8 Ocak 2010 Cuma

OPERASYON İŞLERİ


Bülent Tekin
btekin1954@mynet.com

Bülent Arınç’ın evinin önündeki operasyon espiyonaj/karşı-espiyonaj gibi safhaları da içeren tam bir ajan operasyonuydu. Bu ülkede böylesi bir operasyonu yapacak üç kurum var: MİT, ordu, polis. En değme ajanvari operasyonların yapıldığı ülkemizde(ki) operasyonları yapan kurumları bilmeyi size bırakıyorum. Kozmik Oda’da kontrgerilla eylemlerine hâkim ve savcılar ulaşır mı bilmem! Bülent Arınç’la ilişkili belgeye ulaşacaklarını da sanmıyorum. Kozmik odada sadece ona değil, 1 Mayıs katliamına, Maraş katliamına, Çorum katliamına, Sivas katliamına, 17 bin faili meçhul cinayete-tek tek cinayetlere girmek istemiyorum-hatta Orgeneral Eşref Bitlis’in öldürülme olayına dahi ulaşılamayacaktır. Böylesi odalarda bu tür kanıtlara ulaşılamayacağını düşünüyorum. Kimse bu kanıtları bırakacak kadar saf olamaz!

Bülent Arınç’ın evinin önündeki operasyon en değme ajanvari operasyonlara taş çıkartacak nitelikte(ydi). İstihbaratı MİT ya da emniyet yapmış olsa da bu operasyon üst düzey bir ajan operasyonudur. MİT’in yıllarca askerler tarafından yönetilmesi, asker-sivil çekişmesi, MİT şeflerinin birbirini yeme operasyonları ciltlerce yazıldı. Kontrgerilla- kuruluş amacına uygun olarak düşmanla savaşmadı ama-kendi halkını tarumar etmeyi becerdi evvelallah! Fethullahçı ve ülkücü dolu polis teşkilatına bu ülkede kaç kişi güveniyor? Bu üç organizasyonun birbirine karşı operasyonlarında nasıl bir doğru ortaya çıkabilir? Baksanıza bir: Bu ülkede JİTEM yokmuş!..

Kimse bana vatan, millet, Sakarya demesin! Vatan’ı nerdeyse tekelci şirketlerin mülkiyetine soktular! Vatan bir avuç tekel’in üzerinde fabrikalar, tarlalar kurup, Allah ne verdiyse iç edenlerin kolonisi değildir! Milliyetçilik kimliği de hegemon ülke ve tekelleriyle işbirlikçilik yapanlara (yerli işbirlikçilere) iyi bir makyaj oluyor. Ve Sakarya: Milletlerin ve ülkelerin tarihlerinde (resmi tarihten bahsetmiyorum) kahramanların yeri çoktur! Ama bu sözü kullanıp ta küresel finans kapital tekellerin kılıcını sallayanlara bakalım. Neyi örtmek için o mevkilerde arzı endam ediyorlar?

Ordu, MİT, polis! Birbirinin peşine düşmüş, operasyon yapan güçler. Ama bunu yaparken bile birbirleriyle gülen, konuşan, birlikte, el ele olan güçler. Bu işlerden bir demokratik uygarlık çıkacak mı? Bu kadar mahkemeler, davalar, tutuklamalar, cezaevleri! Bu işlerden aş, iş, eğitim, iyi yaşamak çıkacak mı? Yoksa gerçekte paranın tanrısallığına inanan sahte dincilerin adım adım din devletine mi yol alacağız! Bu işlerden, borçlu olduğumuz Kürtlere alacaklarını vererek eşit yurttaşlık temelinde bir demokrasi çıkacak mı? Göreceğiz! Kurnaz adamların bizim adımıza(!) verdikleri demokratik mücadeleyi göreceğiz!

Unutmadan, aklıma gelen bir hikâyeyi anlatayım: Kurnaz bir tilki, çalıların tepesinde kümesinden uzaklaşıp yolunu kaybetmiş bir horozu görmüş. Usulca yaklaşıp sormuş: “Ooo, horoz kardeş, seyrana mı çıktın?” “Köyümü kaybettim!” “Üzülme horoz kardeş,” demiş tilki, “şu yakınlarda bir vadi biliyorum. Oraya gidip seninle güzel bir köy kurabiliriz. Üzülme sen! Hele bir in aşağı, seninle kuracağımız köy hakkında biraz konuşalım.” Haramzade horoz, tilkinin niyetini anlamış: “Sizinle bir köy kurmak ne güzel! Hatta az ileride buraya gelmekte olan kurdu da muhtar seçeriz!” Tilki, kurdun adını duyar duymaz tabanları yağlamış. Yine de koşarken bağırmış: “Siz onunla zor şenelttirirsiniz bu köyü!” Evet, kurnaz adamlar hep toplumları yönetenler ve ondan beslenenler oldular!

Hiç yorum yok: