmak yadsınabilir mi? Eğer tüm bunlara karşın toplumda insanlar arasında öylesine hiyerarşik sınıflandırma, toplumsal fark ve adalette çarpıtma oluşmuşsa bunun nedenini insanda ve onun hiyerarşik örgütlenmesi devlet(in)de aramak gerekir.

Demokratik açılım ve kısmen de anayasa’yı değiştirmek isteyen AKP hükümetinin geldiği son-Özel Ordu noktası-adalet’i(!) ölümle yaşam arasında dağıtma eylemidir. DSP, SP, BBP, CHP gibi muhalefeti de savaş konsepti içinde arkasına alan AKP’nin bu tip politikalarla ülkeye barış ve adaleti getireceğine inanmıyorum. Bu tip politikalar olsa olsa savaş ordularının (ülkemizde de TSK’nin) yöntemleri olabilir ve oldukça tehlikelidir. Kontrgerilla taktikleri kullanacak ve Kürtleri ajanlaştırma faaliyetlerini de kapsayacak böylesi bir konsept çok fazla PKK’linin, sivil halkın öldürülmesini sağlayabilir. Düzenli ordudan çok farklı davranacak bu (profesyonel) ordunun çok kan dökeceği de sağlam(dır)! Ancak bu yöntem sadece PKK’yi yok etmeye yöneliktir ve Kürt sorununu (aslında gerçeği demek gerekir!) askeri yöntemlerle yok etme düşüncesidir. Bunun başarı şansı olamaz. Başbakan, özel ordu söz konusu değil, özel birlikler olacak demesine karşın bahsettiği, paralı asker ve kontra taktikleri uygulayacak özel statüsü olan bir ordudur. Başbakan böyle kirli bir savaşa girmemelidir. Kürt sorunu demokrasi ve insan hakları düzleminde çözülmelidir.

Savaş hali, kaos ve krizler güzel şeyleri götürür. Yığınla kurban ve yıkılmış insanlar oluşur! Önemli olan PKK’nin silahları bırakma ve dağa insan çekme cazibesini kırmaktır. Bu ancak adil, adaletli, insan haklarına dayalı bir demokrasiden geçer. İnsanların eşit yurttaşlık koşullarında, mutlu, umutlu, hayalleri olan olarak yaşadıkları bir ülke önemlidir. Türklerin, Kürtlerin, tüm yurttaşların özgür ve insani bir yaşam içinde mutlu yaşamaları sağlandığında PKK’nin ya da başkalarının (söyleyeceği) bir sözü kalmayacaktır. Bu da ancak demokratik açılıma (demokrasiye) anti-sermaye karakteriyle bakmakla olur. Bu bakışta faiz, sermaye birikimi, kâr, silah tüccarlığı, komisyon, senet, poliçe yoktur! Burada paranın tekel’inden, paranın güçlü terörist faaliyetinden bahsetmek de gerek(lid)ir. Sadece silahlı faaliyetlerin terör yaptığı sanılabilir, oysa paranın ve parayı kullanan “kurnaz adam”ın elinden çıkanlara da bakmak gerekir: Paranın para kazanma faaliyetinden ve terörden terör kazanma faaliyetine! Yani önlem alınmazsa oluşacak en büyük teröriste!

Hiç yorum yok: